Milli maçlardan ve seçimlerden dolayı lige verilen ara; futbolu ne kadar çok sevdiğimizi bir kez daha hatırlatmış oldu bizlere… Lige verilen ara; takımlara ilaç oldu, kamp dönemi gibi geldi adeta… O anlamda Trabzonspor’un yedek kulübesi de zenginleşmiş oldu… Kalelere gelen ilk top gol oldu dün gece; oyuncular maça ısınmadan, ne olduğunu anlamadan! Antalyaspor’un attığı gol, Trabzonspor’un inanılmaz defans hatasından, Doukara’nın foto muhabirlerine poz verircesine; enfes vuruşu…
Kırmızı-beyazlı takımın en büyük kozu defans arkasına atılan toplarla, hızlı adamlarıyla sonuca gitmek… Bu fırsatı da Amilton ile de yakaladılar… Uğurcan’ın doğum günü ve o günkü şansından olsa gerek, meşin yuvarlak direkte patladı! Bordo-mavili takımın attığı gol, futbol okullarının alt yapılarında çocuklara ders olarak gösterilecek ve anlatılacak türden… Nwakaeme’nin sürdüğü topu Yusuf’a verişi, Yusuf’un Olcay ile paslaşması, Olcay’ın kaleye orta şut karışımı yolladığı topu takip eden Nwakaeme’nin bitirişi… Ya Olcay’a, rakibe baş döndüren, yön şaşırtan çalımlarıyla attırdığı gole ne demeli? Bordo-mavili takımın ikinci yarı alan daraltan, rakibi bunaltan etkili oyunu Antalyaspor’a zor anlar yaşattı…
Dünyaya gelen bebelerin kulağına ezan okunduktan birkaç ay sonra Trabzonspor marşları dinletilmeye başlanır...
Forması, bordo-mavi elbisecikleri o yaşta alınmaya başlar… ( Doğumdan önce alanlar çoktur da…)
Formanın arkasına “ Trabzonspor’un maçı var dediler, dokuz aylık yoldan geldim” yazılır…
Bordo-mavi elbiseciklerin önüne de “ minik hamsi” yazdırılır…
Beşikleri başta olmak üzere odaları bordo-mavi renklerle donatılır…
Geçmişten günümüze Trabzonspor formasını giyen başarılı futbolcular tanıtılır…
Kısaca o çocuklara hep Trabzonspor anlatılır...
O, 50 yaşlarında, yarım akıllı, ağzında sağlam birkaç dişi, elbisesi çok dikişli, kafasında birkaç tutam saçı, kendi halinde yaşayan biriydi köyümüzde…
Üç-beş kişinin sığabileceği büyüklükte, çatısı teneke kaplı, ahşap kaplı barakada ayakkabı tamir ederdi beldemizde…
“ Sen ne iş yaparsın?” diye soranlara:
“ Deliğe göre yama yapıyorum” lafını anında yapıştırırdı bizim köylü Hasan Ali…
***
Hünerli ellerinden geçen ayakkabılar yenisinden sağlam olurdu.
Kazandığı parayı “ Allah bereket versin” der, bir sağdan, bir soldan yanaklarına sürer, sonra da büzüştürerek sarı mendilinin içerisine sokuştururdu…
Gemici düğümü atılan mendil eve gidilince çözülürdü ancak. Mendilinde büzülen kağıt paralar özenle katlanılarak evin gizli bölümünde saklanırdı. Saklanan o paralar tedavülden kalkana kadar da gün yüzü görmezdi!
15 Mart 2003’te ayrıldı aramızdan…
Ölüm yıldönümüydü geçtiğimiz hafta Trabzonspor kaptanı efsane dozer Cemil’in…
“Öldü” denildiğine bakmayın, o, Trabzonsporluların kalbinde yaşıyor-yaşatılıyor, yaşatılacak da!
***
Memur ve işçinin maaş aldığı gün vermişti son nefesini, bir akşam vakti…
Ayın 15’i olmasına rağmen cebinde eski parayla 5 milyon TL vardı, Trabzonspor’un kuruşa ihtiyacı olduğu dönem eşinin bileziklerini bozdurup Trabzonspor’a veren adamın…
***
Erzurum’un denizden yüksekliği 1900 m. Alışık olmayanlar etkilenir bu rakımdan… Vücut başlarda oksijen azalmasından kaynaklı nefes almada zorlanır, kalp atışları hızlanır… Vücutta gerçekleşen bu değişimin kişiden kişiye değiştiğini de belirtelim…
Erzurumsporlularda moraller Erzurum’un soğuğu gibi; sıfırın altında… Sahada oynayanlar farklı mıydı sanki; kafalarında adeta bitirmişler ligi!
Trabzonspor maçını kazanmış olsaydılar “ bir umut ” deyip, devam edebilirlerdi… Saman alevi gibi yanıp sönen oyunlarıyla girdikleri pozisyonlar vardı, onların da gol olmasına müsaade etmedi Uğurcan Çakır… Karşılaşmanın başında direkten dönen top onlar adına ligin özeti gibiydi!
Bilhassa ilk yarı kötü oynadı bordo-mavililer. Hatta bir kişi eksik oynadılar. Amir’i hiç yoktu mesela…
Bunlara ek olarak, Trabzonspor’da hatlar/ oyuncular arasındaki mesafe Erzurum, Trabzon uzaklığı kadardı!
Orta sahada oluşan boşlukları doldurmak, açıkları kapatmak için elinden geleni yapan kaptan Sosa, günün en fazla koşan oyuncusu olmuştur herhalde!
Demem o ki; BB Erzurumsporlu oyuncular, Trabzonspor’un bu zaafından da faydalanamadı… Bir de Trabzonspor’un atağa kalkarken kaptırdığı topları katın işin içine...
Real Madrid’i Şampiyonlar Ligi’nden eleyen Ajax’ın yaş ortalaması 22. 8… Maliyeti 55 milyon Euro. Son 10 yılda 24 futbolcu sattı, 281 milyon Euro elde etti… 1971 yılından bu yana altyapıdan 733 oyuncu çıkarttılar…
Biz niye yapamıyoruz? Biz niye başaramıyoruz? Futbolu, futboldan anlamayanlar yönetiyor…
Altyapılarla uğraşmak istemiyoruz... Gelecek 10 yılı değil günü kurtarmaya çalışıyoruz. Kimse kusura bakmasın, yalandan-dolandan altyapı konuşuyoruz. Transferlerde aramıyoruz, araştırmıyoruz, scout ekiplerini kullanmıyoruz… Takımlarda altyapıdan gelen oyuncuların oynaması konusunda gönüllü değiliz…”
Şansal Büyüka’nın dün gazetemiz Milliyet’te yayımlanan “ Ajax’ın verdiği ders” başlıklı yazısından birkaç cümle paylaştım özetle…
( Yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim )
***
Dert yanan, dert edinen, sitem eden ve soran Şansal ağabeye katılmamak mümkün değil…
Trabzonspor’un hedefi; Avrupa için 4.’lükten aşağıya düşmemek... Daha da yukarısı yani 3.’lük olursa; onlar için bundan iyisi Şam’da kayısı...
Geçtiğimiz yılın iki kupalı şampiyonu Akhisarspor’un da tüm çabası ligden düşmemek...
O anlamda iki takımın kaybetmemesi gerekiyordu...
Trabzonspor kaybetmediyse; kaleci Uğurcan’ın sayesindedir... Öyle kurtarışlara imza attı ki genç kaleci, adeta maçın kaderini belirledi... Üç net pozisyonda kalesinde devleşti...
Benzer cümleleri Akhisar kalecisi Lukac için de kullanabiliriz. Akhisarspor, Trabzon’dan puan ya da puanlarla dönmüş olsaydı, bunu Lukac’a borçlu olacaklardı... Sonuç Trabzonspor lehine olunca, onun kurtarışları boşa gitmiş oldu...
Bordo-mavili takımın en büyük hastalığı; atağa kalkarken kaptırdıkları toplarda geriye dönememeleri... Nitekim dün de gol ararken dönen topu kalelerinde gördüler. Pozisyonda günün formsuz oyuncularından Yusuf’un da hatası var. Ancak gol sonrası Yusuf için tribünlerin gösterdiği tepkinin hiç hoş olmadığını söyleyelim... Tartışılması, konuşulması gereken konunun; Trabzonspor gibi bir takımın defansının nasıl olur da bu kadar eksik yakalandığı olmalıdır...
Trabzonspor’un kırılgan bir takım
Onca sakat… Hem de en iyi oyuncular…
VAR ile birlikte çifte kavrulmuş hakem hataları…
Lise çağında o futbolcuların bazıları… Hafta içi yapılan maçlardan ve de idmanlardan dolayı, sınıf başkanları Trabzonspor’da oynayan öğrencilerin isimlerini sınıf tahtasında “gelmeyenler” listesine yazıyordur!
Bordo-mavili takımın yedek kulübesi de sınıflar gibi; eksik çok, hamle oyuncusu yok!
***
Liglerde oynayan takımlarda, Trabzonspor kısıtlı kadro ve sakat oyuncuların çokluğuyla açık ara liderdir bu konuda...
Bir de o takımın teknik adamını, yani Ünal Karaman’ın durumunu düşünün!