Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog Dahası, 17. maddenin yeniden düzenlenmesinden hemen sonra, YÖK uygulama yönetmeliği de değiştirilmeli ki, üniversiteler arasındaki farklılıklar ortadan kalksın.Ankara Üniversitesi, Anayasa'nın 10 ve 42'nci maddelerinde yapılan değişiklikten sonraki durumun, bir hukuk değerlendirmesini yaptı. Ortaya çarpıcı tespitler çıktı. İşte kafaları kurcalayan pek çok soruya yanıt verecek bu hukuk değerlendirmesinin özeti:"Anayasa'nın 10'uncu maddesinde düzenlenen eşitlikle ilgili hükme "ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında" ibaresi eklenmiştir. Anayasa'nın eğitim-öğretim hakkını düzenleyen 42'nci maddesine "Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir" hükmü eklenmiştir.Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, şu an için yükseköğretim kurumlarında mevcut uygulamayı doğrudan etkileyecek bir hukuki sonuç doğmamıştır. Çünkü anayasa kuralları soyut hükümler öngörürler ve kanun koyucuya yapacakları yasal düzenlemeler için bir sınır çizerler. Kaldı ki, bu husus son anayasa değişikliğinde de benimsenmiş ve bu nedenle 42'nci maddede yapılan yeni düzenlemenin doğurabileceği hakkın kullanımı için "Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir" denilmiştir. Nitekim, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun ek 17'nci maddesine ilişkin değişiklik teklifi gerekçesinde de böyle bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu açıkça belirtilmiştir.Anayasa kuralları çok somut ve kanun koyucu gibi ayrıntılı hükümler getirmedikçe idare tarafından doğrudan uygulanamazlar. Bu nedenle, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda bir değişiklik yapılarak Anayasa'nın değiştirilen hükümleri ışığında yeni bir somut düzenleme getirilmediği sürece, yükseköğretim kurumları açısından mevcut uygulamanın devamında hukuki bir zorunluluk bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, 2547 sayılı Kanun'un bu konuya ilişkin hükümleri hakkında bugüne kadar verilmiş yargı kararları Anayasa'nın 138/4 ve 153/6 maddelerinin açık emri uyarınca idari makamlar bakımından bağlayıcılığını halen korumaktadır. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda yapılacak bir değişiklikten sonra ortaya çıkacak hukuksal durumun ayrıca değerlendirileceği doğaldır."Değerlendirmede de görüldüğü gibi şu an için mevcut uygulamanın dışına çıkmak biraz zor. İşte bu yüzden ek 17. maddeye yönelik düzenlemenin bir an önce gerçekleşmesi gerekiyor.Peki bu yapıldığında sorun çözülecek mi? AÜ hukuki değerlendirmesinin son cümlesi bu açıdan da çok önemli. "2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda yapılacak bir değişiklikten sonra ortaya çıkacak hukuksal durumun ayrıca değerlendirileceği doğaldır."Yani ek 17. madde yeniden düzenlense de, her şey bitti anlamına gelmez. Yargı süreci devam edecektir sinyali veriliyor.İşte bu noktada, AKP'nin neden bu konuda tereddütlü olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. MHP'ye rağmen, ek 17'nci madde konusunda ayak diremesinin, "Anayasa'nın değiştirilemez maddeleriyle ilişkilendirilebileceği" endişesinden kaynaklandığı söyleniyor.Yani bir anlamda en başa dönülüyor. Türban konusunda adım adım kaosa gidiliyor. Oysa, ne yapılacaksa bir an önce yapılmalı. Örneğin YÖK Yasası'nın ek 17. maddesi hemen yeniden düzenlenmelidir. Çünkü 17. madde yeniden düzenlenmeden, anayasa değişikliğinin bir anlamı yok. Genel kanı bu yönde. Türban konusu giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Hem yasak kalksın hem de hukuka uygun olsun deniliyor ama tartışmalar bitmek bilmiyor. Genç Bakış'ta, Akdeniz Üniversitesi öğrencileri ve AÜ Rektörü Nusret Aras, UÜ Rektörü Mustafa Yurtkuran, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile birlikte, Türkiye'yi derinden sarsan bu konuyu ele alacağız.Özetin özeti: Türban bir an önce kriz unsuru olmaktan çıkmalıdır. Nasılını da TBMM, yargı, YÖK ve üniversiteler ortaklaşa bulmalıdır. aguclu@milliyet.com.tr Türban Genç Bakış'ta