Bir milyardan fazla öğrencinin yarıştığı SBS tam anlamıyla krize dönüştü.
Sonuçlar gece yarısı açıklandı. Yabancı dil cevap anahtarları karıştı. Adayların tümünü etkileyen hata, ölçme değerlendirme tekniği açısından çözüleceğine, şip şak yöntemlerle ötelenmeye çalışıldı. Ama en komiği, MEB’in yayınladığı tercih kılavuzunda hala hangi okullara sınavla öğrenci alınacağı belli değil, tercih için gerekli olan kod numaraları da ortada yok.
Peki bu noktaya nasıl gelindi? Bundan sonra ne olur?
MEB dökülüyor
Milli Eğitim Bakanlığı sınavlar konusunda ne eleman açısından ne de donanım açısından yeterli durumda değil. Sınav sonuçlarının gecikmesinin de, cevap anahtarlarının karışmasının da en önemli gerekçesi bu. Ne bu sınavları ciddiyetle gerçekleştirecek kalifiye elemanları ver, ne de bilişim altyapıları.
MEB’in teknik altyapısını çok iyi bilen gözlemciler, “Skandal geliyorum diye diye geldi. Daha da büyükleri gelirse, hiç şaşırtıcı olmaz“ diyorlar.
Bu yüzden MEB’in de, tıpkı ÖSYM gibi yeniden yapılanmaya giderek, sınav birimleri, hem maddi açıdan güçlendirilmeli hem de bilgisayar donanımı yenilenmelidir.
Ve yine, MEB’in sınavlarla ilgili birimlerini çok yakından tanıyan uzmanların değerlendirmesine göre, gerekli düzenlemeler en kısa sürede gerçekleşmezse, tercih ve yerleştirme döneminde, çok daha büyük krizler yaşanabilir...
ÖSYM devreye girdi
Çıracının şahidi bozacı misali, SBS’de dün yaşanan krizde, MEB’in danışmanlığını ÖSYM yaptı. Ama maalesef onlar da doğru olanı değil, kolay olan seçeneği MEB’e önerip, yargı yolunu açık bıraktılar.
Ölçme değerlendirme tekniği açısından, puanlamanın tümüyle sil baştan yeniden yapılması gerekiyordu. Ama sadece puanı yanlış hesaplanan 718 adayın puanı yeniden hesaplandı ve sıralamaları değişti.
Ve aynı sırada başka adaylar da olduğu için o sıralamaya ikinci adaylar eklendi. Örneğin benim Türkiye sıralamam bin 222 iken, puanı yükseltilen bir başka aday da aynı sıraya yükseldiğinde, aynı sırada ben birinci, o ikinci oldu.
Bunun ne önemi var diyenleriniz çıkabilir. Ama iddialı okullara, virgülden sonraki puanlarla öğrenci alındığı dikkate alındığında yapılan haksızlığın boyutları çok daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır...
Tüm adayların ortalama ve standart sapması, yeni duruma göre hesaplanmadığı için çok üst sıralarda olması gereken pek çok öğrenci, şimdi gerçek sıralamalarının çok daha altında bulunuyor.
Ve, ÖSYM danışmanlığındaki MEB yanlışı kökten düzelteceğine, durumu kurtaracak şip şak bir kararla krizi öteleme yolunu tercih etti.
Görünen o ki dava açmak için sırada bekleyen veliler, bu karardan sonra, yargı yoluna gideceklerdir.
Yargının atayacağı bilirkişilerden hiçbirisi de MEB ve ÖSYM gibi olaya bakmayacaktır. Tabii eğer, özgür karar alabilecek bilirkişiler ya da kurumlar seçilirse!..
10 bin sıra yükseldi
Puanı yanlış hesaplandığı için önceki gece, sabaha kadar sinir krizleri geçiren öğrenciler, hatanın tespit edilip düzelmesinden sonra üst puan dilimlerinde yüzlerce, üst altı puan dilimlerinde binlerce, orta puanlarda ise on binlerce sıra yükseldiler. Ama yaşadıkları bu sevinç, çektikleri eziyetin karşısında çok anlamsız kaldı.
MEB ise yayınladığı açıklamada velileri daha da sinirlendirmenin ötesine geçemedi:
Mağduriyet yaşanmamış!
“12 Temmuz gecesi saat 00.00 itibariyle ilan edilen sonuçlardaki yanlışlık fark edilir edilmez sınav sonuçlarında hata olan bu öğrencilerimizin sınav kâğıtları doğru cevap anahtarı ile birkaç saat içinde yeniden değerlendirilerek hesaplanmıştır.
Yeniden hesaplanan bu sonuçlar 12 Temmuz 2013 günü saat 17.00 itibariyle yayınlanmıştır.
Bu vesile ile herhangi bir adayın mağduriyet yaşamaması için gerekli bütün tedbirler alınmıştır.
Yeni sonuçlar neticesinde hiçbir öğrencimizin herhangi bir mağduriyeti söz konusu değildir?
Yapılan bu yanlışlık nedeniyle bütün öğrenci, veli ve ilgili herkesten Bakanlık olarak özür dileriz. Konu ile ilgili olarak her ne gerekçeyle olursa olsun ihmali ya da kusuru bulunan bütün yetkililer hakkında gerekli inceleme ve araştırma başlatılmıştır...”
Özetin özeti: Veli ve öğrencilerin son 36 saattir yaşadığı “işkence”yi yok saymak ve sorumluları en tepede değil de en aşağılarda arama anlayışından vazgeçmediğimiz sürece, böylesi krizler her an kapımızı çalabilir...