Sınav yapıldı. Sonuçlar açıklandı. Bakan Bostancıoğlu da 30 bin yeni öğretmen alınacağını duyurdu. Ama her konuda olduğu gibi bu konuda da insanları çıldırtan bir enformasyon eksikliği var.
Kimler başvurabilecek, taban puan kaç olacak, hangi branşlar için hangi puanlar istenecek, hangi branştan kaç öğretmen alınacak, sertifikalı adayların durumu ne olacak, atamalar ne zaman yapılacak, eş durumu ve kurumlar arası nakiller ne zaman gerçekleşecek, norm kadro fazlası ve zorunlu bölgelerdeki sürelerini dolduran öğretmenler için ne yapılacak? Hiçbiri belli değil. İşin en kötü yanı da bu konularda öğretmenleri bilgilendirecek bir makamın bulunmaması!..
Okulların açılmasına bir ay kaldı. İlk birkaç haftada eğitimin zaafa uğramaması için tayinlerin bir an önce gerçekleşmesi gerekiyor.
Bütünleme sınavı ya da borçlu geçme
Bütünleme hakları ellerinden alındığı için yıl kaybetme ya da okuldan atılma durumuyla karşı karşıya kalan öğrencilerin gözü kulağı Ankara’da. Yeni bir sınav ya da borçlu geçme hakkı yüz binlerce evde bayram havası yaratacak.
Geçenlerde bir veli şunu sordu: "Başta devletimiz olmak üzere hepimiz borçla ayakta kalmaya çalışıyoruz. Herkesin borçlu olduğu bir ortamda neden öğrencilere de biraz olsun kredi açılmıyor?" dedi. Haklı söze ne denir ki!..
Milli Eğitim Vakfı bugüne kadar 100’ü aşkın okul yaptı ve devlete bağışladı. Sadece üç tanesini vakıf koleji olarak kendisi işletiyor. Ankara Köksal Toptan Lisesi, İzmir Avni Akyol Lisesi, İstanbul Basınköy Lisesi.
Milli Eğitim Vakfı’nı ve öğretmenevlerini 12 Eylül sonrasında Hasan Sağlam kurdu. Sonraki bakanlar da gelişimine destek çıktı. Bakanlar aynı zamanda vakfın da başkanı. Yani bir anlamda oranın da patronu.
İstanbul’daki MEV Koleji’ni gezerken, bakanlık bu başarılı sistemi neden daha da yaygınlaştırmıyor ki, diye düşündüm. Okul ücreti 24 kişilik sınıflarda 2.5 milyar lira. Yani diğer özel okulların neredeyse üçte bir fiyatı. Peki para kazanıyor musunuz, vergi veriyor musunuz, öğretmenlerinizin maaşları ne kadar sorularını yönelttim. Aldığım cevaplar hep olumluydu...
Vakıf okullarının üniversite girişteki başarı oranı da yüzde 100’e yakın. Demek ki, istendiğinde mütevazı ücretlerle de kaliteli eğitim yapılabiliniyor.
Bu arada başlangıçtan bu yana vakıfta üst düzey görevlerde bulunan İhsan Özçukurlu’ya, bakanlık anadolu liselerinin tamamını size devretse altından kalkabilir misiniz sorusunu yönelttim. Konu bizi aşar ama neden olmasın dedi.
Özçukurlu, daha önce MEB’de müsteşar yardımcısı olarak da görev yaptığı için bürokrasinin farkında. Vakıfta her şey çok daha hızlı. Öğretmen alırken ince eleyip sık dokuyoruz, yatırımları en kısa sürede bitiriyoruz memnuniyeti içerisindeydi.
MEB yıllardır anadolu liselerinden katkı payı almak istiyor ama bir türlü başaramıyor. Bir yandan asli görevi olan temel eğitimi yaygınlaştıramazken, öte yandan fantezi eğitime büyük paralar harcıyor. Bu okulları vakıf kanalıyla yöneterek bir taşla birkaç kuş birden vuramaz mı?
Örneğin temel eğitime daha çok kaynak ayırabilir, on milyarı aşan özel okulları frenleyebilir, pek çok anadolu lisesini tabela okul olmaktan kurtarabilir, imkânı kısıtlı olanlara çok daha fazla burs olanağı sağlayabilir...