Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hürriyet’te pazar günü Vahap Munyar’ın köşesinde, yeni kurulan bir vakıf üniversitesi ilgili işadamları arasında geçen ilginç bir diyalog vardı. İş dünyasının vakıf üniversitelerine nasıl baktığının önemli bir göstergesi niteliğindeki bu sohbetin en can alıcı cümlesi şöyle:
“5 bin öğrenci, 20 bin dolardan 100 milyon dolar ciro eder. 80 milyon doları size kalır.”
Ne kadar düz mantık. Açılacak olan üniversite değil sanki fabrika. Öğrenci yetiştirmeyecek, bilimsel araştırma yapmayacak, otomobil üretecek.
Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil. Vakıf üniversitelerinin çoğu zorda. Birkaçı dışında para kazanan da yok. Sürekli desteklenmeleri gerekiyor. Çünkü insan yetiştirmek ve bilim üretmek dünyanın en pahalı yatırımı.
5 bin çarpı 20 bin, eşittir 100 milyon dolar. Bunun da 20 bini masraf, 80 bini kâr. Var mı böylesine altın yumurtlayan başka tavuk mantığı? Anlaşılan o ki üniversiteleri uzaktan yakından hiç tanımıyorlar.
Bugün ciddi bir vakıf üniversitesinin yatırım maliyeti, ki kurulmak istenen de öyle, en az 250 milyon dolar. 500 milyon dolar harcayıp da hâlâ çok eksiği olan vakıf üniversitelerini de özellikle hatırlatmak isteriz.
5 bin öğrencinin 5 bininin de paralı olduğu, hele hele 20 bin dolar ödediği bir vakıf üniversitesi ise, bırakın Türkiye’yi, dünyanın hiçbir yerinde yok. Çünkü vakıf üniversitelerini ayakta tutan, iddialı kılan, geleceğe taşıyan unsurların başında öğrenci, öğretim elemanı ve ciddi laboratuvarlar geliyor.
Öğrencilerin en az yüzde 10 ile 20’si burslu olmak zorunda. Ki bu oranlar bazı üniversitelerde çok daha yüksek düzeye çıkabiliyor. Yüzde 50’li, yüzde 25 gibi kademeli bursları da kattığınızda kâğıt üzerinde görünen o 100 milyon dolarlık gelirin dörtte biri daha en başında gidiyor.
Öğretim üyeleri de marka olmak zorunda. İyi öğretim üyeleri de devlet üniversitelerinde olduğu gibi 1000-2000 dolara gelmiyor. Serbest piyasa nedeniyle ücretler arttıkça artıyor. Dahası, transfer ücretleri de el yakmaya başladı. Baksanıza, dereceye giren öğrencilere bile 50 bin YTL veren üniversiteler, iyi hocalara neler vermez ki!
Peki ya laboratuvarlar? 10 milyon dolara kurulan araştırma birimleri var. Bunlardan onlarcasını düşündüğünüzde, değil para kazanmak, mevcut yatırımları sürdürebilmek için bir değil onlarca şirketinizin olması gerekiyor.
İşadamları bu konuda Dalan örneğini veriyorlar. Şu an için kârda gibi gözükebilir. Ama olaya uzun vadeli bakmak gerekir. Koç’u, Sabancı’yı ve arkasında en az 20 akar yaratan şirketi olan Bilkent’i masaya yatırıp incelesinler, üniversite yatırımı kârlı mı, değil mi görsünler.
Para kazanmak amacıyla üniversite kuranlar yok mu? Elbette var. Ama asıl büyük çoğunluk,  bu kutsal görevi, büyük bir özveriyle yerine getiriyor. Bırakın para kazanmayı, sürekli para akıtıyorlar. O kadarla da kalmayıp zamanlarının çoğunu bu işe adıyorlar. Oysa üniversiteye yatırdıkları kaynaklarla, farklı alanlarda çok daha büyük para kazanabilirlerdi, reklam da yapabilirlerdi, eleman da yetiştirebilirlerdi. Ama tümüne yakının ortak noktası, sosyal sorumluluk. Paralarını bu ülkede kazandılar ve şimdi verme zamanı diyerek bu ülke için, gençler için, eğitim ve bilim için taşın altına ellerini koydular.
Kendilerini canı gönülden kutluyoruz. Böylesine zor ama bir o kadar da onurlu bir görev üstlendikleri için. Ama son gelişmeler de gösteriyor ki, vakıf üniversitelerinin de ciddi bir vizyona ve hedef revizyonuna ihtiyaçları var.
Anayasa kendilerini çok net tarif ediyor: Kâr amacı gütmeyen kurumlar...
Kazanmayacaklar mı? Elbette kazanacaklar. Ama daha çok yatırım ve daha çok burs için.
Dünyanın en iyileri diye gıpta ettiğimiz üniversitelerde bunu görüyoruz. Onlardan birinin bütçesi, bizimkilerin tümünden fazla. Onları o noktaya getiren de bu güçleri!..
Özetin özeti: Vakıf üniversitelerini farklı mecralara çekmek isteyenler hep olacak. Umarız kurucularının ismini en iyi şekilde yaşatma ve ülkeye yeni bir dinamizm getirme gibi asli görevlerinin dışında başka arayışlara girmezler.