Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Abbas GÜÇLÜ

İSTANBUL Üniversitesi Avcılar kampüsünde dün çok farklı bir gün yaşadım. Endüstri Mühendisliği öğrencilerinin kurduğu Endüstri ve Kalite Kulübü'nün davetlisi olarak "Eğitimde Kalite" konulu bir konferans verdim. Öğrencilerin ilgisi müthişti. Beni asıl heyacanlandıran, her zaman tavırsız kalan sessiz çoğunluğun, bu kez alkışlarıyla da olsa tepkilerini ortaya koymalarıydı.
Eğitim, kalite, dünya üniversitelerindeki durum üzerine uzun uzadıya konuştuk. Her zaman olduğu gibi bazı gruplardan tepki geleceğini bile bile yine "vasat eğitim yerine, katkı paylı ama, daha kaliteli eğitim"i savundum. Beklediğim gibi uç gruplardan fazlasıyla tepki geldi. Ben iki saat önce kendi sorunlarını, eğitimin kalitesini, 2000'li yıllara nasıl hazırlanmaları gerektiğini anlattım ve tartışmanın bu yönde gelişmesini istedim. Ama tartışma ısrarla başka noktalara çekilmeye çalışıldı. İşte bu aşamada, bugüne kadar, toplantıların sabote edilmesine tepkisiz kalan sessiz çoğunluk, tavrını ortaya koydu. Onlar sesini yükselttikçe, sessiz çoğunluk alkışlarının şiddetini artırdı. Amaçlarına ulaşamayıp, çok azınlıkta kalınca önce salonu terkettiler, sonra tekrar gelip kızgınlıklarını bu kez arkadaşlarına kustular.
Eğitimde kalite, şu an için bize çok uzak kavramların başında geliyor. Birkaç kaliteli okulun olması, genel için ölçü değil. Tıpkı birkaç firmanın Avrupa Kalite Ödülü'nü almasının Türk saniyiinin kalitesine ölçü olmayacağı gibi...
En yeni kalite ödüllü bir kurumun çalışanı olarak, kaliteye nasıl ulaşılması gerektiğini örnekleriyle anlattım. Milliyet'te bu konuda defalarca toplantılar, denetimler yapıldı. Dosyalar dolusu yazılar geldi. Aklımda tek kalan, hedefini belirleyip, ona ulaşmanın, kalite ödülünü almaya yettiği.
Bize de öyle yaptılar. Ne bir kıstas koydular, ne de bir hedef gösterdiler. "Hedefinizi, amaçlarınızı, çalışma koşullarınızı belirleyin ve ona uyun" dediler. Onların tek yaptığı, bizim kendi kendimize koyduğumuz kurallara ne kadar uyup, uymadığımız oldu.
Öğrencilere de bu ilkelerden yola çıkarak, önce kendi hedeflerini belirlemelerini, sonra da bu hedefe ulaşmak için neler yapmaları gerektiğine yine kendilerinin karar vermelerini, ardından da kendi kendilerini bu konuda denetlemelerini önerdim. Toplumsal kalitenin, bireysel kaliteden geçtiğini, birey olarak kalitenin önemine inanmadan, dışardan dayatmayla bu işin gerçekleşmeyeceğini anlattım.
Prof. Dr. Halit Kasa, günün anlam ve önemini öylesine özetledi ki, artık daha fazlasını söylemeye gerek kalmadı:
"Kaliteyi, işletmeler daha fazla kar etsin diye geğil, daha iyi bir yaşam için istemeliyiz..."





Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr