Atatürk’ü ne kadar sevdiğimiz, saydığımız ve değer verdiğimiz Mustafa filmiyle bir kez daha ortaya çıktı. Ulus olarak damarımıza basılmadan hep sessiz kalmayı tercih ederiz. Ama ne zaman duygularımızı rencide edici bir hareket görürsek hemen dikleniriz. Tarihimiz bu konuda örneklerle dolu.
Mustafa filmi hiçbir şeyi başaramadıysa bile Atatürk’ü ne kadar sevdiğimizi bir kez daha ortaya koydu. Her ne kadar aksini düşünenler olsa da Atatürk Türkiye’nin bir gerçeği ve yeri doldurulamayacak bir kahraman. Onu gölgelemeye, karalamaya ya da farklı göstermeye de kimsenin gücü yetmez.
Peki Can Dündar bunu yaptı mı?
Filmi sinemalarda, eleştiriler ortada, verdiği cevapları da gördünüz.
Niyetinin Atatürk’ü yargılamak ya da kötülemek olmadığı kesin. Ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz. Eğer ortada böyle bir film olmasaydı, bu eleştirilerin hiçbirisi de olmazdı. Demek ki abartılı ya da taraflı da olsa eleştirilerin temel kaynağı sadece ve sadece Mustafa.
Hani bir söz var, “Anlatabildiğiniz, karşı tarafın anladığı kadardır“ diye. İşte bu filmde Can Dündar, Atatürk’ü her ne kadar çok farklı anlatmaya çalışsa da, karşı tarafın yani izleyenlerden bazılarının algılaması, onun anlatmak istediklerinden çok farklı.
Genç Bakış’ta en çok tartışılan konulardan birisi de buydu. Pek çok öğrencinin “Burada anlattıklarınız ile filmdekiler çok farklı“ demesi bu yüzdendi.
Bizim de zaman zaman başımıza geliyor. Böylesi durumlarda demek ki, konuyu yeterince anlatamamışız diyor ve çuvaldızı öncelikle kendimize batırıyoruz. Eminim ki Dündar da Mustafa’yı yeniden çekse, metinde, kurguda ve ele alınan konularda mutlaka farklılıklar olacaktır.
Bu konudaki en çarpıcı tespitlerden birisini Mustafa Balbay yaptı. Muhteşem bir statta, dünya finali oynanırken ve sahada müthiş bir futbol varken, Can Dündar’ın kamerası maçı değil, tribünleri, soyunma odalarını ve dışarıyı gösteriyordu. Arada bir de maça dönüyordu...
Filmi izlerken ben de aynı duyguya kapıldım. Tümüyle tarihi bir belgesel beklerken, onun kamerası farklı alanlardaydı. Bizim beklediğimiz detayları değil farklı detayları verdi. Eleştirilerin ve hayal kırıklıklarının en önemli nedenlerinden birisi de bu. Beklentilerimizin çok ötesinde bir Atatürk’ü bize sundu.
Can Dündar eleştiriler karşısında hep şu savunmayı yaptı:
Hiçbir konuda maddi hatamız yok. Yanlış bilgi vermedik. Olmayanı söylemedik. Her şey belgelerle sunuldu.
Zaten eleştirilerin odak noktası da filmde anlatılanlardan çok anlatılmayanlarda: Tamam, Atatürk’ün farklı yönlerini ortaya koydun. Ama, Atatürk’ü Atatürk yapan gerçekleri neden çok kısa geçiştirdin ya da hiç görmedin?..
“Filmi iki saatle sınırlandırmak zorundaydık, o yüzden” dedi. Kimi inandı, kimi hiç inanmadı...
Kendisi de kabul etti. Zaman daha uzun olsaydı, o günün dünya ve Türkiye konjonktürü daha iyi anlatılabilseydi, bu eleştirilerin dozu daha az olabilirdi.
En rahatsız edici sıfatlardan birisi diktatörlüğüydü. Dış basına dayandırdı. Ama çok iyi biliyoruz ki, dış basında Atatürk’ü göklere çıkaran yazılar da vardı. Onlara hiç değinilmedi. Kızgınlık da zaten bu bakış açısınaydı.
Belli ki bu tartışma daha çok sürecek. Ama doğru zeminde, doğru argümanlarla yapılmalı. Hamasetle, duygusallıkla ve ben böyle istedim, böyle oldu mantığıyla değil, soğukkanlılıkla olayları irdeleyerek...
Atatürk, Mustafa’ya da, başka filmlere de sığmayacak kadar büyük bir isim. Zorluk da zaten burada. Atatürk’ü sadece Mustafa ile tanımaya, anlamaya ve anlatmaya kalkmak ise en büyük yanlışlık olur. Çocukların bir şey anlamaması, donanımlı olanların hayal kırıklığı, bir yere çekmek isteyenlerin hırçınlığı da bu yüzden.
Umarız, yeni film çekenlerin gözü korkmaz!
Geçen hafta, Genç Bakış’ta Can Dündar’ın gözüyle Atatürk’ü konuştuk. Önümüzdeki hafta ise tarihçilerin ve cumhuriyeti kuranların yakınları ve tanıklık edenlerle Atatürk’ü daha yakından tanıyacağız...
Özetin özeti: Meğerse Atatürk’ü ne kadar özlemişiz, ne kadar ihmal etmişiz. En önemlisi de onu hâlâ anlayamamışız ki, herkes bir tarafa çekiyor...
Milliyet’in vereceği Atatürk Atatürk’ü Anlatıyor kitabı sanki Atatürk‘ü tanımak isteyenler için en doğru kaynak olacak.