İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nün yaptığı araştırmaya göre okuma çağında olup da okula gidemeyen öğrencilerin yanı sıra okula kayıt yaptırdığı halde derslere devam etmeyen on binlerce çocuk var.
İstanbul'da böyle de diğer kentlerde farklı değil. Hemen her ilde on binlerce okul çocuğu sokaklarda sürünüyor, işyerlerinde çalışıyor ya da evlerinde oturuyorlar.
Bilinen acı gerçekler bir kez daha araştırmayla kanıtlandı da ne oldu? Okula gitmeyenler tek tek aranıp, bulunanların okula devamları mı sağlandı? Yoksa son araştırma da daha öncekiler gibi tozlu raflara mı kaldırıldı?
Görünen o ki değişen bir şey yok. Çocuklar hala kırmızı ışıklarda cam silmeye, oto sanayide ağır işçi olarak çalışmaya devam ediyorlar.
Eğer bir hukuk devleti isek bundan daha büyük bir Anayasa ihlali olur mu?
Zorunlu eğitim yani 8 yıllık kesintisiz eğitim Anayasa'ya göre zorunlu. Bunu sağlamak da devletin asli görevi. Takibini yapacak olan kim? Başbakandan muhtara kadar devleti kim temsil ediyorsa onlar.
Evet işte bu yüzden adam olmuyoruz. Yapmamız gerekenleri yapmadığımız için sıradan ülkelerin alay ettiği acınacak durumlara düşüyoruz.
Çocuklarımıza bırakın iyi bir geleceği, zorunlu eğitimi almaları için de AB'nin dayatmasını bekliyoruz. Sokaklardaki çocukları toplayıp asgari bir vatandaş olabilmeleri için gereken temel eğitimi vermek için de başkalarından ültimatom gelmesini bekliyoruz.
Suç oranları, intiharlar, kapkaççılar, tinerciler giderek artıyormuş. Acaba neden?
Eğitilmemiş bir çocuk sadece anne babası için değil yaşadığı ülke hatta dünya için en büyük baş ağrısı. Çocukları iyi eğitirseniz doktor, mühendis, öğretmen, hakim, bankacı olurlar. Eğer zorunlu eğitimi vermeyi bile çok görüp sokaklarda kendi hallerine bırakırsanız yarın karşınıza sizi de derinden etkileyecek bir suçlu olarak çıkabilirler.
Bir çocuğu sokağa düştükten sonra alıp okullu yapmak hem daha külfetli hem de daha pahalı. Hele hele suçlu konuma düştükten sonra bir çocuğu topluma kazandırmak için harcanan çaba ve kaynaklarla en az üç çocuk okutulabilir. Ama hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da sorun yaratmadan, kangrene dönüşmeden çözüm üretmiyoruz.
Türkiye'de her yıl bir milyon 300 bine yakın çocuk doğuyor. Aslında en büyük sorunumuz ne enflasyon ne de terör. En büyük sorunumuz hızlı nüfus artışı. Bu makul oranlara çekilmediği sürece Türkiye hiçbir sorununu çözemez.
Bir milyon 300 bin çocuk demek, bir milyon 300 bin kişiye her yıl istihdam sağlam demek. Bu sadece bizim için değil ekonomisi çok güçlü ülkeler için de büyük sorun.
Özetin özeti: Bugün hızlı nüfus artışına, eğitim sorunlarına, işsizliğe sırtını dönenler, yarın çok daha büyük sorunlarla karşılaştıklarında nedenlerini başka yerlerde değil kendi duyarsızlıklarında aramalıdırlar.