Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sınavlar olduğu sürece dershaneler de olacaktır. Bunu herkes biliyor. Peki sınavsız lise ya da sınavsız üniversite mümkün mü?..
En azından bugün için ya da önümüzdeki 10 yıl için mümkün demek, sanki o kadar da kolay değil!
Niye mümkün olmasın, Batılı ülkeler bunu yapıyor da biz niye yapamıyoruz diyenler mutlaka çıkacaktır.
Onlar da haklı, gerçekten pek çok ülkede sınav da yok, dershane de.
Ama bizde durum sanki biraz farklı.
Çünkü öğrenci sayımız onların çok üzerinde. Ayrıca okul sayımız yeterli değil. Çok daha önemlisi, eğitimde ortak bir standardımız yok.
Örneğin Batılı ülkeler gibi okul başarı puanıyla öğrenci almaya kalksak, bugün yaşanan sorunlardan çok daha fazlası ile yüz yüze gelebiliriz.
Bu yüzden her şeyden önce, ortak bir eğitim standardı ve güvenilir bir ölçme değerlendirme sistemi oluşturmamız gerekiyor...
Eğer bunları gerçekleştirebilirsek, sınavlara ve dershanelere olan bağımlılığı tümüyle ortadan kaldıramazsak bile asgari düzeye indirmemiz mümkün olabilir.
Bu da çok fazla emek, kaynak, sabır ve en önemlisi de eğitimde istikrar gerektiriyor!..

Boşuna kürek çekilmesin!
Her öğrenciyi ille de sınava sokmak ne kadar doğru?
Yine aynı şekilde zaten dolmayan kontenjanlar için niye ille de sınav yapılıyor?
Örneğin son iki gündür yapılan liselere giriş sınavına 8’inci sınıftaki tüm öğrenciler girdi. Gelecek yıldan itibaren 6 ve 7’nci sınıf öğrencileri de girecek?
Peki niye?
Eğer bu öğrencilerden bir bölümü, ki en az yarısı, sınavsız öğrenci alan liselerden birine girecekse ya da temel eğitimden sonra öğrenim görmeyecekse, niye ille de onları da bu sınav yarışının içerisine sokuyoruz.
Dünyanın hiçbir yerinde, ABD de dahil hiçbir gelişmiş ülkede, temel eğitimi bitiren herkes üniversiteye gitmiyor. Herkes doktor, mühendis, avukat olmak istemiyor.
Çiftçi, teknisyen, kuaför, oto tamircisi, itfaiyeci ya da ara insan gücü diye tabir ettiğimiz diğer mesleklere yönelecek öğrencilere, niye ille de üniversiteye gideceklermiş gibi akademik dayatma uyguluyoruz?..
Keşke dünkü sınavlarda, öğrencilerin akademik becerileri kadar ilgi ve yeteneklerini ölçen sorulara da yer verilseydi ya da sınava girip girmeme konusundaki tercih hakları sorulsaydı!..
Üniversiteye girişte de durum farklı değil. Liseye devam eden her öğrenci, sanki üniversiteye devam edecekmiş gibi bir dayatmanın içerisine giriyoruz. Bu da onları farklı arayışlara yöneltiyor. Yani dershaneler bu sistemin bir sonucu, sistem değişmeden, adı ne olursa olsun, yardımcı eğitim kurumlarına olan bağımlılık ortadan kalkmaz!..

Sınavsız fakülteler?
Sınavsız üniversite olmaz ama sınavsız girilen fakülte ve bölümler kesinlikle mümkün.
Niye? Çünkü kontenjanları zaten boş kalıyor. Son üç yılın verilerine bakın yeter!
Son üç yılda, üniversitelerde her yıl 100 ila 150 bin arasında kontenjan boş kaldı.
Tamam kontenjanın çok üzerinde başvuru olan yerler için sınav ve okul başarı puanı arasında ama zaten boş kalan yerler için niye giriş sınavı yapılır ki? Kaliteyi yükseltmek için ille de bir sınav yapılacaksa, bu da, mezuniyet sonrasında gerçekleştirilecek yeterlilik sınavı olmalıdır...

Umut tacirliği!
Liseyi bitiren her öğrenciyi getirip üniversite önüne yığmak umut tacirliğinden başka bir şey değil. Onun yerine okul içi eğitimi daha fazla güçlendirmek için, tıpkı fen liselerine girişte olduğu gibi başarı ortalaması getirilse daha iyi olmaz mı?
Örneğin Tıp isteyenlerden fen ortalaması, Mühendislik isteyenlerden Matematik ortalaması, Hukuk isteyenlerden de sosyal bilimler ortalaması istenemez mi?
100 üzerinden 70’i tutturan üniversiteye başvurur denildiğinde kıyamet kopmaz. Bu sistem yıllardır uygulanıyor ve hiç kimse itiraz etmiyor.
Kimsenin önünü kesmemek için de, mezuniyet sonrasında not yükseltme sınavlarına girmeyi serbest bırakırsak, sorun zaten kendiliğinden çözülür.
Yani eğitimi ve çocuklarımızı biraz ciddiye alıp kafa yarsak daha bin tane formül ortaya çıkabilir...

Kalite ne olacak?
Sınavsız üniversite projesine, herkesten çok, üniversiteler karşı çıkacaktır.
Liseden gelen öğrencilerden zaten fazlasıyla şikâyetçilerdi. Şimdi daha da veryansın ederler. Haksız da sayılmazlar.
Peki o zaman, biraz da kendileri bu işe kafa yorsunlar.
Hemen herkes konuşuyor, bir onlar susuyor!..
Özetin özeti: Ülkelerin insan gücü planlaması ciddi bir iştir. Ne olur bu işe biraz daha kafa yoralım...