Büyük depremde, Kocaeli’de yerle bir olan kurumlardan birisi de üniversiteydi. Yüzlerce öğrencisi ve öğretim üyesi hayatını kaybetti. Bazı kampuslarında taş taş üstünde kalmadı.
Birkaç ay sonra başlayan yeni öğretim yılına çadırlarda girdiler. Soğuk kış günlerinde, titreyerek ders yaptılar. İçleri kan ağlıyordu ama kente moral vermek istiyorlardı. Bakın biz ayaktayız, siz de ayakta kalmalısınız mesajı verdiler. Başarılı da oldular. O zor ve acı günlerde, viraneye dönen kentte çarklar yeniden dönmeye başladı. Ürken, kaçan, hayata küsen öğrencilerle birlikte şehirde her şey yıllar içinde normale dönmeye başladı.
İşte o zor günlerde, alınan kararlardan birisi de üniversiteye yeni bir kampus yapmaktı. Ama öyle bir kampus olmalıydı ki, her şiddette depreme karşı dimdik durabilmeli ve aklın, bilimin kalesi olmalıydı.
Maketler ortaya çıktığında, hele hele 5 yıl sonra eğitime orada başlanacak denildiğinde Rektör Baki Komsuoğlu’na çılgın diyenler de oldu, deprem onun da dengesini altüst etti diye dalga geçenler de...
Nerden nereye?
Dün, Kocaeli Üniversitesi Umut Tepe Kampusu’ndaydım. Kayıtların ilk günü olduğu için cıvıl cıvıldı. 16 bin yeni öğrenci alınmış. Aileleriyle birlikte oradaydılar. Türkiye’nin dört bir yanından gelenler vardı. Oysa geldikleri kentlerde çok iyi üniversiteler vardı. Neden burası diye sordum. “İyi hem de çok iyi olduğu için” dediler. Peki bu kanıya nereden vardınız, elinizdeki argümanlar ne diye sorduğumuzda, aldığımız ortak cevap neredeyse aynıydı: Arkadaş, tanıdık ve bildiklerin referansları.
Demek ki, bu üniversitenin kat ettiği yolu ve geldiği noktayı gören sadece ben değilmişim...
Koacaeli Üniversitesi, Genç Bakış için en sık gittiğimiz üniversitelerden birisi. Ama hep akşamları gidip, sabaha karşı döndüğümüz için, öğrencinin dışında bölümleri görme olanağımız pek olmuyordu. Dün, gündüz gözüyle kampusu bir kez daha gezince, kafamdaki yeri çok daha özel bir konuma geldi.
Hele hele Kök Hücre Merkezi ve Tıbbi Genetik Laboratuvarları ile Spor Yüksekokulu’nu gördükten sonra, sizler için ne söylense az dedim...
Baki Komsuoğlu, gecesini gündüzüne katıp 5, 6 yıl gibi çok kısa bir sürede Türkiye’nin en güzel üniversite kampuslarından birini yarattı. Dünya standartlarında ele alındığında artıları, kesinlikle eksilerinden çok daha fazla.
Öğrenci yurt ve sosyal tesislerinden laboratuvarlara, hastanesinden çevre düzenlemesine kadar hemen hepsi el emeği, göz nuru nakışlar gibi özenle işlenmiş. Her karesinde Baki Komsuoğlu’nun ve şu andaki Rektör Sezer Komsuoğlu’nun izleri var.
Baki Hoca, Umut Tepe Kampusu için kendisini öylesine kaptırmıştı ki amansız bir hastalığın tüm vücudunu sarmasını bile umursamadı. Öleceğine değil, kampusun yarım kalmasına üzülüyordu. Neyse ki bu konudaki en büyük destekçisi eşi Sezer Hanım, taşın altına elini koydu da, gözleri açık gitmedi.
Kampusu, daha önce defalarca toz toprak içinde Baki Hoca ile gezmiştik, şimdi de Sezer Hanımla. Aynı heyecan onda da var. Yaptırdığı her yeni binayı gezdirirken, açtığı her bölümü anlatırken, laboratuvarlara aldığı her cihazı gösterirken, öğrencilerinin yüzündeki mutluluğu görürken, sanki dünyalar onun olmuşçasına mutluydu.
Üniversitede, ileriye yönelik ciddi anlamda bilimsel araştırmalar yapılıyor. Birçok ülke ile ortak projeler gerçekleştiriyorlar. Ama birçok konuda da okyanusları geçip derede boğuluyorlar. Ancak biz neler gördük neler dercesine yılmadan yollarına devam ediyorlar.
Kent ve belediye de üniversiteye sahip çıkmış. Belediye olanaklarını seferber etmiş, halk da öğrencileri diğer pek çok kentin yaptığı gibi para ağacı olarak değil, misafir olarak görmüş ve görmeye de devam ediyor. Diğer illerde özel yurtlar, 800 liradan aşağıya değilken, orda 225, 250 lira. Ev kiraları astronomik değil.
Üniversitenin akademik donanımı ve bilimsel çalışmalarına yönelik ayrıntıları ise bir başka yazıda ele alacağız.
Özetin özeti: Kocaeli’de depremin acılarından, bir mükemmeliyet merkezi doğmuş. İstanbul’a çok yakın. Ne olur gidin gezin ve bir tuğla da siz koyun. Kesinlikle mutlu döneceksiniz...