Son aylarda ele aldığımız konulardan neredeyse hiçbiri, üstün zekalı çocuklar kadar yankı yaratmadı. Meğerse, bir dokun bin ah işit noktasına gelinmiş.
Anne babalar bu konuda dertli, çaresiz ve bir o kadar da kızgın. Çünkü çocukları gözlerinin önünde heba olup gidiyor. Türkiye’de değil de farklı bir ülkede örneğin Amerika’da doğmuş olsalardı deha ya da geleceğin yıldızı olarak görüleceklerdi. Ülkemizde ise “sorun“ olarak algılanıyorlar. Çünkü onlar için çözüm üretemiyoruz...
Oysa bu çocuklardan sadece birisi dünyayı değiştirmeye yeter de artar!..
İşte bu konuda gelen yüzlerce mailden sadece birisi:
Köreltiliyorlar
“13 yaşında, üstün yetenekli tanısı konulan bir kızım var.
Yazınızda belirtilen sorunlar, bizim yaşadıklarımızın sadece küçük bir bölümü.
En büyük sorun bu zekadaki çocukların normal okullarda zekalarının tıraşlanarak, standart zeka haline getirecek eğitim sistemi.
Çünkü maalesef imkanlarınız olsa da olmasa da bu çocukların devam edebileceği okul sayısı, bir elin parmaklarını geçmiyor.
Örneğin biz şu an 4. okulumuzdayız.
Orda bile, karşımızda SBS gibi garip bir seçme sınavı ile yarış atına dönmüş durumdayız.
Üstelik bu çocuklar test sistemini reddeden öğrenmeyi anlayarak yapmak isteyen çocuklar.
Ezberlemeyi reddediyorlar.
Oysa bu sınav neredeyse ezber üzerine kurulu.
Bu anlamda hiç şansları yok.
Peki bu durumda hangi liseye gönderebilirsiniz?
Sadece bir lise var.
TEVITOL, o da tüm Türkiye çapında sadece 56 kişi alıyor ve de yatılı.
Zeka ve başarı?
Bu çocuklar normal okullarda bir yığın sorun yaşıyor.
Arkadaşları ya da öğretmenleri tarafından dışlanıyorlar.
Sırf anlama şekilleri farklı olduğu için.
Çocuklarda içe kapanma, okula gitmek istememe gibi sorunlar yaşanıyor.
Ya da özgüvenleri, tepkiler sonucu törpüleniyor.
Bazen zeka ve akademik basari ters orantılı olabiliyor.
Çünkü bu çocuklar tabiri caizse ineklemeyi sevmiyorlar.
Deneylere ve uygulamaya yatkınlar.
Dünyada nüfusun yüzde ikisinin üstün yetenekli olduğu farz ediliyor.
Düşünün, eğitim çağında zekası tespit edilip heba olan çocuklarımızın sayısını.
Ne bir ödenek var. Ne okul ne de yeterli sayıda eğitmen.
Size kısa bir örnek vermek istiyorum:
5 yaşında, yakın bir arkadaşını kanserden kaybeden bir çocuk düşünün. ‘Nasıl olur da kansere çare bulunmaz?’ düşünceleri ile deli gibi okumaya başlamış. Bilgisi lise yıllarında o kadar artmış ki, üniversitede araştırma yapmak istemiş. Oradaki hocalardan biri, doktora giriş imtihanını verebilirsen, sana izin veririz demiş. Sınavı başarı ile geçen genç çocuk, her gün okuldan sonra üniversiteye gidip, gönüllü araştırmacı olmuş. Gece 2’lere kadar çalıştığı çok olurmuş. Lise yıllarında 3000 saatten fazla kanser araştırması yapmış ve sonunda Apoptin adında bir molekül icat etmiş. Akciğer ve prostat gibi kanser türlerine karşı kullanılabilecek bu ilacın patentini almış. Daha lisede iken başka ödüllerin yanında bir de en büyük ilaç şirketlerinden biri (Sanofi-Aventis) tarafından desteklenen Biogeneius yarışmasında 7500$’lık bir ödül kazanmış.”
12 yaşındaki deha
Mış’lı mış’lı anlatılan bu hikâye tamamen gerçek. Kanada’da yaşayan Ted Paranjothy acaba ülkemizde yaşasaydı, kaderi ne olurdu diye merak etmeden duramıyoruz. Gelişmiş ülkelere baktığımızda üstün zekâya sahip bu çocuklara ne kadar değer verdiklerini görüyoruz. Bu dehaları daha küçükken tespit ediyorlar, onlara ihtiyaçları olan farklı eğitimi veriyorlar, bolca ödüllendiriyorlar ve tabii ki sonuçta bu çocuklar sonunda en zirvedeki liderlere, araştırmacılara ve girişimcilere dönüşüyorlar.
Büyük şirketler için bu çocuklar, ileride kocaman meyve ağaçlarına dönüşecek birer tohum. Üstün zekalılara yatırımların ciddiyeti hakkında bir örnek vereyim size:
Google, Microsoft, Apple gibi muazzam başarı öykülerinin arkasında yine benzer özelliklere sahip gençleri görüyoruz. Dünyanın en zengin adamlarından biri olan Microsoft’un sahibi Bill Gates, 298 IQ’suyla dünyanın en zeki çocuğu olan 12 yaşındaki Justin’in peşinden koşarak Microsoft’a kazandırdı. Birçok işadamının peşinden koştuğu dahi çocuk aylık 15.000$ maaşla Microsoft’ta çalışmaya ikna eden Gates’in keyfine diyecek yok. Justin 11 yaşında iken 2 üniversite bitirerek bir imkansızı başardı...
Peki şimdi, 2 yaşında okumayı kendi kendine öğrenen bir çocuk için 4+4+4’ün nasıl bir işkenceye dönüşebileceğini hayal edebiliyor musunuz?..
Özetin özeti: Bu konuya devam edeceğiz. Çünkü çok önemli!..