Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog Celal Şengör, dünyaca tanınmış, üretken bilimadamlarımızdan biri. Kamuoyu onu deprem sonrası tanıdı. "Büyük depremde İstanbul yerle bir olur ve yüz binlerce kişi ölür" dediğinde, kızanlar çok oldu. Ama hiç sevmeyenler bile hak verdi. Çünkü İstanbul'daki yapılardan çoğunun kartondan kuleler olduğunu herkes biliyordu.Şengör'ün en sert çıkışı ise Yusuf Özcan'ın YÖK Başkanlığı'na atanmasından sonra gerçekleşti. Yeni YÖK Başkanı'nı, akademik açıdan o kadar yetersiz buldu ki "Kendisinin hiç bir akademik özelliğinin olduğunu düşünmüyorum. Asistan yapılmasında bile tereddüt edeceğim bir insanı alıp YÖK'ün başına getirdiler" yorumunu yaptı.Şengör'ün dünkü hedefi ise Başbakan Erdoğan'dı. Cumhuriyet'in Bilim ve Teknoloji ilavesinde yayımlanan makalesinde, Papa 16. Benedictus'un Roma Üniversitesi'ne neden sokulmadığını uzun uzadıya anlattıktan sonra, "Tayyip Bey bilsin ki bizler de Roma'daki meslektaşlarımızdan aşağıya kalmayız.Ama hiçbirimiz bir Türk Başbakanı'nın Papa'nın duruma düşmesini istemeyiz" dedi...Gül, Üniversiteler Arası Kurul'un YÖK üyeliğine layık gördüğü Celal Şengör'e yönelik kararnameyi imzalayacak mı, imzalamayacak mı? İmzalamazsa gerekçesi ne olacak? İmzalarsa YÖK'te hangi rüzgârlar esecek? Bütün bunlar merakla bekleniyor.Daha önce aynı göreve, aynı kurul tarafından seçilen Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Necmi Yüzbaşıoğlu'nun bir aydır Köşk'te imzada bekletildiği dikkate alındığında, Şengör'ün de uzun süre bekletileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Oysa, YÖK Başkanı Özcan 24 saatte atanmıştı. Bakanlar Kurulu'nu temsilen Çankaya'ya gönderilen adayların bekleme süresi de 10 günü geçmiyor.Çankaya ile ÜAK arasında yaşanan bu soğukluk, olası bir gerginliğin habercisi olarak değerlendiriliyor... Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK), önceki günkü toplantısında, İTÜ Öğretim Üyesi, Avrupa Bilimler Akademisi üyesi Celal Şengör'ü YÖK üyeliğine seçti. Şengör'ün yeni görevine başlayabilmesi için Çankaya'nın onayı gerekiyor. Dün karne günüydü. Öğretmenler öğrencilere, eğitim sendikaları da Milli Eğitim Bakanı Çelik'e ve AKP'ye karne verdiler. Çelik'in de, AKP'nin de karnesi kırıklarla dolu. Ama bu kimin umurunda!Değişik sendikalar tarafından hazırlanan raporlarda eğitimde kadrolaşmanın giderek artmasına, mali yükün velilerin sırtına yüklenmesine, kalitenin düşmesine, özel okul ve dershane sayısındaki patlamaya, öğretmenlerin daha bir yoksullaşmasına ve okullarda giderek artan şiddet olaylarına vurgu yapılarak şu değerlendirmeye yer veriliyor:"2007 yılı eğitimde sorunlar ve skandallarla geçti! Eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin geçtiğimiz yıllarda karşı karşıya kaldığı sorunlar, 2007 yılında ve 2007-2008 eğitim-öğretim yılının ilk yarısında artarak devam etti. Geçtiğimiz dönemde, eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunlarını çözme noktasında hemen hemen hiçbir somut adım atılmadığı gibi, yeni sorunlar ve skandallar yaşandı." Bazı sendikaların hedefinde ise Maliye Bakanı Unakıtan vardı:"Öğretmenleri ve cefakâr eğitim çalışanlarını uçan kuşa borçlu hale getiren, bizlere karşı yıllardır bu denli insafsız ve bu denli cimri davranan Maliye Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan'a tüm derslerden zayıf karne vermeye, dahası bu tutumunu ikinci dönemde de devam ettirmesi durumunda tasdikname vermeye karar verdik..."Peki AKP kurmayları eleştiriye ne kadar açık? Konuştuğunuz zaman, hakaret içermeyen her türlü eleştiriyi hoşgörüyle karşıladıklarını söylüyorlar. Ama uygulama çok farklı. Halk bizi seçti. İsteğimizi, isteğimiz şekilde söyleriz, yaparız, hizaya getiririz anlayışından hâlâ kurtulabilmiş değiller.Özetin özeti: Önceki Milli Eğitim bakanlarını hatırlayan var mı? Onlar da kendilerini, çok başarılı ve vazgeçilmez sanıyorlardı!.. aguclu@milliyet.com.tr AKP'nin eğitim karnesi