Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog Sezer döneminde de Çankaya ile üniversitelerin arası, Gürüz nedeniyle limoniydi. Teziç döneminde de çok iyi olduğunu söylemek yanıltıcı olur.Anayasa değişikliği ve ardından katsayılara yönelik girişimler, sanki bir intikam sürecine girildiğinin işaretleri olarak algılanıyor.İşte bu yüzden, eğer aksi bir durum söz konusu ise yani bir intikam durumu söz konusu değilse, bunun öncelikle üniversitelere, ardından da kamuoyuna anlatılması gerekmez mi?Tedirginlik, sadece rektörlerle sınırlı değil. Üniversite senatolarının aldıkları kararlar ortada. Kaldı ki, siyasetçiler nasıl ki seçimle işbaşına geliyorsa, rektörler de aynı yöntemle koltuklarına oturuyor. Pek çoğunun aldığı oy oranı da iktidarınkinden hiç de az değil!Çankaya, hükümet, YÖK ve üniversiteler arasındaki gerginlikler nedeniyle, yükseköğrenimin ana sorunları, hep göz ardı edildi. Şu anda da değişen bir şey yok gibi.Yine benzer çekişmeler yaşanıyor. Oysa, Başbakan Erdoğan'ın ortaya koyduğu hedefler var. Eski YÖK yöneticilerini ve üniversite rektörlerini, hep beceriksizlikle suçlayıp, "Neden dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yoksunuz?", "Neden AB projelerinden yararlanamıyorsunuz?" diye eleştirmiyor muydu?Şimdi bu önemli koltuklarda, kendi arkadaşları oturuyor. Bakalım ne yapacaklar? Gönlümüz başarılı olmalarından yana. Keşke ilk 500'e üç beş üniversitemiz değil de, 15-20 üniversitemiz girse.Bundan ancak gurur duyarız.Ve bu arada keşke üniversiteye ayrılan kadrolar, kaynaklar ve manevi destek artsa da, güncel tartışmaların odağı olma yerine bilimle, araştırmayla uğraşır noktaya gelseler.YÖK Başkanı Özcan ve yeni YÖK üyeleri, bir an önce güncel siyasi tartışmaların dışına çıkıp üniversiteler için kafa yorma noktasına gelmeliler. Aksi halde, bırakın muhalifleri, onları o makama atayanlar bile bir anda kendilerine sırt çevirebilirler. Daha önce benzeri durumlar çok yaşandı ve bunun da hiç kimseye bir yararı olmadı.YÖK Başkanı Özcan'ın, dün YÖK üyeleriyle birlikte gittiği Anıtkabir'de özel deftere yazdıkları çok önemli. Umarız, söyledikleri havada kalmaz:"YÖK Genel Kurulu olarak huzurlarınızdayız. Çalışmalarımızda, göstermiş olduğunuz çağdaş uygarlık hedeflerine doğru ilerlemede kararlıyız. YÖK Genel Kurulu ve üniversiteler olarak laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlı olarak, eğitim ve öğretim faaliyetlerin özenle devam edeceğimizi huzurlarınızda tekrarlıyoruz. Amacımız akademik özgürlük ve üniversite özerkliğinin bütün boyutları ile mevcut olduğu hesap verilebilirlik, saydamlık ve kalite güvencesini benimsemiş üniversite sistemini gerçekleştirmektir." Üniversiteler tedirgin. Hem de fazlasıyla. Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, YÖK Başkanı'na düşen görev de bu tedirginliği körüklemek değil, azaltmaktır. Üniversiteye girişteki temel sorun, kesinlikle katsayılar değil. Katsayılar ya da sınav sayısı şöyle ya da böyle olmuş, değişen bir şey olmayacak. Çünkü ÖSS ya da onun yerine getirilecek başka bir sistem, başarı sınavı değil, sıralama sınavı olacaktır.Yani kontenjanlar artmadığı sürece, sınav sayısının ya da katsayıların hiçbir önemi yok. Şu anda bazı fakültelere giremeyenler, yani mağdur durumdakiler avantajlı hale gelirken, bir başkaları mağdur durama düşecektir. Yani sonuçta değişen hiçbir şey olmayacaktır.İşte bu nedenle YÖK'ün üniversite kaynaklarını artırıcı ve bunları en gerçekçi şekilde kullanacak yeni bir yapılanmaya gitmesi gerekir. Örneğin farklı alanlardan yapılacak, yüzde 1'lik kesintiler, üniversite teknoparklarına aktarılabilir.Bir anda bütçeleri ikiye, üçe katlayacak bu kaynaklar da, performansa dayalı olarak hem öğretim üyelerine hem de yatırıma harcanırsa, ardından başarı kendiliğinden gelecektir. Katsayılar Genç Bakış'ta "Fark Yaratan Kentler" diye yeni bir bölüm açtık. Ayda bir, farklı bir kentimizin farklılarını ortaya koyacağız. Bu amaçla önceki gece dün İzmir'de, İzmirlilerle birlikteydik. 8 bin 500 yıllık tarihiyle dünyanın en eski kentlerinden biri. Daha önce 35 medeniyet gelmiş geçmiş ve hepsi de tortu bırakmış. Farklılıkları ve güzellikleri de oradan geliyor.Valisinden belediye başkanına, sanatçılarından işadamlarına, gazetecilerden politikacılarına tam bir hoşgörü kenti. Kendisiyle barışık mutlu bir kent. Bugün hak ettiği konumda olmamasının nedeni de yine kendileri. Dün şunu keşfettim: Hani nasıl çok iyi, iyinin düşmanıysa, İzmir ve İzmirliler de İzmir'in önündeki en büyük engel. Hemşerilik duygularını pekiştirip birbirlerine engel olmaktan vazgeçerlerse onları tutan zor olur. Hele bir de Expo'yu alırlarsa... aguclu@milliyet.com.tr İzmir farkı