Mustafa için Can Dündar’ın canına okundu. Eleştiriler tümüyle haksız mıydı? Hayır. Filmde maksadı aşan cümleler ve eksiklerin olduğunu kendisi de kabul etti. Ama tartışma hâlâ devam ediyor.
Bu arada vizyona bir film daha girdi. Gani Müjde’nin Osmanlı Cumhuriyeti.
Can’ın canına okuyanlar, elbette Gani’nin de canına okusun demiyoruz. Ama aynı eleştirel mantık bu film için neden işlemiyor? Ya da tarihimizle gurur duyanlar, AB için yanıp tutuşanlar ve ABD ile düşüp kalkanlar, bu film için neden iki çift laf etmiyor?
Osmanlı Cumhuriyeti tarihi bir film deseniz değil, komedi deseniz hiç değil, belgesel gözüyle baksanız hiç ama hiç değil. Filmde anlatılan her şey hayal ürünü deniliyor. Peki o zaman filmin adı niye Muz Cumhuriyeti değil de Osmanlı Cumhuriyeti?
Osmanlı ile alay etmek, aşağılamak, dahası yerin dibine sokmak kime ne kazandırır? Unutmayalım ki Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar da Osmanlı paşalarıydı! Arkalarındaki halk da Osmanlı’ydı.
Mustafa’dan çıkanların ruh halini göz önüne getirin:
Kafa karışıklığı, kızgınlık, şaşkınlık, hoşgörü ve Atatürk’ün farklı yönlerini keşfetmenin keyfi.
Peki ya Osmanlı Cumhuriyeti’nden çıkanlar?
Biraz abartılı olacak ama en az birkaç saat tarihimize, atalarımıza, dost ve müttefik(!) ABD’ye ve yüzyılın hayali olan AB’ye karşı zerre kadar saygınız kalmazsa hiç şaşırmayın.
Filme daha sonra eklenen 5 saniyelik Atatürk konuşması olmasaydı, salonu enkaz halinde terk etmemiz kaçınılmaz olacaktı. Ama Atatürk’ün o üç satırlık konuşması biraz olsun moralleri yerine getiriyor.
Ve hemen bu noktada sormak gerekiyor. Madem film tamamen hayal ürünü, Atatürk niye var?
Türk milletini ya da Osmanlı toplumunu işgal güçlerine karşı böylesine beceriksiz ve aciz göstermek için ne kabahat işledik diyenler mutlaka çıkacaktır. Filmde, Irak halkının bugünkü direnişini bile ortaya koyamayan bir halk ve Milli Mücadele’yi kahvehanedeki üç beş kişiyle sınırlandıran bir bakış açısı var. Oysa tarihimiz işgalcilere karşı destanlarla dolu.
Hamaset yapanları eleştirirken, bak şimdi sen de hamaset yapıyorsun diyenler mutlaka çıkacaktır. Ama gerçekten pek çok sahne kanıma dokundu.
Altı üstü film. Üstelik hayal ürünü! Bu ne tafra diye kendi kendimi frenlemeye çalışıyorum ama galiba başarılı olamıyorum.
Çünkü yazılacak, konuşulacak çok şey var. Siz en iyisi mi gidin kendiniz izleyin ve kararınızı verin. Ama sakın ha, benim gibi öküzün altında buzağı aramaya kalkmayın. Yoksa keyfinizin kaçtığıyla kalırsınız...
Zaman zaman okul müsameresine dönüşen sahneler gibi görsel zenginlikler de var, Gani Müjde’nin kıvrak zekâsının ürünü muhteşem diyaloglar da. Müjde, tarihi, espriyi ve ironiyi seviyor. Ama keşke bunu Osmanlı üzerinden yapmasaydı.
Genç Bakış’ta, son üç hafta, saatlerce yakın tarihimizi konuştuk. Belgelerle, tarihi yaratanların yakınları ve tarihçilerle. Önümüzdeki haftalarda bu konuyu irdelemeye devam edeceğiz. Amacımız, gençlerimizi tarihimizle daha bir barışık hale getirmek. En azından doğruları arayıp bulmalarını sağlamak.
Mustafa, unuttuğumuz Atatürk’ü yeniden keşfetmemize yaradı. Osmanlı Cumhuriyeti de umarız, yok saydığımız 700 yıllık Osmanlı’yı hatırlatır. Artılarıyla, eksileriyle tanımamıza vesile olur. Ama bu arada Devrim Arabaları ve Son Buluşma filmlerini de mutlaka izlemelisiniz. Onlar da bir bütünün, yani yakın tarihimizin diğer parçaları...
İşsizliğe Genç Bakış
Genç Bakış’ta, bu gece, Türkiye’nin en büyük sorunu olan işsizliği tartışacağız. Marmara Üniversitesi’ndeki programda başta atama bekleyen öğretmenler olmak üzere, ekonomik krizin yarattığı mağduriyetler tüm yönleriyle ele alınacak.
Konuklarımız: Muharrem İnce, Oğuz Satıcı, Rıdvan Budak ve Prof. Dr. Osman Altuğ. Kriz eğitimden tekstile, yatırımdan ihracata, devletten vatandaşa yerelden küresele, gençlerden anne babalara neyi ne kadar etkiledi? Daha ne kadar etkileyebilir?.. Kanal D, 00.30
Özetin özeti: Türkiye garip bir ülke. Popülizm ile gerçeği ne zaman ayıracak? Öğrenmeye ne zaman başlayacak? Öncelikleri ne zaman değişecek?..