Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Abbas GÜÇLÜ

İNGİLİZ üniversitelerindeki incelememiz devam ediyor. Londra'daki üniversitelerden sonra, dün de Bristol Üniversitesi'ni ve Bristol'de bulunan İngiliz YÖK'ünü ziyaret ettik.
Dünyayı gezdikçe, hiç aklımıza gelmeyecek enteresan durumlarla karşılaşıyoruz. Örneğin İsrail ve Kanada'da araçlar gündüz trafiğinde de farlarını yakıyor. Bu durum, trafik kazalarında önemli bir azalma gerçekleştirmiş.
İngiliz YÖK'ünü de başkent Londra'da ararken Bristol'de bulduk. İngilizler, Londra'da nüfus ve trafik yoğunlaşınca, kurum ve kuruluşların çoğunu, ülkenin dört bir yanına dağıtmış. İyi de sonuçlar almışlar...
İsrail ve İngiliz YÖK'ü ile yani yüksek öğretime yön veren kuruluşlarla, bizim YÖK arasında temelde olmasa da, uygulamada ciddi farklılıklar var. İşin akademik yönüyle, direkt olarak hemen hemen hiç ilgilenmiyorlar.
Formüle ettikleri yöntemle paranın nasıl dağıtılacağı ve kalite kontrol esas ilgi alanları...
Üniversiteler, bizde olduğu gibi bütçeden para koparabilmek için ne siyasilerin ne de DPT ve Maliye bürokratlarının peşinde koşturuyor. "Artır kaliteyi, al parayı...
İngiliz yükseköğretim yasası, 1989'da sil baştan ele alınmıştı. 90'ların başında yeni bir uygulama başlattılar ve ciddi sonuçlar aldılar. Şimdi 2000 yılı için yeni bir yapılanmanın içindeler.
Amerikan üniversitelerinde olduğu gibi, devletin mali yükümlülüğünü azaltıp, üniversite ve öğrencilere "kendi yağınızda kavrulun" mesajını veriyor.
Bugüne kadar ücretsiz okuyan öğrenciler, artık en az 1000 sterlin verecek...
Hayretle dinlediğimiz bir başka ilginç nokta da devlet desteği azaldıkça, öğrenci sayısıyla birlikte, başarının da artması.
Son 5 yılda devletin üniversitelere tahsis ettiği parada yüzde 37'lik azalma olmasına karşın, öğrenci sayısında yüzde 70'lik artış olmuş. Üstelik üniversitelerin raiting sıralaması da yükselmiş.
Kaynakların en verimli şekilde kullanımını esas alıp, öğrenci maliyetini düşürmüşler. Sınıfta kalmalar azalmış, sırtüstü yatıp maaş alan hocalar ayıklanmış, araştırmalar da artırılarak profesyonelce pazarlanmış. Ayrıca tanıtım şirketleri kurularak daha iyi öğrencilerin gelmesi sağlanmış, mezunlar harekete geçirilerek de binlerce öğrenciye burs yaratılmış... Anlayacağınız alınacak çok ders var...
İngiltere'de yüzlerce üniversite var. Ama bunlardan sadece 136'sı desteklenmeye değer bulunuyor. Yani akredite ediliyor. Türkiye'nin diplomasını kabul ettiği üniversiteler de bunlar. Bu yüzden İngiltere'de yükseköğrenimi düşünenlerin British Council ya da YÖK'e başvurarak, üniversitenin kabul görüp görmediğini ve raiting sıralamasını mutlaka öğrenmeleri gerekir.
Akademik değerlendirme, parayı veren kurum tarafında değil, ayrı bağımsız bir kurum tarafından yapılıyor.
Eğitim ve öğretim için verilen parayla araştırma için verilen para ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutuluyor.
60 milyonluk İngiltere'de 1.5 milyon yükseköğrenim öğrencisi var. Hedefleri bu sayıyı ve kaliteyi daha da artırmak.
Bizdeki gibi tek tip üniversite modeli yerine, farklılığı teşvik ediyorlar.
İngilizlerle ortak özelliğimiz, koca koca imparatorlukların devamı olmamız. 80 öncesi büyük ekonomik krize girmişler. O dönemde Londra'da doktora yapanlar anlatıyor. Elektrikler, kaloriferler arada bir yanarmış, Kuzey Denizi'nde buldukları petrol hayatlarını kurtarmış. Ama o krizden öylesine bir ders almışlar ki, artık bir mirasyedi gibi değil, kuruşunun hesabını yapan bir hüviyete bürünmüşler.
Bristol, 350 bin nüfuslu ortalarda bir yer. 11 bin üniversite öğrencisi var. Coğrafyada bir numara. Yarın Londra, pazara da Türkiye'deyiz.




Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr