Mustafa Balbay, çok hazin bir şekilde yıllardır hapiste. Onun gibi daha yüzlercesi var.
Görünen tek suçları ülkelerini fazlasıyla sevmek.
Aşırı sevgi, hemen her konuda olduğu gibi, bu konuda da sorun yaratabiliyor.
Balbay’ın bir an önce yargılanmasını ve gerçeklerin ortaya çıkmasını diliyoruz.
Onun gibi zarif birisi bırakın ülkeye zarar vermeyi, bir karıncayı bile incitmez.
Ankara’da hakimlerin olduğunu, bu yargılama, bir kez daha ortaya koyacaktır.
Çektiği de, çektiğiyle kalacaktır.
Hadi o katlanabiliyor ya çocuklarının çektikleri, özellikle de Yağmur’un.
Günlerdir medyada o konuşuluyor.
Keşke hiç bu noktaya gelinmeseydi.
Öyle ya da böyle kusuru olanları, hoş görmek mümkün değil.
Aynı şekilde Yağmur’un psikolojisini hiç düşünmeden, karşılıklı salvo ateşine tutuşanları da...
Bu konuda hemen herkes söyleyeceğini söyledi.
Bakan Avcı da, müfettiş görevlendirdi.
Peki bütün bu gelişmelere, o okulun öğrencileri nasıl bakıyor?
Hemen her konuda olduğu gibi biz bu kez mikrofonu yine gençlere uzattık.
İşe çok farklı bir bakış açısı.
Ve eminim ki, ileride Yağmur da tıpkı bu ablası gibi okulunu hem eleştirecek, hem de sonuna kadar savunacak...
Bir de bizden dinleyin
“Belirtmek isterim ki siyasetle yakından ilgilenen, 12 senedir Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi öğrencisi olan ben, bu konuyu kendi görüşlerimi bir kenara bırakarak, tamamen objektif bir şekilde ele alıyorum.
Birkaç çocuğun, küçük Yağmur’a onu kıracak sözler söyleyebileceğini biliyorum, bu reddedilemez. Ancak çocuklar bir şeyi anladığından değil, sadece eğlenmek için üstelerler.
Benim de ortaokulda arkadaşlarım tarafından acımasızca suçlandığım oldu.
Aynı zorbalığı, ne yazıktır ki ben de başkalarına sırf ‘eğlenmek’ için yaptım, bunun ne kadar korkunç bir şey olduğunun bilincinde olmadan.
Daha ortaokul birinci sınıfta, hakkında en ufak bir fikrim olmayan şeyleri bağnazca yeriyor ya da savunuyordum.
Eve gidiyordum, okulda yaşadıklarımı annemle babama üzgünlüğümü abartarak anlatıyor, okul yönetimini ve öğretmenleri suçluyordum. Ailem de okul yönetimine çatıyordu.
İşte çocuk kafası budur.
Kimi zaman okulumun öğrencilere bir görüşü böyle aşılamaya çalışması bana çok ağır gelmiştir, bir haftada, iki gün zorunlu tören yapılması, bu törende okul marşının, İstiklal Marşı’nın, andımızın okunması, aynı şeylerin ilkokul öğrencileri içinse her gün zorunlu olması...
Bilinmiyor ki, daha birkaç sene önce bu kötü olay yaşandığında, Sayın Balbay içeri alındığında yönetim çocukların psikolojik olarak bozguna uğramaması adına önlemler almıştır, öğrencilere, öğretmenlere duyarlı davranmaları gerektiğini söylemiştir.
Objektif bir açıdan bakıldığında yadsınamaz gerçek şudur:
Ben ki okulun vizyonunun ve misyonunun katı bir şekilde uygulanmasına muhalifim, bu zulüm iddiaları karşısında hayrete düştüm.
Okul yönetimi, daha ilkokul birinci sınıfta bir 23 Nisan törenini kaçırdığım için evime kınama yazısı göndermiştir.
Öyle bir okuldur ki bu okul, İstiklal Marşı okunurken yanlışlıkla gülen ortaokul öğrencisini cezalandırır yaptığı saygısızlıktan dolayı.
Katılmadığım tüm resmi bayram törenleri için teker teker azar işitmişimdir.
Ve işte bugün bana bu okulda öğretilen şeyi, okulumun haberi olmadan şu anda uyguluyorum.
Yapılan haksızlığa karşı geliyorum.
Birkaç küçük çocuğun bilinçsizce uyguladığı baskı, tüm okulun genellenmesine sebep olmuştur.
Bilen, bilmeyen herkes konu hakkında yorum yapmıştır.
Bu da benim bugün sorgulamama neden olmuştur:
Sosyal medyada, yapılan haksızlık karşısında susmayalım diyor insanlar, işte ben susmuyorum ve kimsenin etkisi altında olmadan hakikatin arkasında duruyorum.
Olayın derinine inilecekmiş, gerçekler ortaya çıkacaktır...”
İsmi bizde saklı bu ve diğer öğrenciler umarız ki Yağmur’a en çok kucak açacak isimler olacaklardır.
Özetin özeti: Balbay’ın derdi zaten kendine yetiyordu. Ama en iz bırakanı bu olmuştur ve eminim ki son sözü o söyleyecektir!..