Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Eğer köyde yaşıyorsanız muhtar her şeydir. Belediye başkanı da o, vali de. Köy okullarının kapatılmasından sonra her ne kadar ihtiyar heyeti olsa da köyün en bileni de yine o.
Onun onayı olmadan ne bir kazma vurabilirsiniz ne de ondan izin almadan evinize elektrik, su ya da telefon bağlatabilirsiniz.
Anlayacağınız köylerin patronu onlar. Devletle bir işiniz olduğunda da, yolunuz karda kışta kapandığında da onların gözünün içine bakarsınız.
Başarılıysa köyünüz pırıl pırıl, işini zoraki yapıyorsa tam bir sefalet içindesinizdir.
Sayılarını bilmiyorum. On binlerce olabilir. Köylerin yanı sıra kasabalarda, ilçelerde, kentlerde binlercesi var. Benim bugün asıl üzerinde durmak istediklerim de onlar.
Hatırlarsınız her seçim döneminde muhtarlar için de oy kullanırız. Eskiden meraklısı fazla yoktu. Ama ya şimdi! Seçim zamanı sokaklar muhtar adaylarının afişlerinden geçilmiyor.
Sandığın başına gittiğinizde onca pusulanın yanı sıra bir de onlar için oy kullanıyoruz. Ama işin doğrusu bugüne kadar ne hangi muhtara oy verdiğimi hatırlıyorum ne bir kez olsun yüzlerini gördüm.
Evet, kentlerde, özellikle de İstanbul'da muhtarlar ne iş yapar? Bir gün olsun ne ben muhtarınızım diye kapımızı çalan oldu ne de bu işi çözse çözse muhtar çözer diyen.
Bu noktaya nasıl geldim? Birden bire muhtarımızı niye hatırladım?
Kar yağdı, evde mahsur kaldık. Bizim sokak öyle ki tuz dökülmeden trafiğe açılması mümkün değil. Hepsi hepsi 100 metre. Ama sokak trafiğe açılmadan ana yola çıkamıyorsunuz.
Yol kapandığında ilk olarak anakent belediyesini arıyoruz. İlk soruları: Nerede oturuyorsunuz? Şurada deyince; Hııı orası bize değil ilçe belediyesine ait. İlçe belediyesini aradığınızda da öncelik ana yollarda diyorlar. Peki bizim mahalleye, bizim sokağa ne zaman sıra gelir? İşte onu Allah bilir. Dalga geçer gibi bekleyin sizin sokağa da mutlaka sıra gelecektir deyip sinir katsayınızı daha da artırıyorlar.
Oysa yapılacak iş çok basit. Neredeyse her apartmanın kapıcısı var. El altında birer çuval tuz bulundurup apartmanlarının önüne dökseler yol açılacak ama nerdeeee.
Organize bir millet olmadığımız için bunu bizim adımıza birilerinin üstlenmesi gerekiyor. İşte o anda aklımıza muhtarlar geldi. Böyle bir zamanda bu organizasyonu en iyi onlar yapabilirler. Ama ara ki bulasın. Önce mahallenizin resmi adını öğrenmeniz gerekiyormuş. Sonra muhtarın adını, sonra da telefonunu. Bütün bunları bulup ulaştığınızda ise sizi hayal kırıklığı bekliyor. Yol açmak onların görevleri arasında yokmuş!..
Lapa lapa kar yağdığı bir günde deprem olsa ne olacak? Yolları bile açamayan bu idari yapılanma, nasıl anında hemen her yere el uzatıp yardım ulaştıracak? Zor hem de çok zor.
Bir de şu günlerde tasarruf tedbirleri nedeniyle fazla mesai kaldırıldığı için ara ki bir çalışan bulasın. Allah'tan tatildi. Eğer iş günü olsaydı başta İstanbul olmak üzere büyük kentleri tam bir eziyet bekliyordu.
Geçen hafta Ankara'daydım. Yağış az olduğu için sular bir gün arayla akıyormuş. Düşünün! Kendi su sorununu bile çözemeyen bir başkent, nasıl Türkiye'yi yönetecek? En komiği de Ankara'nın musluklarını akıtamayan Belediye Başkanı Gökçek, parti kurup Türkiye'yi yönetmeye talipmiş. Pişkinliğin bu kadarına da pes doğrusu...
Özetin özeti: Türkiye yeniden yapılanmalı. Hem de hemen. Ama değişime tepeden değil, muhtardan başlayarak...