On günlük bir tatil iyi geldi. Her ne kadar birkaç günü aile ziyareti ve öğrenci affını takiple geçse de. Bu yıl bir kez daha iyice anladım ki, öyle uzun tatiller biz gazetecilere göre değil. Aklınız fikriniz işte oluyor. Her karşılaştığınız olaya gazeteci gözlüğü ile bakıyorsunuz. Şikayetçi değilim. Zaten o heyecan olmazsa gazeteciliğin de hayatın da bir tadı kalmıyor.
Tatil öncesinde tatil programı yapmanın ne kadar zor olduğunu uzun uzun anlatmıştım. Kaygılarımın boşuna olmadığını anladım. Siz siz olun en ince ayrıntısına kadar program yapmadan tatile çıkmayın. Tabii benim gibi binlerce kilometre yol kat edecekseniz. Yoksa yabancı turistler gibi uçakla gelip, tatil köyünün de hiç dışına çıkmayacaksanız sorun yok. Bu durumda yapacağınız tek şey, turizm acentenize güvenmek. Ha bu arada vaat edilenlerle sunulanları karşılaştırmayı da sakın ihmal etmeyin!..
İşte tatil anekdotlarından bazıları:
* İstanbul üzerinden Ege ya da Akdeniz'e karayolu ile gidecekseniz mutlaka feribotu tercih etmelisiniz. Bandırma'ya kadar süren yolculukta zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
* Nereye giderseniz gidin kuytu bir yerlerde bir radar olduğunu sakın aklınızdan çıkarmayın. Trafik polisleri trafiği düzene koyma yerine nedense pusuya yatıp hız sınırını aşanlara ceza yazmaktan zevk duyuyorlar. O halde hız yapmayın diyebilirsiniz ama durum farklı. Dakikalarca tek şeritli yolda kamyonların arkasında kağnı hızıyla giden araçlar tam boş bir yol bulup gaza bastıklarında canlarına okunuyor. Öyle hızlı araba sürmem ama geçen yıl üç kez yakalanmıştım. Bu yıl ise vatandaş dayanışması sayesinde bütün radarları tıkır tıkır geçtik. Nasıl mı? Karşı yönden gelenlar sayesinde. İleride radar kontrolü yapıldığını hem ışıklarıyla, hem de yavaşlayın şeklindeki el işaretleriyle bir güzel haber verdiler. Biz de hızı düşürdük. Bomboş yolda yavaş yavaş giden arabalara polisler de çoğu zaman şaştı kaldı. Eee onlar tuzak kurar da vatandaş çaresini bulamaz mı!..
* Otel ya da tatil köyü seçerken özellikle her şey dahil olanını tercih edin. Yoksa ödediğiniz para kadar da ekstralara ödersiniz. Bir litre su 2.5 milyon lira. Gerisini siz düşünün.
* Giderken bagajınızı boş bulundurun. Dönüşte yollarda almak istediğiniz o kadar çok şey çıkıyor ki...
* Elinizin altında mutlaka bir harita bulunsun. Telefon defterinizi de giderken yanınıza almayı unutmayın!..
* Otoban kenarlarında abartılı bir şekilde koca koca levhalar görürsünüz. Özellikle Ankara - İstanbul arasında. Burası falanca kuruluş tarafından ağaçlandırılmıştır diye. Ama ne sağında ne solunda tek ağaç yoktur. Ağaçlar kuruyup gitmiş ama onlar reklama devam ediyorlar. Zaten amacın reklam olduğu levhaların büyüklüğünden belli. Her kim ilgileniyorsa bu işlerle ya yeniden ağaçlandırma yaptırmalı ya da o çok komik levhaları kaldırtmalıdır.
* Bir tatilci olarak her an her yerde kazık yemeye hazır olun. Belki esnaf da haklı. Pazarlık marjlı rakamlar söylüyorlar. Pazarlık yapmayı sevmiyorsanız enayi damgası yiyorsunuz.
* Turizm sektörü aldı başını gidiyor. Oteller, tatil köyleri müthiş. Ama yönetim amötörce. Eğitimsiz ucuz işgücü hala öncelikli tercih. Yeni bakan bu konuya bir an önce el atmalı...
* Yanınıza bol bol kitap almayı ve fotoğraf makinesi götürmeyi sakın ihmal etmeyin.
Özetin özeti: Türkiye'nin dört bir yanı öylesine güzel ki! Sakın ola bir yerle yetinip kalmayın. Yorucu da olsa yeni yerler keşfetmenin zevki de bir başka!..