Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog Türbanın siyasi bir simge olup olmadığına yönelik SMS anketine ise 30 bine yakın izleyici katıldı. Sonuç: Yüzde 76 evet, yüzde 24 hayır.Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Ankara Üniversitesi Rektörü Nusret Aras ve Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Mehmet Genç'in de katıldığı Genç Bakış'ta en çarpıcı açıklamalar Kanadoğlu'ndan geldi. Adeta herkese hukuk dersi verdi.Demokrasilerde yasama, yargı ve yürütmenin olmazsa olmaz olduğuna dikkat çeken Kanadoğlu, bunların hiçbirinden vazgeçilemeyeceğini, hiçbirinin de diğerine göre üstünlüğünün olmadığına dikkati çekerek, "TBMM nasıl ki halkın gücüne dayanıyor, halktan aldığı güçle yasalar çıkarıyorsa, yargı da Türk Milleti adına karar veriyor. Bu yüzden yargı kararlarının uygulamamak ya da görmezden gelmek hiç kimsenin yapacağı bir şey değil" dedi.Kanadoğlu, son yapılan anayasa değişikliğinin bir komedi olduğunu da vurgulayarak, "Yeni hiçbir şey getirmemiştir. Dolayısıyla türbanın serbest kalması mümkün değil. Mümkün de olamaz. Çünkü Anayasa'nın değiştirilmez maddeleri ve genel ruhu, buna müsaade etmez" uyarısında bulundu.Bunun üzerine, "Olur ya, değiştirilmez maddeler, değiştirilmeye çalışılırsa ne olur?" sorusuna geçmişten bir örnekle cevap verdi:"Hiçbir gücün hilafeti getiremeyeceğini, o sözleri söyleyen rahmetli başbakanın sonundan anlıyoruz. Zaten uyarılarımız bütün bu yüzden. Türkiye, bir daha o acı deneyimi yaşamasın diye konuşup duruyoruz. Yoksa burada bu yaşta gelip sizlerle beraber olmanın mutluluğu bir tarafa bırakılırsa, bu yorgunluk göze alınır mı? Amacımız, Türkiye'nin, kardeş kavgasına düşmemesi, organların birbirleriyle uyumlu çalışması ve bu sorunlar yerine, ekonomide nasıl ileri gider'i konuşmasıdır..." Genç Bakış, önceki gece Antalya Akdeniz Üniversitesi'ndeydi. Müthiş bir program oldu. Konu anayasa değişikliği ve türbana yönelik güncel tartışmalardı. Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu öylesine çarpıcı açıklamalar yaptı ki, sadece öğrencileri değil, evinde televizyon izleyenleri de gece saat 03.30'a kadar ekrana kilitledi. 700'e yakın öğrencinin katıldığı, iki katından daha fazlasının da dışarıda kaldığı programda, zaman zaman gergin çok gergin anlar yaşandı. İlginç tespitlerden biri de türbanın üniversitelerde serbest bırakılması halinde, mezuniyet sonrasında da aynı "özgürlüğün" isteneceği yönünde oldu: "Ehliyet veriyorsunuz, sonra da araba kullanamazsınız diyorsunuz. Bu bir kandırmacadır..." Tedirginlikleri ortadan kaldırmak için Anayasa'ya "Türban ilk ve ortaöğretim kurumlarıyla, kamuda yasaktır" şeklinde bir ifade konulmasının da mümkün olamayacağı dile getirilen programda, ön çıkan bazı satırbaşları şöyle oldu: Üniversite ibadethane değildir Türk milleti egemenliğini yetkili organlarla kullanır. Bunlar yasama, yürütme ve yargıdır. Anayasa da kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır. Eğer siz her şeye TBMM yetkilidir derseniz demokrasiden vazgeçersiniz Genel başkan sultası olanları egemen hale getirirseniz, bütün bu yetkileri bir kişiye verirsiniz. Böylesi bir durumda Türkiye'nin gideceği yer dinci bir diktadır. Türk yargısı türbanı siyasi bir simge olarak kabul etmiştir. 17. madde yürürlükte olduğu sürece bu yasaklar devam edecektir. Türkiye'de dini siyasete alet ediyorlar. Dayatmalarla bazı şeyler yapılıp bunu yapmayanlara onay vermeyenlere dinsiz demeye hiç kimsenin hakkı yoktur. 4. maddeden sonra gelen bütün maddeler değişemez maddelerin ışığındadırlar. Eski bir başbakan döneminde çok acı şeyler yaşandı. Türkiye bir daha o acı günleri yaşamasın diye uğraşıyoruz. Demokrasiler laik niteliğini korumak zorundadırlar. Türk üniversiteleri cumhuriyetin eseridir. Osmanlı İmparatorluğu'nda dünyevi ve uhrevi işlerin birlikte yürütüleceği düşünüldü. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nde dünyevi ve uhrevi işleri asla bir arada olamaz. Üniversite akla her gelenin yapılacağı bir yer değildir. Türkiye anormal bir durumla karşı karşıyadır. Eğer Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı, bu insanlar Ortadoğu'nun bataklığında medeni dünyadan uzak bir yerde olurlardı Laiklik, dinin devlet işlerine dahil olmaması demektir. Demokrasi ve laiklik birbirine paraleldir. Biri olmadan diğeri olmaz. Haklarının gasp edildiğini düşünen türbanlı arkadaşlarımız, İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdular ve ret cevabı aldılar. Yapılacak bir şey yok. Ek 17. madde yürürlükte olduğu sürece türbanlı öğrencileri okula sokan rektör yanlış yapar. Bilimsel özerkliğin düzeltilmesi gerekiyor. Türban sorunu, olmayan sorunun yaratılmasıdır Üniversiteler ibadethane değildir. Hukukun geçerliği ile hukukun etkinliği çok farklı şeydir. Tamamıyla, saygınlık ile alakalıdır. Adalet Bakanı kendini yargıçların patronu zannediyor. 10. maddenin özü değiştirilmiştir. Bu 42. madde için de geçerlidir. Türban siyasi bir semboldür. Özetin özeti: Türkiye aylardır sanki havanda su dövüyor... aguclu@milliyet.com.tr