Diyalog Yorulanlar için tatilde dinlenmek elbette en büyük hak. Ya bütün yıl yatanlar? Onlar da mı dinlenecek? Peki ya ders açıklarını ne zaman kapatacaklar?Milli Eğitim Bakanlığı, bir yandan dayatmacı eğitim anlayışından vazgeçeceğiz diyor, öte yandan dayatmacılığın en büyüğünü yapıyor. Ödev verin demek ne kadar dayatmaysa ödev vermeyin demek de bir o kadar dayatma. Bırakın bu konuya okullar, öğretmenler karar versin.Ödeve ihtiyaç duyan öğrenci de vardır, duymayan da. Projeye, araştırmaya yönelik ödevlere ihtiyaç duyan öğrenciler de vardır, okumaya, problem çözmeye, konu tekrarı yapmaya gereksinim duyan öğrenciler de. Bu yüzden ödev verilip verilmeyeceğine, dozuna, çeşidine, Ankara değil de bırakalım öğrenciyle bire bir ilgilenen öğretmenler karar versin.Hüseyin Çelik yönetimindeki MEB, popülist projelere bayılıyor. Tatilde ödev verilmesin yaklaşımı da bunun bir devamı. Sınıf içi eğitim-öğretim onların umurlarında değil. Önemli olan kamuoyuna şirin gözükmek. Zaten, öğrencilerin neyi öğrenip öğrenmedikleri, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ne zaman umurunda oldu ki!.. Milli Eğitim Bakanlığı, yarıyıl tatili öncesinde öğrenci ve velileri rahatlatmış! İlköğretim Genel Müdürü, yarıyıl tatilinde ödev verilmemesi konusunda bir genelge yayımlamış. Bırakın öğrenciler tatilde rahat rahat dinlensinler demiş. Böylesi bir tartışmada, önce ödevin ne anlama geldiği üzerinde anlaşmak gerekir. Ondan sonra verilip verilmemesini, verilecekse ne zaman, ne kadar, hangi içerikte verilmesini ele almak işin en doğrusu olur.Eğitimde, öğrenilen bilgilerin pekişmesi için ödev olmazsa olmazların başında geliyor. Bu bazen konuyla ilgili bir kitap okuma, bazen konuyla ilgili problemler çözme, bazen de detaylı bir inceleme şeklinde olabilir. O artık öğretmenin yaratıcılığına kalmış.Ama mutlaka ödev olmalıdır. Çünkü ödev, eğitimde bir devamlılık ve sorumluluktur. Eğitim, sınıfta başlayıp sınıfta bitsin anlayışına yönelik projeler çok denendi. Ama başarılı olduğunu söylemek maalesef mümkün değil. Örneğin "Çantasız Eğitim" modeli.O proje kapsamında yetişen öğrencilere, aradan yıllar geçtikten sonra baktığımızda, çok önemli farklılıklar görüyoruz. Hâlâ, yeterince kitap okumuyorlar, sorumluluk almıyorlar, proje üretmiyorlar ve en önemlisi de taş üstüne taş koymuyorlar... Ödev sorumluluktur Tek tip eğitim anlayışı gibi tek tip ödev anlayışından yola çıktığımızda, ilk akla gelen verilsin ya da verilmesin oluyor. Oysa bölgelere, okullara, yaş gruplarına ve mevsimlere göre tatil ödevleri farklılık göstermeli.Tatilde ille de bir tiyatroya ya da müzeye gidip onu bize anlatın yerine, yelpazeyi daha da geniş tutarak ilginizi çeken bir yere gidip onun ayrıntılarını bizlerle paylaşın yaklaşımı, öğrenciyi hem ilgisi yönünde gelişmeye hem de yaratıcılığa yönlendirecektir.Maçı seviyorsa maça gitsin. Sinemayı seviyorsa sinemaya ya da teknoloji müzesine. Önemli olan eğer ille de bir yerlere gidip izlenimini bizimle paylaşmasıysa bırakalım buna kendileri karar versinler.Kitap seçimi konusunda da bugün biz yetişkinlerin bile dilini anlamakta zorluk çektiğimiz klasikler yerine bırakalım neyi okumak istediklerine de kendileri karar versinler. Hele bir okumayı sevsinler, arkadan Türk klasikleri de gelir, dünya klasikleri de...Sonuç olarak ödev eğitimin bir parçasıdır. Hele hele bizim gibi okulların kapalı olduğu gün sayısı, açık günlerden daha fazla olan ülkelerde, bu bir gereksinim olmanın ötesinde zorunluluktur. Yoksa öğrenmede devamlılığı sağlamak hiç de kolay olmaz.Özetin özeti: Ödev, sorumluluk ve hayattaki başarı arasında müthiş paralellikler var. Eğitim bir disiplin işidir. Ödev de onun bir parçasıdır. Yok saymak, kimseye bir şey kazandırmaz!.. aguclu@milliyet.com.tr Nasıl bir ödev?