ÖSS sonuçları gerçekten çok ilginç. Bir yanda kapıda bekleyen yüz binler, öte yanda boş kalan 24 bin kontenjan ve hiçbir yere giremeyen yüzlerce lise birincisi.
Kâğıt üzerinde 833 bin kişi üniversiteyi kazandı gözüküyor. Ama gerçekte 4 yıllık lisans bölümlerine girenlerin sayısı sadece 265 bin kişi. Onların yarısı da muhtemelen gelecek yıl tekrar sınava girip fakülte değiştirecek. Tıpkı bu yıl olduğu gibi. Bu arada kazananlardan 164 bininin halen üniversite öğrencisi, 28 bininin de üniversite mezunu olduğunu özellikle hatırlatmak isterim.
ÖSS sistemi öyle bir sistem ki, kazananı yok. İlk 5 tercihine yani en çok isteği fakültelere girip de gelecek yıl yeniden sınava girmeyi düşünmeyenlerin oranı sadece ve sadece yüzde 3. Yani onca çile ve onca harcama sadece yüzde 3’ü mutlu etmek için. Gerisi de zaten kimsenin umurunda değil.
Dün de yazdım. Kazanamayanlar, hele hele puanı biraz iyi olanlar, üzülmesin. 24 bin boş kontenjan var. Bir o kadar kayıt yapılmaz. Yeni açılan bölümler de düşünüldüğünde, ek kontenjanla yerleştirmede en az 50 bin kişiye daha şansı doğar.
Yurtdışı üniversiteler için de artık sayılı günler kaldı. Son yurtdışı üniversite fuarları yapılmak üzere. Gitmeyi düşünenlerin bu süreci değerlendirmelerinde yarar var. Örneğin, önümüzdeki hafta gerçekleşecek “CDS Yurtdışı Üniversite Kayıt Günleri 2008” de bunlardan biri. Birçok Avrupa ve ABD üniversitesinin tanıtımının yanı sıra kayıt olanağı da sağlanacak fuar, 19 Ağustos Salı günü İstanbul’da The Marmara Otel’de, 20 Ağustos Çarşamba günü Adana Seyhan Otel’de, 21 Ağustos Perşembe günü Ankara Hilton Otel’de ve 22 Ağustos Cuma günü İzmir Swiss Otel’de 13.00 ile 17.00 saatleri arasında yapılacak.
ÖSS Sayısal 2’de adayların tercihi mühendislik ve ODTÜ oldu. İlk 50’deki 28 aday mühendisliği seçerken, 22’si tıp dedi. Öncelikle tercih edilen üniversite, mühendislikte ODTÜ, tıpta ise Hacettepe oldu. İlk 50’deki mühendislik tercihlerinin 13’ü ODTÜ, 7’si Boğaziçi, 7’si Bilkent, 1’i de Sabancı.
YURTKUR borçları
Üniversiteyi kazanamayanlar büyük üzüntü içerisinde. Kendilerine ve ailelerine sabır diliyoruz. Şimdi asıl büyük ateş, kazananların ocağına düştü. Yüz binlerce aile için öğrenim harcı, burs ve barınma, en büyük sorun. Akla gelen ilk isim ise YURTKUR.
Verdiği para zaten üç kuruş ama hiç yoktan iyi. Yurtlarda yer bulmak çoğu zaman imkânsız. Devlet, ölü yatırım olan yüz binlerce konuta destek çıkıyor ama birkaç yüz yurt yapmıyor. Kıyak emeklilik yasası bir çırpıda çıkıyor ama geleceğin ülke yöneticilerine asgari ücreti bile çok görülüyor. Öğrenci bursu ayda 160 YTL ve para çoğu zaman yol giderlerine bile yetmiyor. Öğrencilerin pek çoğu, gelişim çağlarında bir öğün yemekle günü geçiştirmek zorunda kalıyor.
YURTKUR, daha doğrusu devlet, batık kredilere, hortumculara ve vergi kaçakçılarına her türlü ödeme kolaylığı sağlarken, daha iş bile bulamayan gariban mezunların tepesine çöküyor. İşte size çok çarpıcı bir mektup:
“2007’de, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Sabancı Üniversitesi’nde TÜBİTAK bursuyla master yapmak üzere kabul edildim. Ancak orada yalnızca 4.5 ay proje asistanı olarak çalıştım ve Fransa’da başvurduğum Ecole Normale Superieur de Lyon’dan burslu devam etmek üzere kabul aldım.
Şu anda hâlâ orada öğrenimime devam etmekteyim, ancak bu sırada önümüzdeki ekimde başlamam ve üç ayda bir hiç de cüzi olmayan miktardaki bursu, 2 sene boyunca ödemek zorunda olduğumu öğrendim. Oysa bu sene içinde çalışmadığım gibi hiçbir birikimim olmadığı da açık, ailemde bunu karşılayabilecek ekonomiye sahip değil, yani bu bursu en azından öğrenimim süresince ödeyemeyeceğim kesin.
Tek korkum, ödememem durumunda, aileme herhangi bir zarar verilebileceği. Devletimizin öğrenimimiz süresince bize ödemiş olduğu, beyaz eşya fiyatlarıyla orantılı bu bursun yalnızca 6 yıl sonra bu ölçüde artması da ne yazık ki ayrı bir ülke problemini gösteriyor. Üstelik henüz daha çalışmıyor, eğitimime devam ediyorken, ülkemde bile yaşamıyorken böyle bir şey nasıl beklenir anlamıyorum? Şu anda eğitimimi surdürdüğüm Fransa’nın sayılı okullarından olan ENS’de ‘’karşılıksız’’ bursla okurken bir Türk genci olarak kendi ülkemin böyle zorluklar çıkarması ise iç parçalayıcı.”
Özetin özeti: Devlet gençlerimize karşı daha bir baba şefkatinde olamaz mı?