Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu işe hızlı başladı. Sürekli proje açıklıyor. Çoğu da insani. Belli ki kadınsı içgüdüleri daha ağır basıyor. Anne olmanın getirdiği görev ve sorumlulukları da fazlasıyla dikkate alıyor.
Örneğin okul öncesi eğitim, örneğin önlük yerine serbest kıyafet uygulaması, örneğin çalışan anne babaların çocuklarına yönelik iyileştirme çabaları.
Hepsi de zor konular. Ama önemli konular.
Tek tek ele alalım. Siyah önlükten mavi önlüğe geçmek hiç kolay olmamıştı. Rahmetli Avni Akyol ile bir görüşmemiz sırasında “Tamam, renklendiriyorum“ kararı almış ama sonra birkaç renkten öteye geçememişti. Önce “Stoklar var, onlar erisin” dendi. Sonra farklı renkler, farklı çağrışımlar yaratır denildi. En sonunda da siyahtan renkliye geçiş için ara bir renk bulup, sabır önerildi.
Peki, şimdi ne olacak?
Tümüyle serbest kıyafete mi geçilecek? Bu çok zor gibi. Hemen itirazlar başlayacaktır. Pek çoğu da haklı gerekçelere dayanacaktır. Renk ve forma konusundaki serbestlik ise beraberinde farklı tartışmaları da getirecektir. Karma bir kıyafet ise neye göre yapılacak?
Görünen o ki zor bir konu. Ekonomik ve sosyal farklılıklar, kent ve kırsal ayrımı, küçük büyük beğenisi ve daha pek çok neden, umarız bu samimi girişime sekte vurmaz.
Hafta başında, bu amaçla gerçekleşecek toplantının sonuçlarını merakla bekliyoruz...
Okul öncesi eğitime gelince, o da öylesine zor bir konu ki öyle birkaç yılda çözülmesi mümkün değil. Yüz binlerce derslik, on binlerce öğretmen ve bir o kadar da hizmetli demek. Ama kadro yok, bina yok, öğretmen yok.
Çocukları okula bir yıl önce başlatmak demek, öğrenci sayısına 1 milyon 350 bin çocuğun eklenmesi demek. İki yaş öne çektiğinizde ise rakam 2 milyon 700 bine ulaşır ki o da müthiş maliyetler getirir.
Yer sıkıntısı yüzünden sınıfta kalmanın bile kaldırıldığı bir ortamda bu kadar öğrenciye yer açmak, ülke açısından çok büyük fedakârlıklar gerektirir. Ama tam da kriz ortamında, ne kadar kabul görür, işte o bilinmez. Ancak Bakan Çubukçu’nun konunun ısrarla takipçisi olacağından hiç şüphemiz yok. Bu konuda başta hayırseverler olmak üzere herkesin kendisine yardımcı olması gerekir.
Hazır, okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilirken ilköğretim de birinci ve ikinci kademe diye yeniden düzenlenirse hiç fena olmaz!..
Ve sözleşmeli öğretmenler! Kadro için o kadar çok beklediler ki, kadroyu fazlasıyla hak ettiler. Örneğin 3 ya da 5 yıllık sözleşmeliler anında kadroya geçebilirler. Üç yıllık öğretmenlik tecrübesi, KPSS’de alınan her 10 puandan çok daha önemlidir.
Hizmete dayalı bir sistem gelse, hem daha adil hem de emeğe saygı olur...
Tam gün okullar
Bakan Çubukçu, hazır böylesi önemli işlere el atmışken bir de özellikle büyük kentlerde tam gün eğitim yapan okul sayısını artırırsa, çalışan anne babalardan hayır duaları alır. Pek çoğu zaten üç kuruş para kazanıyor. Kazançlarının çoğu da ev kirası ya da taksitlere gidiyor. Yakını olanlar, tamam yakınlarının yanına bırakıyor. Ama ya olmayanlar? Etüt merkezlerine ya da bakıcı kadınlara ödeyecekleri her kuruş, diğer hayati harcamalarını kısıntıya uğratıyor...
Kolej sınavları
Yabancı kolej sınav sonuçları, tartışmaları da beraberinde getirdi. İşte bazıları:
- Sınav sonuç belgelerinde sütun isimleri neden karıştı? Fen ve Sosyal netler neden değişti? Karışıklık sadece başlıklarda mı yoksa genelde mi oldu?
- Önce Grup Başarı Sırası dendi sonra da Genel Başarı Sırası. Her ikisi de aynı anlama mı geliyor?
Bazı sonuç belgelerinde Yabancı Dil, bazılarında ise Dil Öğrenme Yeteneği başlığı var. Bu ne anlama geliyor?
- Fen ve Matematik ağırlıklı eğitim yapan bu okullara girişte, Sosyal testleri daha fazla puan getirdi. Bu durum ortalama ve standart sapmalar yüzündense, zorluk derecesi yüksek sorular neden Matematik’te değil de Sosyal’de soruldu?
Ve daha neler neler. Gün içindeki gelişmeleri abbasguclu.com.tr’den izleyebilirsiniz...
Özetin özeti: Velilerin kafası zaten yeterince karışık. Ne olur daha fazla karıştırmayın!..