Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tarihe ilgi duyan, geçmişi soran, sorgulayan bir toplum değiliz. Her ne kadar tarihi dizi ve filmler, izleyici rekoru kırsalar da, o sizi yanıltmasın.
Merak edilen, meclis ve cephede yaşananlar değil, harem!
Ama bu kadarı bile tarihçileri mutlu etmeye yetiyor da artıyor.
Bu ilginin arkası gelecektir, gelmeli de görüşündeler...
Peki durduk yerde, bizim bu tarih merakımız nereden çıktı?
Önceki gün, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nün gerçekleştirdiği 2. Ulusal Sakarya Zaferi ve Haymana konulu sempozyum için Haymana’daydım. Geçen yıl da katılmış ve müthiş etkilenmiştim. Bu yıl da öyle oldu. Yakın tarihimizi, en kısa zamanda Genç Bakış’ta da ele almak istiyorum. Çünkü bu ülke nasıl kuruldu, bugünlere nasıl gelindi, pek çoğumuzun haberi bile yok. Özellikle de gençlerin!..
Bu eksikliği, nasıl tamamlarız diye düşünülmesi gerekirken, şimdi bir de üniversitelerdeki İnkılap Tarihi dersinin kaldırılması gündeme geldi.
İçeriğini nasıl zenginleştiririz, ilgiyi nasıl artırırız, geçmişten geleceğe nasıl ders çıkartırız diye düşünülmesi gerekirken, bırakın kaldırılmasını, bunu düşünmek bile, bu ülkeyi kuranlara yapılan en büyük saygısızlıktır...

Haymana’nın tarihteki yeri?
Haymana, Ankara’ya 70 kilometre uzaklıkta şirin bir ilçe. Kaplıcalarıyla bilinir. Tarihi Roma’ya, Bizans’a kadar gider. Ama asıl önemi, milli mücadeledeki yeri ve konumudur.
Viyana kapılarında başlayan geri çekilişin ve toprak kaybının son bulduğu noktadır Haymana. Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” dediği yerdir. Sakarya Zaferi’nin başladığı ve en büyük lojistik desteği aldığı topraklardır. Ve eğer Haymana düşmana geçit verseydi, Ankara Hükümeti’nin sonu gelecek ve muhtemelen de İstanbul’un hepten elden gidişi geçekleşecekti.
Gün boyu süren oturumlarda öylesine çarpıcı anekdotlar vardı ki, tüm bu ayrıntıları yediden yetmişe herkesin dinlemesi gerekirdi.
Bu ülkenin kolay kurulmadığını, bugünlere kolay gelinmediğini ve öyle kolayca da harcanamayacağını görür, ona göre ülkemize dört elle sahip çıkardık.
Topraklarımız üzerinde oynanan oyunlar dün ne ise bugün de o. Aslında değişen fazla bir şey yok. O kadar tarihçiyi bulmuşken, en çok merak ettiğim sorulardan birisi olan sınırlarımızın nasıl çizildiğini, burnumuzun dibindeki adalar ve petrol bölgelerinin neden ve nasıl elimizden gittiğini sordum. Cevap enteresandı:
O günün koşullarında gücümüz bu kadarına yetti.
Peki Mustafa Kemal Samsun’a niye gönderildi ve giderken kendisine yüklüce altın verildi mi?
Gözden uzak tutulmak için gönderildi, altın falan da verilmedi.

Konu başlıkları
Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nün gerçekleştirdiği sempozyuma, tarihçilerin yanı sıra çok sayıda bilim insanı da katıldı. Bunlardan biri de kendisi de Haymanalı olan ve Antalya’da yüz nakli gerçekleştiren Prof. Dr. Ömer Özkan’dı.
Rektör Prof. Dr. Erkan İbiş’in açılışını yaptığı, Enstitü Müdürü Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan’ın da koordinasyonunu gerçekleştirdiği sempozyum, üç oturumda yapıldı..
Prof. Dr. Hikmet Öksüz’ün başkanlığındaki birinci oturumda Sakarya Savaşı Öncesi Gelişmeler ele alındı.
Dr. Necdet Aysal, “Milli Mücadele’de Mustafa Kemal Paşa ve Haymana”yı, Arş. Gör. Çagla Tagmat “Sakarya Savaşı Öncesi Yunan Hükümetinin Komutan Arayışları: Gounaris- Metaksas Görüşmeleri”ni, Prof. Dr. Tülay Alim Baran, “Sakarya Savaşı Öncesindeki Londra Konferansı’nın İç ve Dış Siyaset Açısından Önemi”ni, Prof. Dr. Süleyman Beyoğlu da “Sakarya Savaşı Öncesi Hazırlıklar”ı anlattı.
Prof. Dr. Oguz Aytepe başkanlığındaki ikinci oturumda ise Sakarya Savaşı Sırasındaki Askeri ve Siyasi Gelişmeler ele alındı.
Prof. Dr. İhsan Güneş “Sakarya Savaşı Sırasında TBMM”yi, Yrd. Doç. Dr. Cengiz Şavkılı “Sakarya Savaşı’nda Levazım İkmal Faaliyetleri”ni, Dr. Feyza Kurnaz Şahin “Sakarya Savaşı’nda Sıhhiye Hizmetleri”ni, Prof. Dr. Hikmet Öksüz de “Amiral Bristol’un Günlüklerinde Sakarya Savaşı”nı bildiri şeklinde sundu.
Üçüncü oturum ise daha güncel ve daha renkliydi.
Prof. Dr. Bige Sükan’nın yönettiği oturumda, Sakarya Savaşı’nın İç ve Dış Yansımaları masaya yatırıldı.
Prof. Dr. Sadık Sarısaman “Muhalif Basına Göre Sakarya Savaşı: Peyam-ı Sabah Örneği”ni, Prof. Dr. Enis Şahin “The Times Gazetesi’ne Göre Sakarya Savaşı ile İlgili Gelişmeler”i, İlter Ertuğrul “Sakarya Savaşı’nın Uluslararası Yansımaları”nı, Dr. Birten Çelik de “Türk Edebiyatında Sakarya Savaşı”nı çarpıcı örneklerle dile getirdi...

Ya yenilseydik?
Sakarya Savaşı, milli mücadelenin dönüm noktalarından birisi. Atatürk’ü, Atatürk yapan, Türkiye Cumhuriyeti’ni kalıcı ve kabul edilebilir kılan, bu savaştır. Hep kazanılar, zaferin getirileri konuşuluyor. Keşke arada bir de kaybedilmesi halinde neler olabileceği tartışılsa. İşte o zaman kazanılan zaferin büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
Özetin özeti: Savaşlarda hep strateji ve güçler dengesi konuşulur oysa lojistik ve sıhhi destek de bir o kadar önemli. Napolyon’un “Ordular mideleri üzerinde yürür” sözü boşuna değilmiş!..