Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog Özcan'ın bu yükün altından kalkamayacağı ta en başından belliydi. Atanma yöntemi bile hatalıydı.YÖK başkanının nasıl atanacağına yönelik Anayasa maddesi çok net. Cumhurbaşkanı, görevinde başarılı olmuş birini, örneğin bir işadamını, gazeteciyi ya da bir politikacıyı YÖK başkanlığına atayabilir. Ya da "tercihen, rektörlük yapmış" bir öğretim üyesini bu koltuğa oturtabilir.Özcan, bu iki kriteri de yerine getirmiyor. Ne başarılı bir işadamı, gazeteci, politikacı, sanayici ya da başka bir şey ne de rektörlük tecrübesiyle donanımlı bir bilim adamı.Bırakın rektörlüğü, dekanlık bile yapmamış. Oysa daha önceki YÖK başkanlarına baktığımızda hepsi rektörlükten gelme. Üstelik kurucu rektörlük gibi zor bir süreçten de geçmişler.Özcan ise, bugüne kadar hiçbir kurumu yönetmemiş, kriz anında nasıl davranılır tecrübesi yaşamamış, en önemlisi de üniversiteleri yeterince tanımıyor.Durum böyle olunca da pot üzerine pot kırıyor.Önce "Konuşursam ipimi çekerler" dedi. Sonra da Maliye Bakanı'nın "Sıkıysa bizim istediğimiz gibi konuşmasın" dayatmasıyla karşı karşıya kaldı.Türban konusundaki gaflarına ise her gün bir yenisi ekleniyor. İşte birkaçı: Rektörler yasaları görmezden gelirse, bu sorun kendiliğinden çözülür.17. maddeye gerek yok. Pazartesiden itibaren türban serbesttir... Anayasa değişikliğini gerçekleştiren AKP ve MHP bile 17'nci madde yeniden düzenlenmeden türbanın tümüyle serbest kalamayacağını söylerken, onun bu konudaki ani çıkışını anlamak mümkün değil.Bu konudaki genel kanı "YÖK'ü o yönetmiyor. İpler başkasının elinde. Ama o kadar çok karışanı ve talimat vereni var ki şaşkına döndü" şeklinde.Peki yeni YÖK Başkanı ne kadar özgürlükçü ve ne kadar hukuk devletinden yana?Bu konuda da çoktan sınıfta kaldığını söyleyenlerin sayısı hiç de az değil.Kendi aleyhine konuştu diye Üniversitelerarası Kurul'u temsilen YÖK üyeliğine seçilen Celal Şengör'ün ismini, teamüllerin dışına çıkarak Çankaya'ya göndermedi. Oysa görevleri arasında böyle bir yetkisi yok.Bu da özgürlüklere yaklaşımının "kendi bakış açısıyla" sınırlı olduğu izlenimini veriyor.Türbanın üniversitelerde artık serbest olduğunu ilan ettiği son kararı ise devlet geleneklerinin çok ötesinde ve içinde ne ararsanız var:1. Yasal dayanağı yok2. Zamanlama ilginç (pazar akşamı)3. YÖK Genel Kurulu'nun haberi yok4. Tek taraflı bir dayatma söz konusuODTÜ kökenli YÖK Başkanı öylesine hızlı bir değişim süreci geçiriyor ki eski rektörü Ural Akbulut'u bile hayrete düşürmüş. Eskiden pos bıyıkları vardı. Şimdi o da İslami geleneğe göre bıyıklarını, karınca belini sarmalamayacak kadar kısaltmış...Bazı makamlar, siyaseti, yandaşlığı, iş bilmezliği, aymazlığı kaldırabilir ama bazıları da var ki atayanları da mahcup edercesine tüm hataları turnusol kâğıdı gibi yüzeye çıkarır.İşte bu yüzden YÖK başkanlığı koltuğu iğneli bir fıçı olmanın da ötesinde, bir ömür törpüsüdür. Özcan, keşke eski YÖK başkanlarıyla bir yemek yiyip de, başlarından geçenleri dinleyebilseydi. İşte o zaman, hem bu hataları yapmaz hem de niye hedef tahtası oluyorum diye öküzün altında buzağı aramazdı.Özetin özeti: Üniversiteler başka yerlerle karıştırılmasın! Ülkeyi yönetebilirsiniz ama üniversiteler ayrı bir dünya. AKP iktidarı umarız bunu anlamakta geç kalmaz... aguclu@milliyet.com.tr YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan YÖK, üniversiteler ve Türkiye'yi öyle bir kırılma noktasına getirdi ki bundan sonra toparlayabilene aşk olsun.