Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üniversite öğrencileri için yeni bir af gündemde. Milli Eğitim Bakanı Çelik, af kapsamının son 3 yılla sınırlı olmasının düşünüldüğünü ama son sözü TBMM’nin söyleyeceğini kaydediyor. Görünen o ki tıpkı öncekiler gibi yine sınırsız, yani çok eski dönemleri de içine alan bir af söz konusu. Şimdiden hayırlı olsun. Bir tek öğrenci için bile yeniden öğretim olanağı sağlasa, amacına ulaşmış olur.
Peki bayram değil, seyran değil, bu af nereden çıktı? Üstelik Milli Eğitim Bakanı kesinlikle karşı çıkarken. Hatta af isteyenleri ve bunu destekleyenleri şiddetle eleştirirken! Yerel seçimler diyenler de var, türbanlılar için çıkarılıyor diye iddia edenler de...
Gerekçesi hiç önemli değil. Önemli olan, hiç olmazsa bu kez, çıkarılan affın gerçekten bir işe yaraması. Yoksa yine göstermelik olacaksa hiç çıkmasın daha iyi.
Aslında ortada bir af da söz konusu değil. Adı öyle konmuş, öyle gidiyor. Oysa verilen, yeni bir sınav hakkı. Sınavlara girip kaldıkları dersleri verenler, öğrenciliğe geri dönüyor. Veremeyenler yine dışarıda kalıyor. Bu yüzden verilen bir af değil, sadece ve sadece yeni bir sınav hakkı. Her şeyden önce, bunun bilinmesinde yarar var.
Kaldı ki her türlü suç işleyenin affedildiği bir ülkede öğrencilere yeni bir sınav hakkının verilmesi için neden bu kadar direniliyor, bunu da anlamak mümkün. Üstelik, tam tersi söylenirken!..

YÖK alternatif sunmalı

Daha önceki öğrenci aflarının bir işe yaramamasının en önemli nedenlerinden biri de, öğrencinin, atıldığı üniversitede aynı süreci yeniden yaşaması. Zaten ortada bir sorun olmasa, atılma durumuna gelinmezdi. Kabahat öğrencide de olabilir, sistem ya da öğretim elemanlarında da. Bu yüzden, yeni af yasası, öğrenciye, isterse eski üniversitesine dönebileceği bir ortam sunduğu gibi farklı üniversitelere de gidebilme şansı sağlamalıdır. En azından üniversiteye girdiği öğretim yılında, o puanla girebileceği diğer üniversitelere yatay geçiş hakkı tanımalıdır. Yoksa mağdur öğrencilerin çok önemli bir bölümü, yine umut ile hayal kırıklığını bir arada yaşamaya devam edecektir.
Örneğin, öğrenci Hacettepe Tıp’a girip atılma durumuna geldiyse ve öğreniminin kalan kısmını Gazi Tıp’ta devam ettirmek istiyorsa, ona bu şans verilmelidir. Dünyanın pek çok ülkesinde af için meclisler devreye girmiyor. Aslında YÖK bu işi rahatlıkla halledebilir. Ama asli işlerinin dışında her türlü angaryayla uğraştıkları için, sıra öğrenciye gelmiyor.

Vakıf üniversiteleri

Vakıf üniversiteleri yine zor bir öğretim yılına giriyor. Meslek Yüksekokulu kontenjanlarının önemli bir bölümü yine boş kaldı. Hem de puan barajı bir hayli düşmesine rağmen. Ama benim asıl merak ettiğim konu, 5 yılda, değil Türkiye’nin, dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olmaya aday olan üniversitelerin, şampiyonların ilgisini çekip çekmeyeceğiydi. Görünen o ki hiç ama hiç ilgi çekememişler. İnandırıcı olamamışlar. İlk 1000’den tek öğrenci bile alamayan vakıf üniversiteleri var. Demek ki öğrenci, sadece parlak sözlere ve sunulan maddi olanaklara bakmıyor. Akademik donanım da istiyor.
Bu arada ilk 100’den, ilk 1000’den, ilk 5000’den hangi üniversite ne kadar öğrenci aldı? Önceki yıllara göre hangilerinin payı arttı, hangilerinin azaldı? Onları da sizlerle paylaşacağız. Tabii bu arada uluslararası projelerden kim ne kadar pay aldı? Ona da göz atacağız. Keşke, YÖK bu konuda objektif kriterler belirlese de, belirli aralıklarla bunları kamuoyuna aktarsa. Ama neredeee!..
Bu arada elbette devlet üniversitelerini de ele alacağız. Kim hangi alanda, hangi kritere göre ilk 500’e giriyor? Ya da niye giremiyor?..
Özetin özeti: Hiç olmazsa, gençlerin, ilmin, bilimin konuşulduğu ortamlarda, sözler ile icraatlar birbiriyle çelişmese...