Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog ODTÜ biraz da Beşiktaş'ın Çarşı grubu gibi. Her şeye karşı. Önceki gece, Genç Bakış'ta muhalif tavrıyla, türban sorunu çerçevesinde gerçekleşen anayasa tartışmalarına farklı bir bakış açısı getirdi. İktidarın özgürlük arayışının sadece türbanla sınırlı kalmasına tepki gösterdi. Sabih Kanadoğlu, Ural Akbulut ve Engin Ataç'ın konuk olduğu son Genç Bakış, 7 yıllık Genç Bakış'lar içerisinde en çok izlenen program oldu. Onunla da kalmadı, ana haber bültenleri de dahil pek çok dizi ve kadın programını da geride bıraktı.Programın en çarpıcı bölümlerinden biri olan günün SMS anketinde ise, Başbakan Erdoğan'ın laikliğin güvencesi olabileceğine inanların oranı sadece yüzde 20 çıktı. On binlerce katılımcının yüzde 80'i ise kişilerin değil, kurumların ve yasaların laikliğin güvencesi olabileceği mesajını verdi.İşte bazı satırbaşları: YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, birkaç ay öncesine kadar YÖK'ün sevilen öğretim üyelerinden biriydi. Fazla tanıyanı olmasa da kendi bölümünde öğrencileriyle mutluydu. Ama son icraatları, Türkiye genelinde olduğu gibi eski üniversitesinde de öyle bir hava estirmiş ki onunla gurur duyanı bulmak neredeyse imkânsızdı. Türkiye'de türban sorunu yoktur. Siyasetin dine alet sorunu vardır.Öğrenim özgürlüğü de dahil hiçbir şey cumhuriyetin temel niteliklerinden daha önemli değildir.YÖK Başkanı'nın yapmış olduğu son açıklama yurttaşlık suçudur. Demokrasinin temelini teşkil eden Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini ve temel niteliklerini, elbetteki laiklik ilkesini korumak zorundasınız, kuvvetler ayrılığını, ulus devleti korumak zorundasınız. Eğer art niyet değilse ancak tahsille elde edilebilecek bir cehalettir. Onun için bu sözde sadece teessüf etmek ve böyle düşünce sahibi olan bir kişinin YÖK Başkanı olduğundan da fevkalade üzüntü duymak lazım. 17. madde Anayasa'da yokmuş gibi davranılıyor. YÖK Başkanı ne zaman ağzını açsa ortada yeni bir dava konusu çıkıyor.Hiç kimsenin öğretim özgürlüğünü kısıtlama diye bir niyetimiz yok. Ancak bu şekilde bir örtünme biçimiyle üniversitede okumaya çaba gösterenin ifade etmeye çalıştığı şu: Ben inançlıyım, ben dindarım ve örtündüğüm içinde bunu ortaya koyuyorum, sen örtünmüyorsun sen benden daha az dindarsın, sen dininin gereklerini yerine getirmiyorsun. Böyle bir ayrımı kabul ediyorsa içiniz ve o kıyafeti çağdaş ve uygar bir kıyafet olarak görüyorsanız söyleyecek hiçbir şeyim yok.Laikliğin evrensel bir tanımı yoktur. Tek bir laiklikten bahsetme olanağı da yoktur. Ülkelere göre laikliği farklı tanımlayabiliriz. Ya da din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması diyebiliriz.Eğer siz laiklik düşüncesini ortadan kaldırırsanız o zaman tehlike olur. Tarikatlar ve mezhepler ortaya çıkar. Bugünkü YÖK Başkanı, Türk yükseköğretiminin başına gelen en büyük talihsizliktir.YÖK Başkanı, konusu suç olan bir genelgeyi rektörlere gönderiyor. Bu, hukuka aykırıdır. Rektörlerin genelgeye uymamaları hukuken doğrudur. Yoksa onlar da yasal olarak suç işlerler.Ya laik devleti yaşatacağız ya da ılımlı İslam devleti olacağız, tercih bizim.Atatürkçülüğe kısıntı, eşcinselliğe özgürlük, anayasamız böyle mi olsun? (bir öğrencinin eşcinsellere özgürlük istemesi üzerine)Dini siyasete alet ediyorlarsa, orada demokrasi olmaz. YÖK Başkanı kendi inisiyatifini kullandı. Hukuka aykırı davranmasını kimse kabul edemez. Eğer 17. madde de değişiklik olursa, Anayasa Mahkemesi'nin daha önce verdiği kararlar ne olacak?Anayasa da değişiklik yapılarak rektörler zan altında bırakıldı.Rektörler artık kanun taslakları hazırlamaktan, türban mevzusundan bıkmış bir durumda. Rektörler üniversitelerde özerklik istiyor.Devlet, üniversitelerin her türlü masrafını karşılıyorsa tabii ki ücretsiz olsun. Üniversitelerde ücretsiz okuyabilmek için bazı düzenlemeler yapılabilir. Toplumsal mutabakat olmadan anayasa değişikliği yapılmıştır. 17. maddeyi değiştireceğiz de içine ne koyacağımızı bilmiyoruz, anlamına gelen konuşmalar yapıldı. Hadi gelin hep beraber bunu yapalım şeklinde bizi şaşırtan yaklaşım oldu. Bu değişikliği yapan partiler kendi içinde dahi anlaşamaz duruma geldi. Şu an tamamen kopuk durumdalar.Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun konuşmaları sürekli değişiyor.Türk halkı çocuğunu okutmak istiyor. Ekonomi o kadar çıkmazda ki, adam üzerindeki ceketini çıkarıp satıyor, çocuğu okusun diye. Kanunlarda YÖK başkanının kendi kendine karar verip üniversiteye genelge göndereceğine dair bir madde yoktur. Bir anda parlamentonun yerini almaya kalkmış bir duruma düştü ve Anayasa Mahkemesi'nin de yerini aldı.Kimse kabul etmiyor ama türban üniversitelerde kaos ortamı yaratıyor. Ülkede giderek bu sorun artacak, bizim korkumuz öğrencilerin birbirine girmesidir.Siyasetçiler türban mevzusunu başlattılar sorun haline geldi. Bu işi nasıl gündeme getirdilerse öyle de çözmek zorundalar. Bence bir süre sonra kafalarına dank edecek Özetin özeti: YÖK, üniversiteler, siyaset ve yargının bir an önce ortak bir noktada buluşmasında sonsuz yarar var. Öğrencilerin isteği bu yöndeydi... aguclu@milliyet.com.tr