Başbakan Erdoğan’ın üniversitelerdeki özel güvenlik görevlilerinin çekilerek yerlerine devlet güvenlik güçlerinin gönderileceğine ilişkin açıklamaları oldu, bu da uzun süredir üniversitelerde görev yapan özel güvenlik görevlilerini tedirgin etmeye yetti de arttı.
Peki biz ne olacağız diye panik içerisindeler. Ama eminim ki, onları mağdur etmeyecek bir çözüm yolu da mutlaka düşünülmüştür. Yoksa, gerçekten, kaş yapalım derken göz çıkartılmış olur...
Genç Bakış için sürekli üniversitelerin içerisindeyiz. Zaman zaman sıcak saatler yaşandığı için, özel güvenlik güçleri, her zaman hazır ve nazırlardı. Arada taraf olduklarını iddia edenler, öğrenci gruplarına farklı davrandığını söyleyenler oldu ama genelde işlerine hakimlerdi. Yani fazlasıyla deneyim kazanmışlardı.
Şimdi birdenbire hedef haline gelmeleri, üniversite yönetimleri kadar, onları da fazlasıyla şaşırtmış durumda...
İşte şu anda içinde bulundukları ruh hali:
“Biz ne olacağız?”
“A. Üniversitesi’nde özel güvenlik görevlisi olarak görev yapmaktayım.
Malumunuz, bir süredir Sayın Başbakanımızın, üniversitelerdeki özel güvenlik görevlileriyle ilgili bazı açıklamaları var.
Bu belirsizlik, bizi oldukça düşündürüyor.
Mevcut çalışanların durumlarıyla ilgili tek bir açıklama yok. Bizler yaklaşık 6 yıldır üniversitede görev yapmaktayız.
Bu zaman zarfında, çoğumuz evlendi, çocuk sahibi oldu ve mevcut işimize güvenerek bazı borçlara girdik.
İnternete girip özel güvenlik haber dediğimiz zaman (özel güvenliğe müjde, özel güvenliğe hak geliyor, özel güvenliğin maaşına düzenleme) şeklinde haberler geliyor.
Bizler, bir umutla, işimize dört elle sarılıp daha iyi koşullarda çalışmayı beklerken, karşımıza böyle bir şey geldi.
Ne olacağımızı da bilmiyoruz.
Asıl yanlışlık, sistemde ve özel güvenlik yasasında.
Bazı haklı gerekçeleri olabilir.
Her işin bir standardı var ama özel güvenliğin maalesef yok.
İçimizde 150 cm boyu ve 40 kg kilosu olan ve hala bu işi yapan arkadaşlar var.
Buradaki suçlu, arkadaşlar veya onu işe alan değil, bu özel güvenlik yasasını çıkaranlar ve İçişleri Bakanlığı’dır.
Bizler bu sertifikayı İçişleri Bakanlığı’nın onayıyla, kurslar aracılığıyla alıyoruz.
Kısacası parayı veren alıyor.
Bizim 5 yılda bir sertifika yenileme kursumuz var.
Kursa parayı veriyoruz ve kurslara işimiz icabı çoğu zaman hiç katılamıyoruz.
Kursun da bir baskısı yok zaten.
Kurs sonunda devam ettiğine dair imzaya gelirsin diyorlar.
Yok ben ona da gelemem diyorsanız ona da tamam deyip, senin yerine biz imza atarız diyorlar.
Sayın Başbakan eğitimsizlikten, tecrübesizlikten bahsediyor. Haklı ama bunun çözümü bu kadar insanı işsiz bir şekilde ortada bırakmak değil, kursları denetlemek olmalıydı.
Sayın Başbakan molotofçu gençlik istemiyoruz diyor.
Öğrencilerin eline molotofu bizler mi veriyoruz?
Bizler asgari ücretle, evimizi geçindirmenin ve yarınımızın derdindeyiz.
Bu yöndeki düşünceleri de hayretle ve şaşkınlıkla karşılıyoruz.
Statlardaki olaylarla ilgili de birkaç şey söylemek istiyoruz.
Sahalarda sadece emniyet varken olaylar olmuyor muydu?
Bunun şimdiki sorumlusu özel güvenlik mi?
Ben böyle olduğunu düşünmüyorum.
Böyle olmuş olsa da o arkadaşlar, en son sorumlulardır.
Bunun sebebi, orada görev yapanlar değil, para karşılığında çok kolay alınan sertifikası olup, sokaklarda işsiz gezen ve hiçbir iş tecrübesi, deneyimi olmayan insanları, 20 TL karşılığında oraya manken gibi götürenlerdir.
Saha güvenliği ihalesini alan şirket için önemli olan görev yapacak insanın tecrübesi değil, kişi başına alacağı komisyon maalesef.
Yazdıklarımı ferdi değil, yaklaşık 300 bin kişi hatta bakmakla sorumlu oldukları aileleriyle birlikte, en az 1 milyon kişi adına dile getiriyorum.
Sizden ricamız, bize gazetenizde küçük de olsa bir yer ayırmanız...”
Doğru olan ne?
6, 7 yıl öncesine gidelim. Üniversitelerde ve stadyumlarda devlet güvenlik güçleri vardı. Yani ya polis ya da asker. Ve süreçte, polis ve askerin yıpratılmaması için her kurumun kendi güvenlik birimlerini kendilerinin sağlamaları konusunda fikirler ortaya atıldı ve uzun süre tartışıldı. Sonunda yasa çıktı ve bugünkü noktaya gelindi.
Şimdi ise bu sistemin dejenere olduğu yönünde kaygılar var. Haklı olunan noktalar yok mu? Elbette bulunur. Ama herkesi aynı kefeye koymak ne kadar doğru?
Daha da önemlisi sistemi düzeltme yerine tümüyle ortadan kaldırma ne kadar sağlıklı?...
Özetin özeti: Ya bu yasa çıkartılırken acele edildi ya da şimdi ediliyor!..