Okullar parasızlıktan kırılıyor. Ne temizlik için kaynakları var, ne de güvenlik ve diğer konular için. En büyük gelir kaynakları, velilerden aldıkları zorunlu bağışlardı. Nüfusa dayalı kayıt sistemi nedeniyle, şimdi o da büyük ölçüde kesildi. Kara kara düşünüyorlar.
Bu arada hemen her yıl olduğu gibi, bu yıl da Milli Eğitim Bakanlığı ve il milli eğitim müdürlükleri “Zorunlu bağış yasak” diye gözdağı vermeye devam ediyorlar.
Peki okullarda çark nasıl dönecek?
Bakanlık, her okula yeterince bütçe mi verecek, yoksa yine okul müdürlerine bildiğinizi okuyun mu diyecek?
Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, büyük bir samimiyetle ortaya çıkıp olup biteni kamuoyuyla paylaşmalıdır.
Ellerindeki bütçenin ne kadar olduğunu, bunun ne kadarının öğretmen maaşlarına ve yatırımlara gittiğini, geri kalan mini minnacık küsuratın ise 50 bine yakın okula nasıl paylaştırıldığını içtenlikle anlatmalıdır.
Önümüz kış, kömür parası da gerekecek. Devletin bir yandan ihtiyacı var mı, yok mu demeden herkese bedava kömür dağıtırken, okullarda velilerden yakacak parası istemeye akıl erdiremeyenler olabilir.
Aynı şekilde, hiç ihtiyacı yokken bedava kitap verilmesine anlam veremeyenler de çıkabilir. Ama yine de Bakan Çubukçu, tüm olup biteni velilerle paylaşmalıdır.
Bütçede en büyük pay eğitime ayırılıyor. Ama 20 milyona yakın öğrencimiz olduğu da sakın akıldan çıkarılmasın.
Ve eğitim sorunlarının devlet bütçesiyle çözülemeyeceği de kesin. Bu yüzden yeni kaynak arayışlarına kesinlikle ihtiyaç var. Veliler de bunların başında geliyor.
Parası olmayan veliden zorla bağış istemek, yanlışların en büyüğü. Yine aynı şekilde, hiç ihtiyacı olmayanlara her yıl bedava kitap vermek de yine en büyük yanlışlardan.
Peki onca yanlış arasından nasıl bir doğru bulunabilir ki, okulların kasası biraz para görsün?
İl özel idareleri bu konuda elinden gelen desteği sağlıyor. Ama yine de yetmiyor. Belki bu konuda yeni açılımlar getirilebilir. İl özel idarelerinin başkanlığında bir Kent Eğitim Fonu oluşturularak, devletin dışındaki kaynak ve gelirlerden de pay aktarılabilir. Örneğin, bu konuda yerel yönetimlerin okullara katkıda bulunma zamanı geldi de geçiyor. Hemen her yere o kadar çok para harcıyorlar ki, biraz da okullara harcasınlar. Nitekim bu konuda çok başarılı örnekler de var.
Veliler ne diyor?
Velilerin önemli bir bölümü, okullara yönelik bağışın her türlüsüne karşılar. Onlara göre, bu, devletin görevi. Her yere para savuran devlet, bu konuda da üzerine düşeni yapmalı. Ama yapmıyor.
Bazı veliler ise yaptıkları bağışın yerini bulmadığı kanaatinde. Okul ve eğitim için harcanacağına başka amaçlarla kullanılıyor.
Çok az bir bölümü de var ki, bağışlar olmadan okullar ayakta duramaz. Bu yüzden herkes üzerine düşeni yapmalı görüşünde.
Ama Bakan Çubukçu, ortaya çıkıp olup bitenleri artılarıyla, eksileriyle ortaya koyarsa, çok şeyler değişebilir. Örneğin, dershanelere akan milyarlarca doların bir bölümü okullara da gelebilir. Yeter ki toplanan paraların öğrenciler için harcanacağına inandırılsın.
Velilerin bu konuda elleri çok sıkı ama inandırıldıklarında müthiş bir şekilde cömert de olabiliyorlar.
Eğer bu sorun, yani zorunlu bağış sorunu, okullar açılmadan çözülmezse ne olur? İşte size birkaç örnek:
- Çocuklarınız hiç de hijyen olmayan koşullarda öğrenim görmek zorun kalabilirler.
- Kış soğuğunda titreyerek ders yapabilirler.
- En ufak harcamalar için bile sık sık para toplanabilir.
- Okulların boya, badana, tadilatları yarım kalabilir.
- Kritik bölgelerdeki okullarda güvenlik sorunu yaşanabilir...
Özetin özeti: Yeni bakan ve yeni öğretim yılı, yeni umutların da başlangıcı olsun. Bu yüzden, çocuklarımızın geleceği için herkes üzerine düşeni olanakları çerçevesinde fazlasıyla yerine getirmelidir.