Dün geceye damga vuran Manuel Fernandes, Beşiktaş’ta oynarken, böyle bir maçta ilk kez forma giyen Trabzonspor’un genç oyuncuları henüz futbolla tanışmamışlardı!
Gençler, yaşadıklarını ‘rüya mı yoksa gerçek mi’ olduğunu anlayana dek, o Fernandes, futbol şansının da yardımıyla iki golle tanışmıştı bile…
Gençler yine de iyi mücadele ettiler, ellerinden gelenin en iyisini yaptılar… Bu kadar olur… Bazıları ileriye dönük iyi de ışık verdi.
Ünal Karaman’ın yaş ortalaması 22 olan takımla sahaya çıkmasına; ‘ kader ağlarını örmüş bir kere, elden gelen bu kadar’ diyesi geliyor insanın! Zira sakatlıklar bu yıl belini büktü, omurgasını-iskeletini dağıttı bordo-mavili takımın!
O anlamda liglerin, belki de Avrupa’nın en şanssız takımıdırlar desek hiçbir takıma haksızlık yapmış olmayız…
Öyle ki, ideal kadroyla sahaya çıkılmış olsa, bir-iki sakat daha vermiş olsalar; eyvah eyvah! Sahaya sürecek oyuncu bulamayacaklar…
Dememiz o, kadro genişliği olmayınca, guruptan çıkma şansınız Kaf dağının
Maçtan evvel birileri çıkıp da Trabzonsporlulara “ Trabzonspor bu maçı kaybeder ” demiş olsaydı, cümleyi söyleyen kişiye tam teşekküllü bir devlet hastanesine gitmesi tavsiye edilirdi! (Hakemler maçın sonucuna direkt etki yapınca olur, oluyor da..!)
Şampiyonluğa oynamak istiyorsanız, mücadele edeceksiniz, canınızı dişinize takacaksınız, rakip kim olursa olsun; ‘çantada keklik’ demeyeceksiniz…
Dünkü ilk yarıyı izleyenler şampiyonluğa Trabzonspor’un değil de Göztepe’nin oynadığını zannederdi.
Evet, eksikler var, sakat oyuncu çok tamam da, bu kadar vurdumduymazlık, bu kadar yan pas yaparak ve de durarak oynamak?
Düşünün, şampiyonluğa aday bordo-mavili takımın koca bir ilk yarı gol pozisyonu yoktu… Futbolu, iyi oyunu görene aşk olsun…
Göztepe, gücünü bilerek oynadı; oyunu kendi sahasında kabul ederek, kontratağa kalkarak ya da duran toptan gol bulursa; onlar adına ondan iyisi Şam’da kayısı… Nitekim öyle oldu. 31 dakikada buldukları gol, onlar için güzel rüyadan bir
Sakatlıklar belini büktü bordo-mavili takımın, adeta revire döndü Trabzonspor…
Onazi, Ekuban ve Abdülkadir Ömür’ün yokluğuna alıştılar diyelim, Abdülkadir Parmak ve Obi Mikel’in böyle bir maçta olmaması hakikaten büyük kayıp…
Hal böyle olunca, ister istemez orta sahanın ve meşin yuvarlağın tapusunu Başakşehir’e vermiş oluyorsunuz! E bir de sağ kanatsız, başka bir ifadeyle tek kanatla oynayacaksınız…
Futbolda toplu defans, toplu hücum diye bir cümle vardır, Ünal Karaman’ın öğrencileri ilk yarı bunu yaptılar ve de zaman zaman çok başarılı oldular…
İlk yarıda göze hoş gelen futbol, bol gol pozisyonları izlememiş olsak da, iki kalenin toz-duman olduğu, iki milli kalecinin kalelerinde devleştiği pozisyonlar vardı ki, iki tarafı hop ayağa kaldıran, hop aşağıya oturtan…
20’de Uğurcan Çakır ve Hüseyin Türkmen’in aynı dakikada çifte kavrulmuş hamleleri; Başakşehir’in, 37’de Mert Günok’un inanılmaz kurtarışları Trabzonspor’un öne geçmesini engeldiler…
Her ne kadar Krasnodar grubun en zayıf halkası gibi gözükse de, grubun en az gol atan ve en fazla gol yiyen ekibi olsa da nihayetinde Şampiyonlar Ligi’nin kapısından dönmüş bir takım tamam da…
Oynadığı iki maçta bir gol atan takımdan bu kadar basit gol yememeli…
Ayrıca iki maçta yedi gol yiyen takıma karşı onca pozisyona girip atamamak?
Dün Trabzonspor’un sol tarafı hiç çalışmadı; tek kanatla oynadı bordo-mavili takım…
Sağ tarafta genç Yusuf, elinden gelenin en iyisini yaptı, arı gibi çalıştı…
Tek kanat çalışınca ve orta sahayı rakibe kaptırınca eliniz-kolunuz bağlanır, rakibin oyununa mahkum olursunuz, dün Trabzonspor’un olduğu gibi..
Rakibe çok geniş alan bırakıldı… O anlamda Obi Mikel’in eksikliği çok bayağı hissediliyor…
Sosa tek başına ne yapsın? Her tarafa koştu, pres yaptı, çok çalıştı kaptan! Onu izlemenin büyük bir keyif olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda var…
Bugün 50 yaş üzerinde kime sorsanız, Trabzonspor’un efsane oyuncularından (rahmetli) Kadir Özcan’ı tanır ve de bilir...
Gençler de okuduklarından/duyduklarından bilir…
O, adı Süper Lig’e konulan “ Cemil Usta”nın hem saha içinde hem de saha dışında en yakın arkadaşlarından, Trabzonspor’un tarih yazdığı yıllar, rakip takım forvetlerini durduran ikiliden biriydi…
O ikiliden biri akla geldiğinde anılar tazelenir; o günler yad edilir…
Başta Trabzonsporlular olmak üzere tüm futbolseverlerin gönlünde taht kuran Kadir Özcan’ın aramızdan ayrılış yıldönümü bugün.
Trabzonsporluların onu unutması kolay değil.
O Trabzonsporluların ağır ağabeylerinden/ rol modellerinden, tarihin altın sayfalarına damga vuran; giydiği formanın/taşıdığı armanın hakkını veren oyunculardan biriydi çünkü…
Trabzonspor maça öyle hızlı başladı ki; rüzgar gibi...
Trabzonsporluların aylardır performansını merak ettiği Sturridge başlattı bu fırtınayı ve gol sağanağını, yardımcı oyuncu da Trabzonsporluların “kuzeyin çocuğu” dedikleri Sörloth...
Maçın ilk 15 dakikasının adını; Sturridge ve Sörloth A.Ş koysak yeridir!
9. dakikada Sörloth’un, kağıt helva kıvamındaki pasına Sturridge’nin keskin tıraş bıçağı biçimindeki vuruşu; ne denli golcü olduğunun en büyük göstergesi idi...
6 dakika sonra Sturridge’nin Sörloth’e paraşütle indirdiği topla Trabzonspor 2. golü buldu bulmasına da golden sonra Trabzonsporlu oyuncuları tanıyana aşk olsun; renksiz ve albenisiz futbol... Oysa Trabzonspor bu hızla farka koşar diye düşünüyordu taraflı tarafsız herkes...
Ve oyunun tamamen hakimi Gaziantep F.K... Bordo-mavili takımın bu denli dağınık oynamasının en büyük sebebi; orta sahayı rakibe teslim etmesinden kaynaklı... Abdülkadir Parmak ve Ahmet gününde değildi. Ayrıca Trabzonspor defansı da bu kadar hata yapmamalı.
Doğan Erdoğan oyuna
Balık atsanız yüzerdi o zeminde! Sicim gibi yağan yağmur altında, ayakta kalmanın zor olduğu, su ile kaplı sahada mücadele etmek, arkadaşına kalitesi pas vermek, kusursuz oynamak o kadar kolay olmasa gerek… İki takım oyuncularını kutlamak gerek; ellerinden gelenin en iyisini yaptılar…
Maçın hemen başında ve ilk yarının sonlarında Nwakaeme, girdiği pozisyonları gole çevirmiş olsaydı; maçın seyri değişebilirdi… Gökhan’ın da hakkını teslim edelim, iki pozisyonda çok başarılıydı genç kaleci…
Çaykur Rizesporlu oyuncular, şampiyonluğa oynayan takımlara karşı çok iyi konsantre oluyorlar…
Dün de zaman zaman topun arkasına geçerek, Trabzonspor’a da kendi sahasında topla oynamaya müsaade ederek başladılar. Trabzonspor’un geri dönüşlerde zorluk yaşayacaklarını ve de çıkarken pas hatası yapacaklarını bildikleri için…
Hataya zorladıkları ve kaptıkları toplarla Trabzonspor kalesine en az altı-yedi oyuncuyla hücum etti, geri dönüşleri de aynı şekilde yaptı yeşil-mavili oyuncular…
Havanın yağışlı, zeminin
Basel, iki pozisyona girdi, ikisini de gole çevirdi.
Maçın hemen başında Widmer’in attığı golde kimse neyin ne olduğunu anlamadı!
Doğruyu söylemek gerekirse; Okafor’un attığı beraberlik golü acı şurup gibi idi! Zira yenilen o gol Trabzonspor’un avucundan uçup giden iki puan demekti…
Trabzonspor gibi bir takım bu kadar basit goller yememeli…
Zaten başka pozisyonu da yoktu Basel’in… Ayrıca çok da iyi oynamadılar…
Trabzonspor, iki attı, bir o kadar da kaçırdı… Anlayacağınız, Trabzonspor, dün akşam Basel’i elinden kaçırdı…
Amma velakin…
Abdülkadir Parmak, öyle bir gole imza attı ki… Sabah, öğlen ve akşam yemeklerden sonra izlenesi…