Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Gençlik haftası nedeniyle olsa gerek üniversiteler ve gençler kıpır kıpır. Türkiye'nin dört bir yanında birbirinden ilginç konferans, sempozyum ve paneller düzenleniyor...
34 kuruluşun ortaklaşa düzenlediği Türkiye Sorunlarına Çözüm Konferansları'nın dördüncüsü de bu çerçevede farklı kentlerde gerçekleştiriliyor. İstanbul, Boğaziçi, Işık Üniversitesi rektörleriyle Reha Muhtar, Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu Başkanı İÜ Edebiyat Fakültesi öğrencisi Ali Şahin ve benim de katıldığım dünkü toplantıda "Toplumsal Duyarlılık ve Gençlik" konusunu tartıştık.
Yer İÜ Fen Fakültesi'nin görkemli salonu, dinleyiciler de öğrencilerdi.
Tüm konuşmacılar görüşlerini dile getirdikten sonra söz sırası öğrencilere geldi. Diğer konuşmacılar gibi ben de soru bombardımanına uğrayacağımızı sanıyordum. Çünkü sorunları çoktu ve bu sorunlarını özgürce dile getirebilecekleri bir ortam vardı. Üstelik medya da hazır oradaydı...
Ama onlar ne yaptı? Sorunlarını dile getirmektense şikayet yolunu tercih ettiler. Fişlenmeden, coplanmadan görüşlerimizi dile getiremiyoruz. Medya da, rektörler de sorunlarımıza sahip çıkmıyor dediler...
Oysa ortam öylesine uygundu ki rektörlerle birlikte İÜ'nün neredeyse tüm fakülte dekanları oradaydı. Bırakın fişlenmeyi, coplanmayı oturum Başkanı Kemal Alemdaroğlu, sorunlarını dile getirsinler diye neredeyse öğrencilere yalvaracaktı. Ama onlar ya susmayı ya da mazeret üretmeyi tercih ettiler...
İÜ'de durum böyle de diğerlerinde farklı mı? Alın birini vurun diğerine. Farklı konularda fikir yürütmeye, çözüm önerileri sunmaya bayılan öğrenciler, iş kendileriyle ilgili konulara gelince nedense tıkanıp kalıyorlar.
Kabahat onların mı? Kesinlikle hayır.
Su küçüğün, söz büyüğün diyerek evde, okulda, sokakta hep susturduktan sonra şimdi haydi konuşun diyoruz ama olmuyor.
Gençler, artık her platformda özgürce konuşabilmeliler. Öncelikle kendi sorunlarını, ardından da Türkiye'nin ve dünyanın sorunlarını. Tabii sadece eleştirmekle kalmayıp çözüm önerileri de sunabilmeli, ellerini taşın altına koyabilmeliler.
Her şeye rağmen gençlerin duyarlılığı ve büyüklerin toleransı konusunda müthiş gelişmeler var. Öğrenci ve rektörler birbirlerini artık rakip olarak değil, sorunların çözümünde destek unsuru gibi görüyor.
İlginç konuların tartışıldığı panellere her defasında renkli konuklar katılıyor. Öğrenciler, bugüne kadar sırça köşkte oturuyor diye eleştirdikleri isimleri, bu sayede sorgulama olanağı bulabiliyorlar. Ama dünya meselelerini konuşmaktan kendi sorunlarına sıra gelmiyor...
Defalarca yazdım, panellerde de yüzlerine karşı söylüyorum. Hemen her konuda, her defasında fatura gençlere çıkartılıyor. Ama onlar hala sessiz. Öylesine sinmişler ki, konuşabilecekleri ortamlarda bile susmayı tercih ediyorlar. Bitsin artık bu! Herhangi bir konuda gönderilecek on binlerce mailin, telefonun, faksın, mektubun önünde kimse duramaz.