Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan her ne kadar ciddiye almasa da küresel kriz dur durak bilmiyor. Sadece şirketleri değil eğitim kurumlarını da vurmaya başladı. İsterseniz önce bu konudaki haberi okuyalım:
“Küresel kriz ABD’deki üniversiteleri de vurdu. Dünyanın önde gelen üniversitelerinden Harvard’ın bağış ve yatırımlardan elde ettiği gelirin yüzde 22 oranında düştüğü açıklandı. Temmuz-kasım ayları arasında Harvard’ın kaybı 8 milyar doları buldu. Üniversitenin haziran ayında bağış ve yatırımlardan oluşan varlıkları 36.9 milyar dolar seviyesindeydi.
Harvard’ın son 40 yılın en kötü mali yılını yaşadığı kaydedildi. Uzmanlar, ABD’deki diğer üniversitelerde de benzer gelir kayıpları yaşandığına dikkat çekerek, devlet üniversiteleri ile zengin olmayan özel üniversitelerin ayakta kalmakta zorlanacakları belirtiliyor.”
Evet, haber böyle. Yakında, banka, fabrika, yatırım kurumları ve şirketler gibi kapanmak zorunda kalan üniversiteleri de duymaya başlarsak hiç şaşırmayalım. Özellikle de ABD’de. Harvard bile sıkıntıdaysa, gerisini siz düşünün.
Peki, ya Avrupa? ABD’nin aksine, Avrupa üniversitelerinin çoğunluğu devletin kontrolü altında. Yani devletler batmadan, üniversiteler kapılarına kilit vurmaz. Ancak, çok önemli kan kaybına uğrayabilirler. Bütçeleri daha şimdiden kısıtlanmaya başladı. Bunun anlamı, daha az maaş, daha az burs ve daha az araştırma.
ABD ve Avrupa’da durum böyle de bizde nasıl?
Hamdolsun, bizi etkileyen bir durum yok!
Hamdolsun kelimesi, öğrenci ve akademisyenlerce öylesine yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı ki, ne sorsanız, söze hamdolsun’la başlıyorlar.
Harvard örneğini verip bizde işler nasıl gidiyor diye sorduğumuzda da aldığımız cevap hep aynı:
Hamdolsun, her şey yolunda. Hamdolsun bizi etkileyen bir durum yok...
Gerçekten de öyle mi?
Aslına bakılırsa, devlet üniversiteleri için değişen bir durum yok. Maaşları ödendiği sürece gıkları çıkmaz. Ama vakıf üniversiteleri için tehlike çanlarının çaldığı yönünde ciddi işaretler var.
Özel okul ve dershanelerde olduğu gibi, vakıf üniversitelerinde de zamanı gelmesine rağmen ödenmeyen taksitlerin sayısı her geçen gün artıyormuş. Özel okul sahipleri, dershaneciler ve vakıf üniversitelerinin “patronları”, pardon başkanları, kazandıklarından bir bölümünü feda ederek mi bu krizi atlatmaya çalışacaklar, yoksa zordaki öğrencilerini kapı önüne mi koyacaklar? Her iki yolu deneyecek olanlar da var gibi. Bekleyip göreceğiz.
Ama ben asıl, YÖK’ün ve hükümetin bu konuda nasıl bir düşünce içerisinde olduğunu merak ediyorum:
Ödeme güçlüğüne düşen veliler için ne yapacaklar?
Kriz nedeniyle kapanma durumuna gelecek özel öğretim kurumları ya da vakıf üniversiteleri için olası bir kurtarma operasyonu planları var mı?
En önemlisi de küresel krizin yerele dönüşüp bizi de etkilemesi halinde, eğitimin geneli için ileriye yönelik projeksiyonları ne?
Eğer bu zor görev Çelik ve arkadaşlarına havale edildiyse, vay halimize! YURTKUR’dan üç kuruşluk öğrenim kredisi alan öğrencilerin başına gelenler ortada. İş bulmuşlar, bulmamışlar hiç umurlarında olmadan, katmerli faiz işletiyorlar. Şimdi özel okullarda ya da vakıf üniversitelerinde okuyanlara da “Paran yoksa orada işin ne?” derlerse hiç şaşırmayın.
İşte bu yüzden, siz en iyisi mi kendi yağınızda kavrulun. Bu konuda ister veli olun isterse eğitim kurumu sahibi ya da yöneticisi, oturun, gelecek planlarınızı kendiniz yapın.
Daralmanız gerekiyorsa daralın, ücretleri azaltmanız gerekiyorsa azaltın, düşük faizli ya da sıfır faizli kredi bulabiliyorsanız kendiniz bulun. Öteleme gerekiyorsa, Ankara’nın bu yönde bir karar almasını beklemeden kendiniz öteleyin...
Özetin özeti: Her ne kadar birileri kabul etmese de tüm dünya gibi Türkiye de zor günler geçiriyor. Her şey bir yana, çocuklarımızın eğitimi bir yana. Ne olur onlar etkilenmeden önlemini alın. Yoksa açılan yaraları sarmak o kadar kolay olmayabilir!..