Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Katsayıların kaldırılmasını bayram coşkusuyla kutlayanların bu sevinci, umarız yarım kalmaz. Çünkü alınan kararların ne hukuki altyapısı var ne de pedagojik. Tıpkı 28 Şubat sürecinde alınan ve şimdi kaldırılan katsayı dayatması gibi.
O zaman da ısrarla bu dayatmanın hukuksuz olduğunu yazdık ve YÖK ile defalarca mahkemelik olduk. Bugün de aynı kaygıları taşıyoruz. Dün yapılan ne ise bugün yapılan da o. Sadece bir uçtan öteki uca gidildi.
Alınan bu kararların da devamlılığı mümkün değil.
Yeni düzenlemeyi, özgürlük olarak niteleyenlere şu soruyu özellikle sormak isteriz:
Üniversite sınavına giren tüm gençler bizim çocuklarımız değil mi? Anadolu lisesine, fen lisesine, öğretmen lisesine ya da klasik liselere giden öğrencilerin gelecekleri de, meslek lisesi mezunlarınınki kadar önemli değil mi?
Kontenjanlar belli sayıda olduğuna göre, meslek lisesi mezunlarına yer açarken diğer lise mezunlarını açıkta bırakmayacak mısınız? Onların kazanılmış haklarını ellerinden almayacak mısınız?
Tıp okuma hayali kuran bir öğrenciye, bunun yolu fen lisesinden ve fen ağırlıklı eğitimden geçer deyip o alana yönlendirdikten sonra, hele hele son sınıfa geldiğinde, kusura bakma, senin için ayrılan kontenjanların bir bölümünü başkalarına tahsis edeceğiz demek ne kadar doğru?
Aslında şu anda yapılan, alın teri ile kazandığı elma şekerini, o öğrencinin elinden alıp ağlayan öğrenciye vermekten başka bir şey değil. Üstelik her ağlayana da değil. 100 taneden birine verip, ‘Bakın işte size de elma şekeri var’ göz boyamacılığıdır.
Katsayıların kaldırılması, sadece meslek liselerinin değil, lise eğitiminin tümüyle çökmesi anlamına geliyor. Liselerde daha önce alanlarını belirleyen ve çok büyük çabalar harcayıp sınav kazanan öğrencilerin tüm bu çabaları da bir kalemde silinmiş oluyor.
1998’de alınan kararların en çok eleştirdiğimiz iki noktası vardı. YÖK, yine aynı YÖK’lüğünü yaptı ve bu iki dayatmayı yine aynen gerçekleştirdi. Neydi bu dayatmalar?
İlki alınan kararların liseye yeni başlayan öğrencilere değil, tüm öğrencilere uygulanması, ikincisi ise meslek lisesi mezunlarının kendi meslek alanlarıyla ilgili fakültelere gidişte önlerinin tıkanmasıydı.
Her ikisi de aynen uygulandı. Meslek lisesi mezunları sözüm ona sevindirilirken diğer liselerde okuyanların kazanılmış hakları gasp edildi. Örneğin anadolu lisesindeki bir öğrenci, hukuk fakülteleri için 300 bin öğrenci ile yarışırken şimdi 700 bin öğrenci ile yarışacak.
Bunun böyle olacağını bilse, belki o da anadolu lisesine girmek için o kadar çok emek harcamayacak, herhangi bir meslek lisesine girerek hem bir meslek edinip hem de hukuka girme şansını koruyacaktı. Ama şimdi her şey altüst oldu.
Meslek liselerini asıl cazip hale getirecek olan uygulama ise ne dün gerçekleşti ne de bugün. Çok basit bir düzenleme ile meslek lisesi mezunlarına ek puan verilen fakülteler yeniden belirlenip yelpaze biraz genişleseydi, hiç bu tartışmalara gerek kalmazdı.
Örneğin iletişim lisesinden mezun olan iletişim fakültesine, elektrikten mezun olan da elektrik mühendisliğine ek puanla gidebilseydi, yapılan bu düzenlemelere hem hiç gerek kalmayacak hem de meslek liselerinde öğrenim gören öğrencilerin kafaları karışmayacaktı.
Ama yapılmadı. Deniliyor ki, meslek liselerinde verilen eğitim mühendislere göre değil. Ama öte yandan bırakın mühendisliği tıbbın, hukukun yolu bile açıldı, onu sorgulayan yok.
Önce lise ve alan çeşitliliği sağlayıp sonra da bu okullarda verilen eğitimi hiçe sayarak tek tip katsayı getirmek, hukuk mantığına aykırı. Danıştay’dan dönmesine kesin gözüyle bakılıyor. Ayrıca sınavsız geçişi sağlayan yasa da hâlâ yerli yerinde duruyor. O kalkmadan, yeni sistemin uygulanması mümkün değil.
Peki doğru olan ne? İlle de herkes her yere girebilecekse, öğrencileri dershanelere mecbur bırakmamak için, hangi sınıfta olduklarına bakılmaksızın, lise ve alan değişiminin önünü açmak gerekir. Yoksa eksik özgürlük olur.
Özetin özeti: Ey YÖK’çüler, meslek liselerine verdiğiniz zarar hâlâ yetmedi mi!..