TÜBİTAK, Türkiye’nin geleceğine yön vermesi gereken en önemli kurumlardan biri. YÖK gibi o da dünden bugüne hep siyasetçilerin ilgi odağı oldu. Amaç, bilim çıtasını yükseltmek mi? Yoksa kadrolaşma mı? Gelinen nokta ortada. Türk Mühendisler Birliği Derneği Başkanı Bülent Gürsoy, kuruluşundan bugüne gerçekleşen değişimi özetlemiş.
O da tüm bilim insanları gibi TÜBİTAK’ın “arka bahçe” olmasına karşı. Son yasanın mimarı Nüket Yetiş anında ödüllendirildi. Vekâleten yürüttüğü başkanlığa asaleten atandı. O da mı diyenler çok. Eskiden tanırdık, savunurduk. Ama şimdi tanıyamıyoruz. Umarız tuttuğu yol doğru yoldur. Umarız yaptığı işler ülke yararınadır.
İşte Gürsoy’un tespitleri:
“TÜBİTAK kanunu 1963’te yürürlüğe girdi.
Öncelikle TÜBİTAK’ta oynanan oyunu iyi anlamak için yapılan değişikliklerin kronolojisine bir göz atmak gerekiyor.
TÜBİTAK kanunu 1963’ten sonra 1987’de 294 sayılı, 1993’te 498 sayılı KHK ve 2003’teki 5016 sayılı kanun değişikliğiyle epeyce biçim değiştirerek bugüne kadar geldi.
1987’de Özal’ın başbakanlığı ve Evren’in cumhurbaşkanlığı döneminde çıkarılan 294 sayılı KHK’ye göre, TÜBİTAK bir yönetim kuruluyla yönetilir hale getirildi ve “yönetim kurulunun, biri başkan, sekizi üye olmak üzere dokuz kişiden teşekkül edeceği, yönetim kurulu üyelerinin müşterek kararla atanacağı” kuralı öngörüldü.
1993’te Demirel’in cumhurbaşkanlığı, Çiller’in başbakanlığı ve İnönü’nün başbakan yardımcılığı döneminde 498 sayılı KHK ile yeniden Bilim Kurulu’na geçildi:
“Bilim Kurulu’nun, başkan ve on iki üyeden oluşacağı, kurulun on iki üyesinden sekizinin, müspet bilimler alanında eser, araştırma ve buluşlarıyla tanınmış kişiler arasından, diğer dördünün özel veya kamu kesiminden üstün nitelikli hizmetleriyle tanınmış kişiler arasından seçileceği belirtilmiş, ilk gruptaki sekiz üyenin en az yarısının Türkiye Bilimler Akademisi asli üyesi olması zorunluluğu” ve “açılacak üyelikler için ise kurul tarafından gizli oyla ve üye tam sayısının çoğunluyla seçim yapılacağı” kuralı getirildi.
2003’te Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde çıkarılan TÜBİTAK kanununa bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun (5016 sayılı) çıkarıldı.
“Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte boş bulunan Bilim Kurulu üyeliklerine, 4. maddede belirtilen niteliklere uygun kişiler arasından, 4. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen oranlar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere başbakan tarafından atama yapılacağı” ve “başkanın bir defaya mahsus olmak üzere başbakanın teklifi üzerine cumhurbaşkanı tarafından atanacağı” kuralı getirildi.
AKP’nin TÜBİTAK kanununda yaptığı bu değişiklik; dönemin Cumhurbaşkanı Sezer tarafından “veto“ edildi ve 29.1.2004 tarihinde, Anayasa Mahkemesi tarafından: “Anayasa’ya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler bulunduğu ve uygulanması halinde sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların doğabileceği gözetilerek, esas hakkında karar verilinceye kadar” yürürlüğünün durdurulmasına karar verildi ve peşinden de iptal edildi.
31 Temmuz 2008’de kabul edilen yeni yasada ise:
“12 üye ile başkandan oluşan Bilim Kurulu’nun 6 üyesinin, 5’inin Bilim Kurulu tarafından belirlenen 10, biri Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu tarafından belirlenen 2 aday arasından başbakan tarafından seçileceği,”
“Bilim Kurulu’nun üç üyesinin, Türkiye Bilimler Akademisi’nin asli üyeleri arasından olmak üzere, Bilim Kurulu tarafından belirlenen altı aday arasından başbakan tarafından seçileceği,”
“Bilim Kurulu’nun üç üyesinin ise biri Bilim Kurulu tarafından belirlenen iki ve ikisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından belirlenen dört aday arasından başbakan tarafından seçileceği” kural haline getirilmiştir.
Sonuç olarak, yapılan değişikliklerle, doğrudan TÜBITAK’ın yönetimini ele geçirmeyi ve akla dayalı bilimsel çalışmaların lokomotif gücü olan TÜBİTAK’ın, tüm unsurlarıyla birlikte siyasi temelli amaçlara hizmet eden bir kuruma dönüştürülmesi amaçlanmaktadır.”
Özetin özeti: Özerk devlet kurumları esen rüzgâra göre yön değiştirmez.