Ahmet Talimciler

Ahmet Talimciler

egespor@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sadece İzmir’in değil tüm ülkenin büyük bir sorunudur yönetmek ya da yönetebilmek. Toplumsal yapımızın şekillendirdiği, eğitim sistemimizin de aynı yapı üzerinde devam ettiği karar verme mekanizmalarımızla ilgili sıkıntılarımız söz konusu. Olayların olup bitmesi sonrasında tepki vermeye alışkın olan yapımız nedeniyle sorunlar çözümlenememekte, halının altına pislikler atılmaya devam etmektedir. Düzenli olarak işleyen sistemler üretemediğimiz için kişilere göre değişen yönetim anlayışlarının tutsağı olmaktayız. Daha iyiye, daha güzele doğru gelişmesi gereken pek çok durum ne yazık ki kişisellikler nedeniyle kötü sonlanmaktadır. Tabii bazı şeylerin bu ülkede hiç değişmediğini de unutmamak koşuluyla. Örneğin her yerel seçim döneminde bizlere bol keseden atılan vaatlerin yerini çok kısa süre içinde yol ve kaldırım yapımına bırakmalarında olduğu gibi. Ya da işlerinin güçlerinin bu güzel kenti yönetmek olduğunu söyleyenlerin Pazar günü yaşanan üniversite sınavı sonunda binlerce insanı duraklarda perişan etme anlayışının bir türlü değişmemesinde olduğu gibi.
Bir kentin sporunu, o kentin yönetim/yönetilememe olgusundan bağımsız düşünemeyiz. İnsanlarını olağanüstü durumları öngörecek biçimde bir yerden bir yere taşıyamayan zihniyet kalıplarının, o kentin bütünü içinde sportif anlayışın yerleştirilmesinde etkin olmasını beklemek hayalciliktir. Çok değil bir ay önce İzmir’de oynanan kupa finali için hazırlanamayan Atatürk Stadyumu’nun koltukları, tuvaletleriyle, maç sonrası insanların çektiği ulaşım sıkıntısı da aslında aynı zihniyet kalıplarının farklı versiyonlarıdır.
Bir deniz kenti olduğu söylenen İzmir’de son kırk yıldır denize girilememesinin mantıklı ve makul nedenlerini açıklayabilecek bir yerel yönetici bulunabilir mi? Ya da bu tuhaf durumu sanki normalmiş gibi bizlere aktaran ve bunun sonucunda bu kentin neler kaybettiğini düşünen birileri ortaya çıkıp sorumluluklarını üstlenebilirler mi?
Kentlerin yaşanır mekanlar haline dönüşmesi için yerel yönetimlere büyük işler düşüyor. Ancak bu kentlerin asıl sahipleri olan bizlerin de bu kadar önemli görevlere kimlerin gelmesi konusunda daha duyarlı davranıp, kentlerin yönetimlerine katılımı elden bırakmamamız mutlak bir zorunluluk. Aksi takdirde böyle başa böyle tarak yönetim, pardon yönetilememe anlayışları peşinizi bırakmaz.