EĞİTİMİ, bir zaman dilimine sığdırmaktan daha kötü bir şey olamaz. Ama maalesef, 8 yıllık eğitim tartışmaları sırasında onu, sık sık dar kalıpların içerisine sıkıştırdık.
Bir yetişkin için 5 yıllık eğitim yetersiz de, 8 yıllık yeterli mi? Biraz daha farklı açıdan bakarsak, 8 yıl değil de 18 yıl olduğunda, "tamam artık eğitim faslı bitti" diyebilir miyiz?
Türkiye açısından bakıldığında, eğitim / öğretim, okulla başlıyor, okulla bitiyor. İlkokul, ortaokul, lise ya da üniversiteden mezun olduktan sonra, hiçbir şekilde kitap yüzü açmayan, bilgisini öyle ya da böyle hiçbir şekilde yenileyip, geliştirmeyenlerin sayısı öylesine fazla ki!
Aktif okuyucu ya da aktif öğrenici diyebileceğimiz insanlarımızın oranı öylesine düşük ki, telaffuzu bile insanı ürkütüyor. Kişi başına 3.7 yıl eğitimin düştüğü ülkemizde, aktif okuyucuların oranı yüzdelerle değil, bindelerle ifade ediliyor. Dünya bilimine katkı sıralamasında ise hiçbir zaman ilk 30'un içerisine giremedik. Nobel gibi bilimsel ödülleri ise bırakın almayı, aday bile olamadık.
Devlet kurumları dışında Ar - Ge çalışmaları yeni yeni kıpırdanmaya başladı. Dünyanın 2000'li yıllardaki en değerli hazinesi olarak nitelendirilen yaratıcı üretkenlik konusunda ise fakirin de, fakiriyiz. Taklitçilikten kurtulup yeni ürünler dizayn etmemiz, birkaç sektör dışında, daha çok uzun zaman gerektirecek...
Evde, "sen çocuksun sus konuşma", okulda "sus, sadece sorulduğunda konuş", askerde "ağzını açarsan yanarsın", işyerinde "amirlerin varken sana konuşmak düşmez" denilirse, yaratıcı düşünce nasıl yeşerecek bir ortam bulabilir ki?
Şu sıcak yaz gününde, içimizi niye karartıyorsun diyenleriniz çıkabilir. Yazarken benim de çok hoşuma gittiği söylenemez. Ama, 8 yıllık kesintisiz eğitimle başlayan eğitim reformunun, devamının da gelebilmesi için, bir durum tespitinin yararlı olduğunu düşündüm.
Okul içi eğitimden çok, ömür boyu eğitimin, kitlesel eğitimden çok bireye yönelik yaratıcı yeteneklerin geliştirilip, değerlendirildiği özgün eğitimin uygulandığı günümüzde, sadece kanunların değil, kafaların da değiştirilmesi gerekir.
Kırk yıl önceki müfredat programlarıyla, bilgisayarı görse mertek sanacak partici yönetim kadrolarıyla, notu hala en büyük silah olarak gören öğretmenlerle, eğitim teftişini sınıflarda Atatürk resminin olup olmadığı, karatahtanın yerden yüksekliği sanan müfettişlerle, çocuğunu okula yazdırıp, bir daha uğramayan velilerle ne yaprasak yapalım, bu reform gerçekleşmez.
Onun için gelin, hazır eğitim gündeme gelmişken 8 yılla birlikte ömürboyu eğitimi de konuşalım, tartışalım, uygulamaya koyalım...
Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr