Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nobel Tıp Ödülü’nü ‘Kök Hücre’ aldı. Bekleniyordu. Çünkü başta kanser olmak üzere pek çok hastalığın ve sağlıklı bir uzun ömrün sırrı kök hücrede.
Geçen hafta, Genç Bakış’ta bu konuyu o kadar farklı boyutları ile tartıştık ki, yazılacak daha pek çok ayrıntı var.

Embriyonik kök hücre
Bu ayrıntıları paylaşmadan önce gelin Nobel Tıp Ödülü ile ilgili ayrıntılara bir göz atalım:
2007 Nobel Tıp Ödülü’ne The Universitiy of North Carolina’dan Oliver Smithies, The University of Utah’dan Mario Capecchi ve Cardiff University’den Martin Evans kök hücre üzerindeki çalışmalarından dolayı layık görüldü.
Ödülün sahibini belirleyen komite tarafından yapılan açıklamada, Capecchi, Smithies ve Evans’ın embriyonik kök hücreye dair çığır açan buluşları ve DNA’nın yeniden bir araya getirilmesine ilişkin çalışmaları neticesinde ödüle layık görüldükleri belirtildi.
Açıklamada, farenin gen haritasından faydalanan ve ilkel hayvanlarda bulunan bir geni tekrar inşa eden 70 yaşındaki Capecchi’nin, doğuştan gelen hastalıkların nedeninin ortaya çıkarılmasında çok büyük bir adım attığına dikkat çekildi.
Komitenin açıklamasında, 66 yaşındaki Evans’ın, hastalıkların tedavisinde fare genlerinden yararlanarak yaptığı çalışma ve 82 yaşındaki Smithies’in, kistik fibroz, cooley anemisi ve hipertansiyon gibi birçok hastalığın tedavisi için fareler üzerindeki gen çalışmalarının önemine değinildi. Ödüller sahiplerine 10 Aralık’ta verilecek.

Türkiye de inceliyor
Embriyonik kök hücre konusunda Türkiye’de de ciddi çalışmalar var. Dünyadaki gelişmelerin uzun süre sekteye uğramasına neden olarak bir önceki ABD Başkanı Bush gösteriliyor. Bush’un dini kaygılarla embriyonik kök hücre çalışmalarına izin vermediği, kaynak ayırmadığı biliniyor. Obama’nın başkanlık koltuğuna oturduğunda attığı ilk imzanın da bu konudaki çalışmaların önünü açmaya yönelik olduğu da yine bilim adamlarınca sıkça tekrarlanıyor.
Bu konudaki çarpıcı tespitlerden birisi ise bir islam cumhuriyeti olan İran’ın, bu konuda dünyanın önemli merkezlerinden biri haline gelmesi. İran tıpkı nükleer konularda olduğu gibi embriyonik kök hücre konusunda da bölgede ve dünyada farklılık yaratma arayışında.
Peki Türkiye’deki çalışmalar ne yönde? Üniversitelerimizde bu yönde bilimsel anlamda ciddi çalışmalar söz konusu. Yayımlanan makale ve açılan kök hücre merkezlerinin sayısı her geçen gün artıyor.
Peki Diyanet İşleri Başkanlığı buna nasıl bakıyor? Hastalıklara çare olması açısından kök hücre çalışmalarına sıcak bakıyor. Ama Nobel Ödülü alınmasına olanak sağlayan embriyonik kök hücre konusunda tereddütlüler. Hatta karşılar. Çünkü ceninin de bir yaşamı temsil ettiği ve bu yüzden bilimsel çalışma ya da bir başkasının hayatını kurtarma pahasına da olsa varlığına son verilmemesi gerektiği görüşünü savunuyorlar.
Program sırasında, bilimsel konularda, din adamlarından fetva mı alacağız diye eleştiren öğrenciler çok çıktı. Ama ABD ve organ naklinde olduğu gibi vatandaşlar ve siyasetçiler, dini açıdan sakıncası olmadığına inanmadığı sürece, yol kat etmek mümkün değil. Onun için toplumun her kesiminin inanması gerekiyor ki çalışmalar hızlanabilsin.
Kök hücrenin tartışıldığı Genç Bakış’ı abbasguclu.com.tr’de izleyebilirsiniz.
Özetin özeti: Kansere her an çare bulunabilir, diğer pek çok hastalığa da. Bu yüzden bilimsel çalışmalara köstek değil, destek olmalıyız. Ve artık tıpkı edebiyatta oldu gibi tıp ve mühendislikte de Nobel alma zamanı geldi de geçiyor. Kök hücre de buna en yakın olanı!..