Üç puanlık sistemde böyledir, arka arkaya üç hafta kazanırsanız; yukarılara tırmanırsınız…
Futbolda seri/hava yakalamak önemlidir; yakalayınca koşmaya başlarsınız…
O anlamda Trabzonspor büyük bir fırsatı tepti… Hele diğer şampiyon adayı takımların puan kaybettiği hafta…
Maçtan önce “ Trabzonspor bu maçta puan kaybedecek” deseniz, kimse inanmazdı!
Hiçbir maçın kolay olmadığını/olmayacağını dün gece bir kez daha gördük.
BB Erzurumspor, Trabzonspor’a oranla daha derli/toplu oynadı, gol pozisyonlarına girdi. Karşılaşmanın hemen başında Özer’in ofsayt da olsa attığı gol, gecenin Trabzonspor için öyle hiç de kolay olmayacağının göstergesiydi…
Bordo-mavili takımın Rodallega’nın kafasından çıkıp üst direğe takılan bir topu vardı hepsi o.
“O’nun ölümünden sonra bir yarımı/yanımı kaybetmiş gibi yaşıyorum...”
Trabzonspor’un yaşayan efsanelerinden, bordo-mavili takımın 1.Ligde ilk golünü atan Kastamonulu Ali Yavuz’un, “ah” diyerek, iç çekerek, 22 Ekim 2013’te aramızdan ayrılan Kadir Özcan için söylediği kelimeler bunlar...
Evet, bugün kimse sorsanız Trabzonspor’un efsane oyuncularından (rahmetli) Kadir Özcan’ı tanır ve de bilir...
Bazıları biraz düşünür, bazıları anında hatırlar; işte o an tazelenir anılar, hatıralar...
Trabzonsporlular?
Yedisinden yetmişine...
Zira o...
Uzmanlar “Caz müzisyenleri, özgür, çalkantılı ve kargaşa ortamında müzik yaparlar. Belli belirsiz yapılandırılmış bir malzemeyi birbirinden bağımsız olarak yorumlarlar… Her biri zirveye tırmanma uğraşı içerisindedir… Cazda sonucu müzisyenin bireysel performansı belirler…”
( Futbolda ise tam tersi; bireysellik kaçınılmaz başarısızlığa neden olur!)
***
Trabzonspor camiasında yıllardır yapılanların/yaşananların özeti yapılmış sanki…
Hâlbuki…
Birlik-beraberlik sağlanıp Trabzonspor’un etrafında kenetlenebilinse…
Camia enerjisini Trabzonspor’un başarısı için harcayabilse…
Oyunu kendi alanında kabul edip savunma yapan takımlar karşısında hücum genişliği yaratamazsanız; tüm umutlarınızı duran toplara bağlarsanız... Sosa gibi de bir oyuncunuz varsa; perdeyi onunla açar, Burak ve Novak ile kapatırsınız...
Madem Sosa ile başladık...
Arjantinli, Trabzonspor forması altında, evet Galatasaray maçında çok iyiydi ama dün gece Akhisar’da bir başka oynadı; koştu, koşturdu, coştu, coşturdu...
Sosa’nın frikikte meşin yuvarlağı ayağıyla yolladığı yere “benim” diyen adam elleriyle atamazdı... Bu aynı zamanda bordo-mavili forma altında attığı ilk goldü Sosa’nın... Böylelikle şeytanın da bacağını kırmış oldu...
Sosa, oyunu yöneten/yönlendiren, sahanın her yerinle olmakla birlikte günümüz çağdaş futbolundan kesitler sundu, arkadaşlarına ağrı kesici niteliğinde paslar attı! Anlayacağınız Trabzonsporlu Sosa, sinemada film izlemeye gelenlere yer gösteren görevli gibi; takım arkadaşlarına koşacağı yeri, yapacağı işleri gösteren oyuncuydu...
Bir hafta evvel 2-0’dan 4-2 alınan Kasımpaşa maçı Trabzonsporlu futbolcuların özgüvenini yerine getirmiş... Futbol da özgüvenle oynandığına göre...
Başta Abdülkadir olmak üzere, Onur da eski günlerinden sahneler sundu...
Uzun zaman hafızalardan silinmeyecek Trabzonspor-Kasımpaşa karşılaşması…
Dahası dün öyle bir Rodallega izledik ki attığı gollere ister şapka çıkartın, ister elleriniz çatlayıncaya kadar alkışlayın…
Burak Yılmaz’ın “ VAR”a takılan penaltı pozisyonu ceza sahası dışında serbest vuruşa dönüşünce, Rodallega için penaltıyı atmaktan daha kolaydı sanki… Hem de çaprazdan…
Hele Pereira’nın ceza sahasına yaptığı ortaya attığı röveşata, Trabzonspor’u galibiyete taşıyan gol; liglerde eşine-emsaline kolay kolay rastlanmayacak bir vuruştu. O topa vuruş anının fotosunu çekip, çerçeveletip duvara asması genç golcülere önerilir!
Bir parantez de Burak Yılmaz’a açalım.
İlk yarının bitiminde attığı gol Trabzonspor’u ateşleyen hareketti... Zira bordo-mavili takımın ikinci yarı bu denli oynamasına en büyük etkendi; skorun 1-2’ye taşınması..
Bir diğer etken; ikinci yarı Sosa’nın yerine oyuna giren Amiri’nin sol tarafı İzmit-İstanbul otoyolu gibi kullanması… Öyle ya, çift forvet oynuyorsunuz kanatlarınız çalışmıyor, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Maçtan önce Göztepe teknik direktörü Bayram Bektaş, “… Baskılı başlayıp erken skor bulan takım Trabzonspor… Biz de kalitemizi sahaya yansıttığımız zaman bu presi kıracak kalitemiz var…” dedi…
Bayram Bektaş’ın öğrencileri bırakın presi kırmayı ilk yarı Trabzonspor’un deyim yerindeyse kolunu/kanadını kırarak futbol dersi verdi…
Düşünün koca Trabzonspor’un rakip kaleye atağı yoktu, Burak Yılmaz’ın kaçırdığı penaltı pozisyonuna kadar… Penaltıyı kurtaran Beto’nun da hakkını teslim etmek gerekir…
Trabzonspor’da arka arkaya üç pas yok, yardımlaşma yok, rakip kovalamak yok…
Castro, Trabzonspor defasını ipe boncuk dizer gibi gidiyor, Trabzonspor defansı izlemekle yetiniyor, Yasin’e de topu boş kaleye yollamak kalıyor… Hadi bu gol için bir iş kazası diyelim! Ya Gassama’nın şapkadan tavşan çıkarttığı pozisyona ne demeli? Geçmiş maçlarda duran toplardan gol yeme alışkanlığı olan Trabzonspor defansı yine ayakta uyuma hallerinde; kaptan Onur gibi…
İlk yarı Yasin ve Göztepe için bundan iyisi Şam’da kayısı idi…
Ünal Karaman’ın ilk yarı yokları oynayan takımına müdahale etmemesi de ayrı bir konu?
Milli aralar bazı takımlara ilaç gibi gelir; kullanmasını bilene tabi ki..
Nasıl ki ligin boyu kısaldığında hiç kimse takımının oynadığı futbola bakmaz ise ligin başı tam tersi; verilen aranın iyi değerlendirilip/değerlendirilmediğine bakılır...
Her ne kadar Trabzonspor camiası farklı Galatasaray galibiyetinin keyfini yaşama yerine Burak Yılmaz transferiyle yatıp-kalksa da, 4-0’lık zaferin anlam kazanması, Trabzonspor’un yoluna emin adımlarla devam etme adına Alanya engelini kazasız atlatması gerekiyordu...
İyi de nerede o Galatasaray karşısında iştahlı, arzulu oynayan Trabzonspor? O Trabzonspor gitmiş, yerine başka bir Trabzonspor gelmiş...
Bordo-mavili takımın bu denli kötü oynamasının en büyük sebeplerinden biri stopersiz oynamasıydı...
Bir Trabzonspor’un stoperlerine bakın, bir de Alanyasporlu genç Merih’e... 20 yaşındaki Merih, Trabzonspor’a tek başına kafa tuttu. 4. dakikada takımını öne geçirdikten sonra, kalesine girmekte olan topu da çizgiden çıkardı. Uzun lafın kısası Merih tek başına Trabzonspor’u yendi... Evlere şenlik pozisyonda gol yerseniz, rakibe moral verir, oynama iştahını artırırsınız...
Ve Alanyaspor kanatlardan geldi, göbekten geldi, Ünal Karaman oyunu izlemekle
Dünkü maç için bir fon müziği yapılsa, “Onazi, Onazi etme bu nazi” olurdu herhalde!
Bordo-mavili takım maça öyle hızlı başladı ki, maçtan önce her iki takım oyuncularına ve de taraftarına, su molasına kadar Trabzonspor’un sonuca çok rahat gideceğini söylese kimse inanmazdı, kimseyi de inandıramazdınız...
Trabzonspor’a geldiğinden bu yana belki de en iyi futbolunu oynadı Onazi... Deyim yerindeyse su gibi akıp gitti! Düşünün, top nerede Trabzonspor’un siyah incisi orada... Golünü attı, her topu söktü aldı...
Ya Sosa’ya ne demeli? Onun da Onazi’den geri kalan yanı yoktu... Oyunun kaderini belirleyen, topa yön veren, kanatları havalandıran isimdi...
Kanat demişken;
Belki de Trabzonspor’un yıllardır özlemini çektiği kanat oyuncusu çiçeği burnunda Tony... Yattara, Jaja karışımı desek abartmayız! Takımının 3. kendisinin attığı 2. gol ve diğer çiçeği burnunda Ekuban’a attırdığı gol o anlamda görülmeye değerdi; gözlerin pasını silen... Hazır hale geldiğinde çok daha iyi olacaktır Trabzonspor’un yeni transferi...
Diğer oyunculara da haksızlık etmeyelim.. Kötü oynayan futbolcu yoktu sahada, herkes elinden gelenin en iyisini yaptı.
Ünal hocanın da hakkını teslim edelim, hem Galatasaray’ı iyi analiz e