Diyalog Peki iktidarı ele geçiren partiler istediği gibi davranabilirler mi? İşte bu noktada hukuk devleti devreye giriyor. O da demokrasi gibi olmazsa olmazlarımızdan biri. Yapılacak her icraat yasalar çerçevesinde olmalıdır. Yoksa ortaya öyle bir kaos çıkar ki, gün gelir hukuk, kendisini yok saymak isteyenlerin de sarılacağı en önemli cankurtaran simidi olur.YÖK'ün Anayasa'daki yeri, konumu ve görevleri çok net. 2547 sayılı YÖK Yasası, 12 Eylül'den bugüne çok önemli değişimler geçirdi. Bu yüzden, bu konuda yapılacak yeni düzenlemeler, kafa karışıklığının ötesinde bir işe yaramaz.YÖK'ün yasal görevlerini dün uzun uzun yazdım. Türkiye'nin geleceğine yön veren çok önemli yaptırım güçleri var. İşte bu nedenle, YÖK üyeliğine atanacak isimlerin her biri çok titiz bir şekilde seçilmeli.YÖK Başkanı 24 saatte seçildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ı pazar günü Çankaya Köşkü'ne çağırdı. Pazartesi günü de atamasını yaptı. Daha önce hiç tanımadığını da özellikle belirtti.Yani YÖK'ün görevlerini Özcan'ın önüne koyup, "Bütün bu zor işleri nasıl yerine getirmeyi düşünüyorsun? Hedeflerin ne? Bugüne kadar bu konularda neler yaptın? Dünyadaki örnekler nasıl?" diye uzun uzadıya bir sohbet ettiklerini sanmıyoruz. Çünkü, YÖK'ün görevleri arasındaki bu konular öyle ayaküstü konuşulacak konular değil. Aylarca hazırlık yapmak gerekir...Başkanlık makamı, aslında bir teknokratı gerektirir ama "Önemli olan kurul, başkan siyasi de olabilir" diyenleriniz çıkabilir. İşte o zaman, YÖK üyeleri çok önemli bir konuma gelirler ki, seçimleri tesadüfe ve eş dost ahbap tavsiyesine bırakılamaz.Daha önceki atamalar, görevin hakkını verecek kişiler yönünde mi yapıldı? Kesinlikle hayır. Sezer bir ara İÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ile kimin sorunu varsa onları üye yaptı. Onların da çoğunluğu ele geçirdiklerinde ilk yaptıkları iş Alemdaroğlu'nu görevden almak oldu. Yani bir intikam kurulu gibi çalışıp asli görevlerini unuttular.Daha önceki dönemlerde de benzeri atamalar yapıldı. Çoğu zaman bırakın Türk yükseköğretiminin geleceğine yön verecek becerikliliği, kendi geleceklerine bile yön veremeyen isimler geldi geçti. Her şey başkanların iki dudağı arasındaydı. Onlar ne isterse o oldu.İşte bu yüzden, geçmişte yaşanan olumsuzlukların bir daha yaşanmaması için üye seçiminde, milletvekili ya da bakan seçiminden çok daha dikkatli olmak gerekiyor.Böylesi görevler için yurtdışındaki arama süreci aylarca sürüyor. Üyelikler herkese açık oluyor. Önce kriterler belirleniyor. Ardından bugüne kadar neler yaptığı, seçilmesi halinde neler yapacağı, mevcut sorunlara nasıl çözüm getireceği soruluyor.Hatta bu konuda şirketler de var. Dekan, rektör, mütevelli heyeti ve yükseköğretim kurulu üyeliği için aday belirleyip bunları ilgili kurumlara öneren uluslararası profesyonel birimler bulunuyor. YÖK, Çankaya ve AKP iktidarının en önemli sınav alanlarından biri olacak. Bu konuda atacakları her adım, hem kendilerine oy verenler hem de onları köşeye sıkıştırmak isteyenler tarafından ilgiyle izlenecek. O kadarla da kalınmayacak; ne yapılırsa yapılsın, yeterli bulunmayacak. Bazen öküzün altında buzağı aranacak. Bazen de ne kadar cesur adımlar atarsa atsın yetersiz bulunacak. YÖK üyeliği için yurtiçinde ve yurtdışında birbirinden değerli bilim insanlarımız var. Kendilerini o makamlara atayanların da, üniversitelerin de yüzünü fazlasıyla ağartırlar. Ama ne hükümete, ne Çankaya'ya ne de ÜAK'ya ulaşabilirler. Ciddi bir çağrı yapılsa ya da ciddi bir arama ekibi kurulsa kimler çıkar kimler?..Özetin özeti: YÖK, eğer istenirse, Türkiye'nin geleceği için bir çıban başı değil sıçrama tahtası olabilir... aguclu@milliyet.com.tr Hükümet, Çankaya, TRT ve daha pek çok kurumda AKP iradesi hâkim. Niye? Halk böyle istedi. Eğer demokrasiye inanıyorsak sandığa saygı göstermemiz gerekir. Gösteriyoruz da.