Trabzonspor’un Ziraat Türkiye Kupası’sına vedası camiada moralleri yerle bir etmiş.
Dolayısıyla gözler lige çevrilmiş.
Beşiktaş, Konyaspor ve Malatyaspor haftanın kaybedenleri olunca, yukarılarda olma adına Trabzonsporluların bozulan moralini az da olsa yerine getirmiş…
Ve altı haftadır kazanamayan Kasımpaşa’dan alınacak üç puan sonrası, bordo-mavililerin söyleyeceği cümle “ Allah bin bereket versin” olacaktı…
Ancak böyle durumları Trabzonspor’un fırsata çeviremediği hastalığının da olduğunu söylemeden geçemeyiz…
Maça gelince…
Kasımpaşa oyunu kendi alanında kabul edip; tüm umutlarını Trezeguet’ye atılacak ve de taşıyacağı toplara bağlamış… Bunda da zaman zaman etkili olmadılar değil… Trabzonspor’un çıkarken kaptırdığı toplar lacivert -beyazlı takımın ekmeğine yağ sürmüş olsa da; Uğurcan’ın ilk yarı etkili kurtarışları gol olmasına müsaade etmedi…
Abdülkadir Parmak’ın orta sahada olması; Trabzonspor’u farklı bir havaya bürümüş. Trabzonspor’un ele avuca sığmayan oyuncusu sahada koşmadık yer bırakmadı… Sadece koşmadık yer desek Abdülkadir’e haksızlık yapmış oluruz… Göztepe’nin oyununu da bozdu, rakibe top kaptırmadı...
Abdülkadir böyle oynayınca Sosa da rahatlamış oldu… Daha ofansif ve rahat oynayan Arjantinli sayesinde Yusuf yeteneklerini sergilemekten geri kalmadı...
Novak ve Rodallega’ya da bir parantez açacak olursak; Novak’ın Trabzonspor için ne kadar önemli bir oyuncu olduğu bir kez daha anlaşıldı. Rodallega’nın geçtiğimiz hafta kaçırdığı penaltının ardından gol atması Trabzonsporlular adına gecenin görülmeye değer en güzel hareketlerden biriydi...
Yasin ve Serdar’a defans arkasına atılacak toplar Göztepe’nin en büyük silahı olsa da, bu ataklara ‘dur’ diyen oyuncu genç stoper Hüseyin Türkmen oldu...
Maçın kırılma anlarından biri, Bertan’ın ikinci sarıdan atılmaması, diğeri Mustafa Öğretmenoğlu’nun penaltıyı vermesiydi... Böyle bir penaltı halı sahada amir memur arasında oynanan maçlarda memur vermiş olsaydı; amir, memuruna haritan yer beğenmesini isterdi!
Amma velakin 1-1’den sonra gecenin en iyi adamı Abdülkadir
Trabzonspor, Medikal Park Stadyumu’nda 28 bin seyirci ortalaması ile son 9 senenin en yüksek rakamına ulaşmış… Bu sayı Trabzonsporluların takımlarını ne kadar çok sevdiklerinin ve ne kadar bağlı olduklarının en büyük göstergesi olsa gerek…
***
Trabzonsporlu takımını yalnız bırakmaz… Küskünlük, kızgınlık olsa bile; en fazla bir-iki gün sürer…
“ İnsan sevdiğine küsemez, küsmemeli… ” der, bordo-mavililer…
Öğrenci harçlığından kısarak takımının peşinden gider…
Deplasmanlara gitmek isteyen çocuğuna hiçbir baba, anne kolay kolay “ gitme” demez… Baba ya da anne evladına engel olmaya çalışsa, çocuğunun “ Trabzonspor beni çağırıyor” diyeceğini tahmin eder…
Besmele ile açıldıktan sonra gün boyu Trabzonspor konuşulan dükkânların, işyerlerinin olduğu, gazetelerin son sayfadan okunmaya başlandığı şehirde yaşayan insanlar takımlarını yalnız bırakır mı?
Sergen Yalçınlı A.Alanyaspor, deplasmanda nasıl oynanır dersini verdi dün... Oyunu kendi yarı alanında kabul edip, orta sahayı kalabalık tutup, iki hızlı oyuncusu Djalma ve Cisse ile hayat buldu! Bir başka ifadeyle dün Sisse rüzgarı esti Trabzon’da...
Bir oyuncunun bir takıma katkısı ne kadar olur sorusuna en güzel örnek; A. Alanyasporlu Cisse’yi parmakla gösterebiliriz.
Trabzonspor’un ne yaptığına gelince?
Bir oyuncu demişken, bu zamana dek attığı penaltıların yarısını karavana atan Rodallega’ya penaltı attırılırsa; olacağı budur. Hem de ne penaltı atışı ama... Üç ya da dört farklı önde olursunuz; amenna! O ana kadar gol pozisyonunuz yok, olacağı da şüpheli, “panenka” deneyişi öyle mi?
Ve kaçan penaltıdan sonra “atamayana atarlar” sözü gerçekleşiyor...
Djalma devreye giriyor, Trabzonsporlu bütün oyuncular onu izliyor, günün uyuyan, varlığı ile yokluğu belli olmayan Amiri’nin yanında fişi çekiyor Cisse...
Devamında dağılan ve de yerle bir olan Trabzonspor...
9 saat enkaz altında kalmak…
Allah hiç kimseye yaşatmasın!
Geçtiğimiz hafta Kartal’da yaşadıkları apartmanın enkazında yaşam mücadelesi verdi 9 yaşındaki Mahmut Tayyip Alemdar…
***
İnsanın, hiç kimsenin yaşamasını, kimsenin başına gelmesini istemediği o anı anlatabilmesi için yaşaması gerekir ama yaşananları izledikten sonra tahmin etmesi o kadar zor olmasa gerek!
Düşünün, her yer karanlık… Toz duman ortalık… Ağlayanlar… Gökyüzüne el açıp dua edenler, yalvaranlar…
Dışarıdan gelen sesleri duyabiliyorsunuz, siz sesinizi kimselere duyuramıyorsunuz..
***
Galatasaray devre arası Diagne ile gücüne güç katan, Trabzonspor da sakatlıklarla boğuşan takımlardan…
Bordo-mavili takımda sakatların-eksiklerin çok olması Galatasaray için büyük avantaj…
Sarı-kırmızı takımın bir diğer avantajı; ligin tepesine karargâh kuran MP Başakşehir’in bir gün evvel Erzurumspor engeline takılıp iki puan kaybetmesi…
Böyle bir durumda ayağına gelen çifte kavrulmuş şansı elbette tepmek istemeyecekti Galatasaray… Üstelik evinde hem de 40 bin kişi önünde…
Maça gelince…
Sağ ve sol beki ve de orta sahasında lideri yoktu bordo-mavili takımın. Gerisini siz düşünün!
Evet, Galatasaray oyuna tahmin edildiği ve beklendiği gibi hızlı başladı…
Zeytinburnu’nun bazı sokakları birbirine çok benzer. Adımladığınız caddelerde, ilginizi çeken gecekonduların arasında gözünüze ilişecek yüksek katlı binalara bakarak yürürseniz, geri dönüşünüz öyle muhteşem olur ki; soluğu ya tren istasyonunda ya da deniz kıyısında alırsınız!..
Niye mi?
Yazıyı okuyunca hak vereceksiniz!
*
Hikâye, 1998–1999 sezonunun 12.haftasında Ali Sami Yen’de oynanan, Trabzonspor’un Galatasaray’ı 3-5 yendiği gün yaşandı…
*
Mahalleden ağabeyimiz Hayri Cebirtürk, kahveden çıkarken gür sesle bağırdı:
Bir takımın başına bu kadar aksilik gelir mi? Bir takım bu kadar mı şansız olur?
Trabzonspor’dan bahsediyoruz elbette…
Bir maçı da sakat oyuncu vermeden bitirebilseler…
Üstelik kadro derinliği yok…
Yaş ortalaması 23’e kadar düşmüş…
Ekonomi yerlerde süründüğü için transfer dönemini de “ Bay” geçirmişler zaten…
Hal böyle olunca mecburen eldekilerle yetineceksiniz… “ Kalan sağlamlar bize yeter” diyerek idare, “Umudumuzun bittiği yerde inadımız başlar…” deyip, devam edeceksiniz…
Trabzonspor için şampiyonluk Kaf dağının arkasında…