Birileri, birilerine, sürekli pozitif ayrımcılık istiyor ya da uyguluyor.
Görünen o ki herkes halinden memnun.
Oysa madalyonun öteki yüzü, hiç de dışarıdan göründüğü gibi değil.
Nasıl ki, çocuklara en büyük kötülüğü, iyilik olsun diye, anne babalar yapıyorsa, pozitif ayrım isteyenlere de en büyük kötülüğü yine iyilik olsun diye pozitif ayrımcılar yapıyor.
Nasıl mı?
Onlara, zaten hakları olan hakları, sanki hak etmedikleri halde, kendileri veriyorlarmış gibi...
Örneğin siyasette kota ayıracaklarına, bu yönde mücadele edenlerin önünü, eşit oranlarda açsalar daha iyi olmaz mı ya da işyerlerinde, ille de gençleri, kadınları ya da beyaz yakalıları, öne çıkartma yerine, hak edene hak ettiğini verme, daha etik olmaz mı?..
Pozitif ayrımcılıkla kim nereye ne kadar gidebilir ve bugüne kadar bu konuda nasıl bir sonuç alındı?
Bu yöndeki tüm kampanyalara bakın. Bu kavramı istismar edenlerin dışında kime ne yararı oldu? Olduysa da ne kadar kalıcı ve ne kadar sürdürülebilir hale geldi?
Balık verme, balık tutmayı öğret ile pozitif ayrımcılık arasında ne fark var?
En önemlisi de, bugüne kadar kendisine ya da kendilerine pozitif ayırımcılık tanınanlar, bugün hala pozitif ayrımcılığa muhtaç durumdan kurtulabildiler mi?
Şimdi müjde diye kendilerine sunulan noktalara düşürenler sanki onlar değil miydi?..
Sanki birileri, bu kavramı istismar ediyor gibi gelmiyor mu size de?..
Dershaneler ad değiştirecek!
Hani, faize karşı olanlar kâr payı kavramını getirmişlerdi. Şimdi aynı uygulama dershaneler için düşünülüyormuş. Mademki kapatamıyoruz, ismini değiştirelim deniliyormuş.
Peki yeni isim ne olabilir?
Bu konuda herkesten katkı bekleniyormuş.
Örneğin Dersevi, Etüd merkezi ya da Öğrencievi, Hazırlık Okulu gibi isimler düşünülüyormuş.
Oh ne güzel. Yaptığı iş aynı olacak ama ismi değişecek. Bu da bir gelişme!..
Peki bu konuda ne zaman bir gelişme olur?
Çünkü dershaneler gibi velilerin çoğunluğu da tedirginlik ve kararsızlık içerisinde. Gelecek yıl için kayıtlarını yaptırsalar, paraları boşa gider mi? Yaptırmasalar, geç kalmış olmazlar mı?..
Ne karar alınacaksa, bir an önce alınsa da, herkes önünü artık görebilse...abb
Avcı’nın yol haritası?
Ak Parti döneminde Milli Eğitim Bakanlığı 5. kez el değiştirdi ve her gelen bir önceki bakanın yaptıklarını yok sayıp, kendi projelerini üretti. Bu da parti içerisinde ciddi rahatsızlıklar yarattı. Hatta kendi bakanını, Başbakan’a gidip şikayet eden eski bakanlar oldu.
Bakan Avcı, kendiden önceki bakanların durumuna düşmek istemiyor. En azından bu öğretim yılı sonuna kadar, her şeyi oluruna bırakma eğiliminde.
Peki ya sonrası?
Eminim ki bu konuda, hala kendisi de bir karar verebilmiş değil. Eğer kafasında yeni bir şeyler olsaydı, onun sinyalleri çoktan gelirdi!..
Eğitim böyle bırakılamaz!
Eğitimin ciddi hem de çok ciddi sorunları var. Ve zamana bırakılmaları, daha da derinleşmelerinin ötesinde hiçbir yarar sağlamaz.
Örnek mi? Onlarcası sıralanabilir.
Öğretmeninden öğrencisine, velisinden dershanecisine, önlük üreticisinden akademisyenlere, YÖK’ten ÖSYM’ye hemen herkesin yüksek beklentileri söz konusu.Bakan Bey, keşke, mevcut durum brifingini sadece bürokratlardan ve eski bakanlardan değil de, biraz da ilgili kesimlerden dinlese. İşte o zaman geleceğe yönelik çok daha sağlıklı kararlar verebilir.
Örneğin SBS’nin bu yılı ve geleceği ne olacak. Ortak sınav gibi ortak tercih ve yerleştirme gerçekleşecek mi?
Anadolu liseleri ve üniversitelerde on binlerce kontenjanın boş kalmasına yine seyirci kalınacak mı?
Liselerin birleştirilmesi, nüfusa dayalı kayıt sistemi devam edecek mi, belli bir nüfusun altındaki kentlerdeki fen liseleri kapanacak mı?
4+4+4 ve serbest kıyafet dayatmasına aynen devam edilecek mi?
Öğretmen atamaları ve özür grubuna yönelik katı tutum hiç değişmeyecek mi?..
Sadece öğretmen, öğrenci ve velilerin şikayetlerini yazacak olsak, değil bu sayfa, gazetenin tümü yetmez.
Dahası, sorunlar azalacağına daha da artıyor.
Başka bir iktidar ya da başka bir bakan olsa, durum çok daha farklı mı olurdu?
Hiç sanmıyoruz...
Çünkü Ak Parti gibi diğer partilerin de, ne bir yol haritası ne de eğitime gönül veren bakan adayları var...
Özetin özeti: El yordamıyla nereye kadar gidilirse, eğitimde de oraya kadar gideceğiz...