Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog Bu konuda çağımız Evliya çelebilerini dinlerseniz, sinema yorumcularından farklı değiller. Öve öve bitiremedikleri yerlere gittiğinizde, Oscar'lı filmlerden çıktıktan sonraki ruh haliyle dönüyorsunuz.İstikamet Ege gibi. Bu yıl bir farklılık yapıp çat kapı yöntemini uygulayacağız. Neresi hoşumuza giderse orada kalacağız ya da yeni gidip dönenlerin beğenilerini dikkate alacağız. Ha bu arada Ege'ye yönelik önerileriniz olursa memnuniyetle dikkate alacağımdan emin olabilirsiniz. Dönüşte ben de size anlatırım.Türkiye'nin dört bir yanı öylesine güzel ki gez gez bitmez. Ben çok kez turladım ama çoğu iş gezisi olduğu için bazen su içmeden döndüm. Örneğin Kars'a üç kez gittim, ikisi geceydi, üçüncüsü de transit, sadece arabadan görebildim. Bir ara oraya da sırf gezi amaçlı gideceğim. Farklı, bir o kadar da güzel bir yer. Tıpkı Artvin gibi.Ege'ye dünden bugüne çok gidip geldim sanıyordum. Ama yeniden araştırıp bir de sorup soruşturunca, ooo daha hiç tanımıyormuşuz.Tatilde gün boyu uzanıp yatanlardan değilim. Hareketi severiz. Erken yatıp erken kalkarız ki günü dolu dolu yaşayalım.Yeni yerler görmeyi, yeni tatlar keşfetmeyi hep sevmişizdir. Ve Türkiye bu açıdan öylesine zengin ki...Seçim öncesi Karadeniz'deydim. Bir başka güzeldi. Mutlaka gidip uzun uzun kalınması, gezilmesi, keyfinin yaşanılması gereken yerler. Ama nedense hâlâ turizm altyapısı oluşturamadılar.Tıpkı Doğu ve Güneydoğu Anadolu gibi.Yine iş nedeniyle o taraflara da o kadar çok gidip geldim ki her bir yer ayrı bir güzellikti. Ama hep ayaküstü. Bir yerde iki gece kaldığım nadir oluyor. Çünkü ertesi gün yetişmek gereken pek çok iş var...Tatilde ne okunur, ne yenilir, ne içilir? Yıldan yıla, yöreden yöreye değişiyor.Geçen yıl ne keyifli kitaplar okumuştum. Dönüşte mutlaka yazacağım dedim. Hep araya bir şeyler girdi. Kaynadı gitti. Masada yine ayrılmış onca kitap var. Hangilerini götürsem diye bakıp duruyorum. Birini alıp diğerini koyuyorum. Bu konuda hâlâ son kararı verebilmiş değilim.Fazla kilo almamak gerekir. Eylülde televizyon programı başlayınca, arkadaşlar yine göbeğime laf ederler. Ama bir daha o tatları bulmak ne mümkün noktasına gelince dayanamam. Ne yapalım, akşamüzerleri bol bol yürürüm. Nasıl olsa hoşuma da gidiyor.Bu yıl her şey dahil tatil köylerinden ve büyük otellerden mümkün olduğunca uzak durup butik oteller ya da pansiyonlara yönelelim diyoruz. Bakalım karşımıza neler çıkacak? Kahvaltı otelde, diğerleri farklı yerlerde. Çeşme, Alaçatı, Urla için o kadar çok tavsiye aldım ki, hepsini tatmak için en az 10 gün kalmak gerekecek, ama hedef üç gün. Uzun yıllardır tatile arabayla gitmiyorduk. Bu yıl değişiklik olsun istedik. En son, Antalya'ya gidişte, bir saat içinde iki kez radara yakalanınca tövbe etmiştim. Radar değil, sanki hepsi tuzak. Hızı zaten sevmem. Ama kamyonların arkasından kurtulup biraz gaza bastığınızda sanki özellikle sizi orada bekliyorlar. Ya da rampalarda dakikalarca 10 km hızla gidip düze çıktığınızda 100 km'yi aştığınızda yine orada hazırlar. Nerede duracaklarını çok iyi biliyorlar! Keşke aynı birikim ve duyarlılıklarını levhalama, işaretleme, normal trafiği kamyon trafiğinden kurtaracak yan cepler açma konusunda da gösterebilseler.En enteresanı ise otoyol kenarlarındaki yerleşim nedeniyle hız sınırı. Kabahat sürücülerde mi yoksa otoyol kenarına yerleşenlerde mi? Tatil yollarında hep kafama takılır. Yurtdışında da hep gözlemledim. Otoban üzerinde yerleşim yok gibi.Özetin özeti: Fırsat buldukça güzel ülkemizi gezin. Kesinlikle her köşesi çok hoşunuza gidecektir. Her keseye uygun yerler var... aguclu@milliyet.com.tr Neredeyse yaz bitiyor biz hâlâ tatile gideceğiz. Ne kadar ertelerseniz erteleyin, hep yapacak bir şeyler çıkıyor. En iyisi bir an önce gidip gelmek. Peki ama nereye?