Ahmet Talimciler

Ahmet Talimciler

egespor@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Federasyonların vermiş olduğu cezalar spor sahalarında taraftarların en fazla kafasını kurcalayan konulardan biridir.
Aşırı tarafgirlik sonrasında federasyonun takımı aleyhine verdiği cezayı kimse beğenmez.
Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde saha içerisinde meydana gelen ve tüm ülkede büyük tepki gören davranışlara verilen cezalar da bile en başta kulüp yönetimleri spor kamuoyunun vicdanının rahatlamasına izin vermezler.
Tabii bir de işin federasyon boyutu var.
Sanki yazılı kuralmış gibi standart cezalar verilerek iş halledilmek istenir. Bu konuda iki örnek vereceğim; bunlardan ilki süper lige yükselme finalinde Karşıyaka taraftarlarının sahaya girmesi sonrasında yaşananlar nedeniyle futbol federasyonunun Karşıyaka kulübüne verdiği beş maçlık seyircisiz oynama cezası.
* * *
İkinci örneğim ise Türkiye Basketbol şampiyonluğu için oynanan son karşılaşmada Fenerbahçe taraftarlarının bir kısmının saha içerisinde şampiyonluğu kazanan Efes Pilsenli basketbolculara saldırması sonrasında çıkan olaylar nedeniyle verilen beş maçlık ceza.
Çıkan olaylar nedeniyle sadece kulüplerin cezalandırılması anlayışı tipik yönetim modelimizin spor sahalarındaki uzantısından başka bir şey değildir. Bu durum aslında yönetememenin bir başka türden ifadesidir.
Sorunun kökenine inerek çözüm üretmek yerine sorunu geçiştirmenin ama aynı zamanda kronik hale getirmeyi yönetim anlayışı olarak benimsememizin bir sonucudur.
Olay çıkaran taraftarların tespit edilmesi ve onların cezalandırılması olması gereken model iken, faturanın doğrudan kulübe ve kulüp üzerinden olaylarla hiçbir ilgisi bulunmayan sporsever, futbolseverlere çıkartılması yönetim basiretsizliğidir.
Olması gereken modelin uygulanması için gerekli düzeni sağlayamayan yönetimler, bunun yerine kolay yola sapıverirler. Tıpkı gündelik hayatımız içerisinde tıkanan yollara çözüm getirmek yerine yolu tamamen trafiğe kapatma düşüncesinde olduğu gibi. (Anadolu caddesi üzerinde sorun yaşanan Gümüşpala-Yamanlar yolunun çözüm olarak kapatılmasında olduğu gibi) Ya da on yıldır aynı adreste yaşamama rağmen adrese dayalı kayıt sistemi içerisinde sayıldıktan sonra kaydımın olmamasının sıkıntılarını çekiyor olmamda olduğu gibi. Bu yönetim daha doğrusu yönetememe düşüncesi toplumsal yaşantımızın her alanında adalet algısının sekteye uğramasına, vatandaşın güven duygusunun ortadan kalkmasına yol açmaktadır. 
* * *
Kendi ülkemize özgü durumlar için toplumsal yaşantımıza uygun çözümler geliştirmek zorundayız. Spor sahalarında ve hayatımızdaki şiddetin önüne geçebilmek için gündelik hayatımız içerisinde sürekli tartışılan adalet algısını güçlendirmek zorundayız. Aksi takdirde çözüm ortaklaşa bir akıl birliği sonucu değil güçlünün gücü ölçüsünde dayatılmak suretiyle hayata geçmeye başlar. Bunun adı ise demokrasi değildir.