Abbas GÜÇLÜ
MERSİN Üniversitesi ile
YÖK arasındaki seviyesiz tartışmayı şimdilik bir kenara bırakarak, on binlerce öğrenci ve velinin günlerdir ızdırabına neden olan konuları, bir kez daha gündeme getirmek istiyoruz. Belki, Milli Eğitim Bakanı
Uluğbay insafa gelir.
İlk konumuz, son dakika kararıyla, af kapsamı dışında tutulan iki yıllık lise birinci sınıf öğrencileri. Hırsızın, katilin, devletin trilyonlarını, geleceğini yağmalayanların affedildiği bir ortamda 15, 16 yaşındaki çocukların sokağa itilmesi, insafsızlıktan da öte, gençleri hiçe saymaktır.
Çağdaş eğitim sistemleri, çocuğu sokağa itmeye değil, çocuğu kazanmaya yöneliktir. Birçok ülkede liseyi bitirinceye kadarki süreçte sınıfta kalma, okuldan atılma yoktur.
"Her çocuğun başarılı olabileceği bir alan vardır" gerçeğinden yola çıkılarak, önce başarılı olacağı yetenekleri keşfedilir, ardından da o yönde gelişmesi sağlanır.
Bizim eğitim sistemi ise öğrencinin başarılı olacağı alanları değil, başarılı olamayacağı alanları bulmak ve sokağa atmak üzerine kurulmuştur.
Bir öğrencinin iki yıl üst üste sınıfta kalması elbette hoş değil. Ama ergenlik çağında bulunmaları gibi hafifletici nedenler neden göz önünde bulundurulmaz ki?..
15, 16 yaşındaki çocuklara böylesine ağır cezaları verenlerin, bugüne kadar yaptıkları hatalar için de aynı mantıkla bir işlem uygulansa, çoğunun eğitimcilik hayatının sona ermesi gerekir. Başta da Talim ve Terbiye Kurulu'nun...
Uluğbay'dan, bu konuyu bir kez daha ele almasını on binlerce veli ve öğrenci adına rica ediyoruz. Ama bu kez bakan olarak değil, bir baba olarak...
Yine sıkıntılı konulardan biri de liselerdeki alan seçimi. Tam bir dayatmacılık söz konusu. Başarılının mağdur, daha az başarılının ödüllendirildiği bir sistem. Onun da ötesinde, alan değişiminin adeta yasaklanması gibi dayatmacı bir mantık. Öğrenci Fen'i seçiyor, daha sonra başarılı olamayacağını anlayınca bu hatasından dönmek istiyor. Böyle bir öğrenciye yardımcı olunacağına, "Hayır, madem bir yanlış yaptın, bunun cezasını ömürboyu çekeceksin" türü bir yaklaşım var...
Bir baba aradı. Dertli mi dertli. Oğlu fen lisesinden mezun olmuş. Lise son sınıfta fen lisesini bırakıp düz liseye geçen arkadaşından çok daha fazla soru yapmasına rağmen, ne ilk 100'e, ne de ODTÜ'ye Endüstri'ye girebilmiş. Oysa uyanık arkadaşı hem ilk 100'e girmiş, hem de ODTÜ'yü kazanmış.
"Hile yapan kazanıyor, dürüst olan kaybediyor. Bu nasıl adalet, bu nasıl sistem?" diyor. Haksız mı?..
Velisi, öğrencisi, öğretmeni, yöneticisi hepsi dert küpü. Haydi bürokratlardan vazgeçtik, siyasetçiler neden bu kadar duyarsız!..
Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr