İlk yarı topa daha fazla sahip olan Trabzonspor, ama Jahovic ile pozisyona giren Konyaspor’du... Bordo-mavililer, hücum genişliği yaratmak istese de Nwakaeme’den mahrum oynadı...
Hal böyle olunca; iş Abdülkadir başta olmak üzere diğer oyunculara düştü...
Maçtan bir gün önce sakatlığını sorduğum ‘Ayağım kopsa da oynayacağım’ diyen Abdülkadir, rakibin sol kanadını adeta felç etti... Oynadığı futbolla taraflı-tarafsız herkesi büyüledi genç oyuncu...
Penaltı pozisyonunun yanı sıra Ekuban’a attırdığı gol öncesi yaptığı hareketler alkışı hak etti.
Top ayağına gelmeden, meşin yuvarlağı nereye atacağının matematiğini yapan Sosa da gecenin iyilerindendi; Novak gibi, Pereira gibi...
Trabzonspor için Onazi’nin de ne kadar önemli bir oyuncu olduğu tekrar görüldü. Bloklar arasındaki bağlantıyı sağlayan Onazi’nin attığı gol de akıl doluydu...
Uğurcan ve Hüseyin’in de hakkını teslim etmek gerekir, ikisi de güven verdi...
Özetle, Trabzonspor dün gece bilhassa ikinci yarı çok iyi oynadı, hele golden sonra, özgüven böyle bir şey! Konyaspor gibi defans yapan takımlara 3 farklı skorla galip gelmek kolay olmasa gerek. Amma velakin Abdülkadir’i izlemek hakikaten büyük keyif...
‘3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde, Trabzonspor’un taraftarına en çok ihtiyacı olduğu dönem, gözünün nuru engelli evladını alıp stada koşan anne geldi aklıma…
*
“Hadi yavrum, Trabzonspor’un bize ihtiyacı var” diyen, İyi gün dostu Trabzonsporlular, bordo-mavili takımı kaderine terk etmişken,
Trabzonspor’un yanında yer almayı kendine görev bilen anne…
*
Yerinden-yatağından kalkamayan, yürüyemeyen yavrusu 16 yaşında idi…
Zaten evladı kalkabilseydi, konuşabilseydi ve yürüyebilseydi; anacağından önce varırdı Trabzonsporluların kalbinin attığı yere…
Ünal Karaman, maç öncesi şifreyi verdi öğrencilerine “ Fenerbahçe maçındaki ruhunuzu sahaya yansıtın”
Doğal olarak parola; Trabzonspor’un Kayseri’den alacağı üç puan, Trabzonspor’un Fenerbahçe galibiyetine anlam katar, aksi halde boşa kürek çekilmiş olur! Hele lig lideri Medipol Başakşehir’in mağlup olduğu hafta yukarıdaki takımlarla safları sıklaştırma fırsatı doğmuşken...
Maça gelince…
Futbolseverler, Rodallega’nın birçok pozisyonda direğe takıldığını bilir… Dün akşam Rodallega’nın bu şanssızlığı Yusuf ve Sosa’ya da Kayseri’de “merhaba” dediğini hatırlatalım. Siz buna “Trabzonspor’un direklerle imtihanı” da diyebilirsiniz. Önce Yusuf’un, sonra da Sosa’nın direkte patlayan topu kanatlardan mahrum oynayan Trabzonspor adına büyük şansızlık, Kayserispor adına da piyangodan çıkmış ikramiye kadar kıymetliydi…
Nerede Fenerbahçe maçında vızır vızır çalışan kanatlar, takır takır işleyen orta saha? Onazi’yi aramadı değil Trabzonspor.
Tüm bunlara rağmen Trabzonspor gol pozisyona girmedi değil… Hele Ekuban oyuna girdikten sonra ilk yarıya oranla daha iyi oynamaya başladı. Ünal hoca bu değişiklik için bu kadar niye bekler ki? Ünal Karaman bekledi ama oyuna giren Ekuban, gol için o kadar
Trabzonspor’da moraller bozuktu… Her anlamda bu derbi onlar için büyük fırsattı.
Fenerbahçe, Galatasaray derbisinde kötü gidişe “dur!” demiş. Devamında Anderlecht ve Alanya galibiyetleri az da olsa moralleri yerine getirmiş...Onlar için de Trabzonspor maçı çok önemli... Kazanırsa; Trabzonspor’u yakalayacak, en az 6 basamak yukarı çıkacak...
Trabzonspor kaybederse; kazanlar kaynamaya başlayacak... Onur ve Burak’ın kadro dışı kalmasıyla alakalı bu maç üzerinden değişik fallar açılacak ve birçok konu yeniden masaya yatırılacak!
Anlayacağınız, iki takım için köprüden önce son çıkış maçıydı!
Genel özet bu...
İlk yarının özeti, Rodallega’nın atamadığı, diğer ifadeyle Harun’un kurtardığı penaltı karşılaşmanın seyrini değiştiren en büyük hareketti. Doğal olarak herkes birbirine “Burak olsa atardı” diyecektir. Futbol bu her oyuncu kaçırabilir. Burak da kaçırmıştır nihayetinde...
Yusuf’un uzaktan gol denemeleri, birinin direği sıyırıp auta gitmesi, diğerinde Harun’un penaltıda olduğu gibi kurtarışı Trabzonspor’a en büyük engeldi...
Y. Malatyaspor, Trabzonspor maçının ilk 36 dakikasını izleyip stattan dışarı çıkan birine 38’nci dakika Trabzonspor’un 2-0 mağlup duruma düştüğünü söyleseniz, inandırmamız deveye hendek atlatmak kadar zor olurdu!
Hadi ilk yarıyı anlattınız, ikna ettiniz diyelim, ikinci yarı arka arkaya gelen sıralı gollere ne demeli?
Y. Malatyaspor, girdiği her pozisyonu gole çevirdi. Halı saha maçında olduğu gibi; Trabzonsporlular için acı, ıstırap, Y. Malatyasporlular için kayısı tadında! Futbol böyle bir şey; atamayana atarlar… Halbuki ilk bölümlerde pozisyonlara giren Trabzonspor’du… 23’te kaleye sırtı dönük goller atan Rodallega, yüzü kaleye dönük olmasına rağmen boş kaleye topu göndermiş olsa sonuç çok daha farklı olabilirdi…
Y. Malatyaspor’un oyuna bu derece kötü başlaması, Trabzonsporlu futbolcular için bulunmaz Hint Kumaşı gibi kıymetliydi ama değerlendiremezseniz, bedelini çok ağır ödersiniz…
Bordo-mavililer gol pozisyonlarını bozuk para gibi harcadıktan sonra, Guilherme, sazı alıyor eline, Trabzonspor defansının kaleci Onur dahil zincirleme hatasını affetmiyor…
Devamında özgüveni yerine gelen, coşan Y. Malatyaspor gol olup Trabzonspor’un üzerine yağmaya başladı… Guilherme ve
Ordu yöresine ait bir türküde, “Yine yeşerdi fındık dalları” diye başlayan sözler, Trabzonspor’un ligde bugünkü durumunu özetliyor sanki...
İki hafta arka arkaya alınan beraberlikler moralleri bozmuş olsa da, şampiyon adayı diğer takımların puan kaybetmesi, bordo-mavililerin geleceğe dair umutlarını yeşertmedi değil hani...
Anlayacağınız, her takımın her takımı yendiği, umulmadık taşın her an baş yarabileceği bir lig izliyoruz.
Dolayısıyla Trabzonspor’un yeniden umutlanmak için kazanmaktan başka çaresi olmadığı bir maç...
E, “Bursa’nın ufak tefek taşları” olduğu gerçeğini de unutmamak gerek! Bursaspor, Başakşehir’den sonra ligin en az gol yiyen takımı...
Oyunu kendi alanında kabul edip, alan savunması yapan takımlar karşısında eğer hücum genişliği yaratamazsanız rakibin futboluna mahkum olursunuz.
Trabzonspor dün golü bulana dek albenisiz ve de renksiz futboldan kesitler sundu; izleyenlere “Beraberlik mi?” dedirten... Ta ki futbolun anayasasında varolan olan, “Rakibin topla olan birlikteliğini azaltacaksın, alanı daraltacaksın, hataya zorlayacaksın” talimatını devreye sokana kadar... Chedjou’ya yapılan baskı, kapılan top, Sosa, Burak ve Rodallega birlikteliği sonunda Trabzonspor,
Trabzonspor geçtiğimiz hafta kendi evinde frene basan ve taraftarını üzen takım. Yukarıları zorlama ve keyfi kaçan taraftarının moralini yerine getirme adına mutlak kazanması gereken maçtı Antalyaspor karşılaşması...
İki takımı kantara koyup tarttığımızda kadro olarak Trabzonspor’un bir ağırlığı var ancak bu durumu sahaya, puana yansımadıktan sonra gerisi masaldır...
Maçla ilgili yazacaklarımıza gelince...
Pereira’nın ısınırken sakatlanması Antalyaspor adına şans, Trabzonspor için şansızlıktı... Antalyasporlu oyuncular Pereira’nın olmadığı bölgeyi maden bulmuşçasına kullandılar... İlk 15 dakikada kırmızı-beyazlı oyuncular net pozisyonları bozuk para gibi harcamasaydı, skor 1 değil, 2 hatta 3’e gidebilirdi.. Öyle ki Antalyaspor’un rakibi Trabzonspor değil de BAL ligi takımlarından biriydi sanki... Defans tel tel, orta saha evlere şenlik, forvet?
Ne zaman Rodallega’nın topu direkten döndü, Trabzonsporlu oyuncular kendine geldi... Devamında Burak Yılmaz’ın Rodallega benzeri röveşata denemesi ve Cissokho’nun Burak’ı çekmesi, Trabzonspor’un penaltı kazanmasıyla beraberlik golü geldi...
İlk yarıya bakarak 2. yarının daha hareketli geçeceğini tahmin edenler yanıldı desek yeridir...
Yusuf Yazıcı, Abdülkadir Ömür…
İkisi de Trabzonsporluların-Trabzonspor’un hatta ülkenin göz bebeği…
Ülke futboluna damga vuracağı konuşulan-tahmin edilen iki fidan…
Alt yapılardaki milyonlarca çocuğun idolü…
Çok şey yazıldı-çizildi-konuşuldu, kısaca “ Fırtına’nın yavruları” denildi onlar için…
Sahi, ne oldu, ne oluyor bu çocuklara?
Yusuf’çuk ayakta duramaz, ayakta kalabildiği durumlarda da kendine gelen topu kontrol edemez oldu. Hele Erzurumspor maçında net bir şekilde görüldü bu… ( Yusuf’un durumu son maçla alakalı değil her hafta üstüne koya koya gerilemeye devam ediyor…)