Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yedi yıldır Genç Bakış programı yapıyoruz. Demirel’den Erdoğan’a Koç ve Sabancı’dan Evren’e kadar yüzlerce konuk ağırladık. Ama hiçbiri önceki gece Sakarya Üniversitesi’nde gerçekleştirdiğimiz Atatürk programı kadar ilgi görmedi. Salonda iki bini aşkın öğrenci vardı. Daha fazlası ise yer yokluğundan içeri giremedi.
Görünen o ki gençlerin Atatürk’e ilgisi hem herkesten çok hem de giderek artıyor.
SMS anketimizin konusu “Atatürk diktatör mü?“ şeklindeydi. Bu yöndeki eleştirilere bakış açısını öğrenmek istiyorduk. Çok tepki geldi. Neden bu konuyu sorguluyoruz diye. Ama cevaplar çok netti: Diktatör olarak görenlerin oranı sadece ve sadece yüzde 5’te kaldı. Ki o yüzde 5’lik diktatörlük bakışı da kesinlikle aynı dönemin liderlerinden Hitler, Mussolini ya da Stalin’e bakış açısıyla aynı değildi.
Timsal Karabekir önemli bir konuğumuzdu. Anne ve babasının nikâh şahitliğini Atatürk yapmıştı. En kritik dönemde padişahın emrine değil, Milli Mücadele’nin ruhuna kulak veren bir paşanın kızıydı.
İşte programdan satırbaşları:

Timsal Karabekir:

Sakarya’da Atatürk izdihamı

- Tutuklama emri çıktığında, Erzurum’da bir konakta yakın arkadaşlarıyla birlikte otururken Atatürk’e “Kâzım Karabekir kuvvetleriyle geliyor” derler. Mustafa Kemal sararır. “Her şey buraya kadarmış. Milli Mücadele başlamadan sona erecek” der. Kâzım Karabekir sivil Mustafa Kemal’in karşısına gelir ve “Emrinizdeyim Paşam” der. İşte o an cumhuriyetin temelleri atılmış, Mustafa Kemal “Atatürk” olmuştur.
- İzmir Suikastı acı bir iftira. Belki bir suikast olmuş ama o paşalardan hiçbiri abide olarak gördükleri ve o abidenin birer taşı olmaya hazır oldukları kişiye böyle bir saldırı yapacak kişiler değillerdi.
- Yani İzmir Suikastı suikast içinde suikasttır. Ki o paşalar idamla yargılandılar. Ama sonra hepsi beraat etti. Çünkü hepsi alnı açık şerefli paşalardı.
- Dolmabahçe Dil Kurultayı’nda Atatürk diyor ki, “Bana Kâzım’ı getirin, barışmak istiyorum.” Ama nedense birileri araya girip etten duvar örüyor ve babam Atatürk’le görüşemiyor.
- Daha sonra komaya girmeden Atatürk tekrar, “Getirin Kâzım’ı helalleşmek istiyorum” diyor. Ama babama haber vermiyorlar.
- Ablalarım o zaman babama, “Gider miydin baba?” diye sorduklarında babam, “Tabii giderdim, çünkü o Mustafa Kemal’di” diyor.
- Biz aile olarak asla Mustafa Kemal’e kırgın değiliz, olamayız. O yüce insan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.

Mehmet Saray

- Devrimleri yaptığı dönemde, Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşa ordu kumandanlarıyla görüşüp acaba Mustafa Kemal Paşa’yı frenleyebilir miyiz diyor. Çünkü bazıları hızlı gidildiğini düşünüyor, bazılarının da halifeye minneti var. Halifeliğin kaldırılması gibi yeniliklerin erken olduğunu düşünüyorlar. Bu raporlar Mustafa Kemal’e de ulaşıyor. Bu frenleme hareketinin devamı olarak da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası birden ortaya çıkıyor.
- Kâzım Karabekir’in yiğitliğini Türk milleti unutmaz, Atatürk de unutmamıştır.
- Atatürk’ün ekonomi politikasının temelinde milleti fakirlikten kurtarmak vardı. Benim ülkemi idare eden insanlar başkaları istediği için yasaları değiştiriyor, yabancı sermayeyi davet ediyor. Fakat benim Atatürk’üm “Yabancı sermaye Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına uymak şartıyla gelebilir” diyordu.
- Maalesef Atatürk’ün ve onun yiğit arkadaşlarının kurduğu bu cumhuriyeti, müstakil olarak idare edemiyoruz. Amerika’dan icazet alıyorlar.
- Sovyet İmparatorluğu dağıldıktan sonra Amerikalı bir araştırmacı şunları söylüyor:“Lenin öldü ama Kemal Atatürk milyonlarca Türkün kalbinde yaşıyor.”

Mustafa Balbay
- Can Dündar “Mustafa”nın yalnızca “Mu”sunu çekmiş.
- Filmde 1930 sonrası Atatürk’ün emeklilik dönemi gibi gösterilmiş. Oysaki o dönem çok önemli işler yapılmış. Mesela Türk kadınına seçme seçilme hakkı verilmiş. 1936’da Atatürk’ün diplomatik dehasının en önemli örneği olan Montrö Sözleşmesi imzalanmış ki bugün bile dünyada bir örneği yok. Dünyada iki yakası aynı ülkeye ait uluslararası bir su yolu yok.
- Filmde iki yerde devrimleri darbeyle yaptı iması var. Kime darbe yapacak, zaten kendisi Cumhurbaşkanı. Zaten güçlü. Kendi kendine mi darbe yapacak?
- Atatürk’ü putlaştırmak kesinlikle doğru değil. Ama Mustafa filmi hakkındaki eleştiriler bir linç gibi sunuluyor. Eğer bu film eleştirilemeyecekse bu kez Can Dündar’ı putlaştırmış oluruz.
- Dünyada Atatürk’ün entelektüel yönünden bahsedilir. Atatürk gerçekten çok okurdu. Okuduğu kitap sayısı 3997.
- Atatürk cepheye giderken Meclis’te, “Benim Başkumandan olmamı kabul eden var mı?” diye oylama yapıyor. Böyle bir diktatör olabilir mi?
- Atatürk halkla iç içeydi. Devrimler iddia edildiği gibi tepeden inme, dayatmayla yapılmadı.
- Atatürk bu ülkeyi kurarken, etnik kökene dayalı olarak kurmamış. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk denir” diyor. Bir başka sözü ise, “Ne mutlu Türküm diyene!” Ne mutlu damarlarında Türk kanı taşıyana demiyor. Bu, Atatürk’ün Kürt sorunu konusundaki bakış açısını özetliyor. Ve Atatürk Türkiye’de bu iç düzeni kurduktan sonra der ki, “Önce Anadolu’nun birliği, sonra Avrupa Birliği.”

Nevzat Yalçıntaş
“...Vahhabilik’te mezar ziyareti günah sayıldığı için Suudiler bütün mezarları yıkmaya başlamış. Sıra Hz. Muhammed’in mezarına gelmiş. Ülkedekiler Mustafa Kemal’den yardım istemiş. Atatürk bu olayı duyunca tüm manevi duyguları kabarmış ve Suudi Kralı’na Hz. Muhammed’in değil mezarına, türbesinin bir taşına dahi dokunulursa bedelinin çok ağır olacağını bildiren nota niteliğinde bir yazı göndermiştir. Bu vesika Dışişleri arşivlerinde mevcut ama yıllardır açıklanmıyor. Oysa ki Türk halkının Büyük Kurtarıcısı’nı her yönüyle tanıma hakkı var. Babacan’a söyledim. Ama ses yok.”