Maç kaç kaç..?

30 Ağustos 2018

Zeytinburnu’nun bazı sokakları birbirine çok benzer. Adımladığınız caddelerde, ilginizi çeken gecekonduların arasında gözünüze ilişecek yüksek katlı binalara bakarak yürürseniz, geri dönüşünüz öyle muhteşem olur ki; soluğu ya tren istasyonunda ya da deniz kıyısında alırsınız!..
Niye mi?
Yazıyı okuyunca hak vereceksiniz!
***
Hikâye, 1998–1999 sezonunun 12.haftasında Ali Sami Yen’de oynanan, Trabzonspor’un Galatasaray’ı 3-5 yendiği gün yaşandı…
***
Mahalleden ağabeyimiz Hayri Cebirtürk, kahveden çıkarken gür sesle bağırdı:

Yazının Devamı

Zemin ve defans

26 Ağustos 2018

Zemin kötü; adeta patates tarlası! Koşmak, oynamak, izleyenlerin gözünün pasını silecek topları atmak özel yetenek ister... Topu durduracaksın, kafanı kaldıracaksın, arkadaşına aktaracaksın, öyle sahada zor dostum zor... Kısaca tekniği çok iyi olanla olmayanın fark etmediği/etmeyeceği bir ortam...
Tamam, zemin bozuk orayı anladık, gördük de maçın hakemi Mete Kalkavan’ın faul dahi olmayan pozisyonda Abdülkadir’e gösterdiği sarı karta ne demeli? Kurallar değişti de haberimiz yok?
Bu tip sahalarda sonuca gitmenin en kestirme yolu; dün Sosa’nın yaptığı-denediği gibi ayağında topu fazla tutmadan dahası havadan oynayarak ve de duran toplarla gitmektir...
Nitekim Trabzonspor golü de duran toptan, Sosa, Yusuf ve Novak hava yolu işbirliğinden buldu...
Oyunu kendi yarı alanında kabul eden Ankaragücü iyi alan kapattı... Kanatsız oynayan Trabzonspor’un deyim yerindeyse elini kolunu bağladı... Bu bölümde öne de geçebilirdi sarı-lacivertli takım...
Bordo-mavili takım ne zaman kenarlarda oynamaya, topu kanatlara taşımaya başladı, etkili olmaya başladı. Olcay’ın da hakkını teslim edelim; Rodallega’ya öyle bir top attı ki, ellerini kullansa öyle ayarlayamazdı; Rodallega da foto muhabirlerine

Yazının Devamı

Evinde esti gürledi..!

18 Ağustos 2018

Bir önceki maçta skor da, futbol da kötü... Koca Trabzonspor’u yönetenler, bir futbolcunun transferi (taraftarın yüzde doksanı istememesine karşın) yüzünden ikiye bölünmüş, Özkan Sümer, ceketini alıp gitmiş… Gündüz sıcak asfaltta yumurta pişiren cinsten… Karşılaşma gecenin bir yarısı, birkaç saat ilerisi müezzinlerin ezan okumak için minarelere çıkma vakti… Maç bitiminden sonra köye vasıta bulanlar Nobel ödülüne aday gösterilse hakkıdır..! Aracıyla gelip kontak kapatarak sabır testine tabi tutulanlar da ayrı bir konu tabi ki…

Tüm bunlara rağmen Trabzonsporlular takımını yalnız bırakmadı, stada koştular… Tek kelimeyle alkışı hak ettiler, ediyorlar da… Gurbetçilerin de hakkını teslim edelim…

Tribünlerin bu denli olması; bordo-mavili oyuncuların maça deyim yerindeyse fırtına gibi başlamasına sebep oldu… Bir diğer etken; Abdülkadir’in Trabzonspor’a gelene dek oynadığı mevkide oynatılması, takım arkadaşlarını oynatması, hele rakibi eksilterek onları pozisyona sokması, Sosa başta olmak üzere Olcay ve Onazi’nin diğer maçlara oranla oyuna ağırlığını koymaları, hatlar arasındaki mesafeyi daraltmaları, Pereira’nın geriden Yusuf’a destek vermesi ilk otuz dakika Trabzonspor’un gol olup

Yazının Devamı

Kötü!

13 Ağustos 2018

Dünya Kupası maçları bir ay evvel bitmesine rağmen, özlemişiz futbolu, yorumu, hakemlerin düdük sesini, çimlerin kokusunu, tribünlerin uğultusunu...
Bu arada, futbolun nur topu gibi bir oğlu da dünyaya geldi: “VAR”
Bazen maçlar oynanırken, bazen sonrasında, “Bu VAR ne işe yarar?” diye soracaksınızdır. Öyle ki, bir doktorun bir saatte yaptığı ameliyatı hastanın bir ömür boyu anlatması gibi, taraflı tarafsız herkes, 7/24, çiçeği burnunda “VAR”ı konuşacak.
Bir diğer gerçek; Süper Lig adının Lefter Küçükandonyadis olduğu... Rahmet ve minnetle...
Maça gelince...
Doğrusunu söylemek gerekirse, Da Costa’nın golü attığı dakikaya dek hem Medipol Başakşehirli hem de Trabzonsporlu futbolcular hazırlık maçı oynuyorlarmış gibiydiler… Düşünün, Da Costa geriden geliyor, takip-kontrol eden kimse yok. Elini-kolunu sallaya sallaya kafayı çaktı. Başakşehir’in stoperi o mesafeyi trafikte yapsa mutlaka bir ışığa (kırmızı) takılırdı!
Sürekli dile getirdiğimiz bir gerçek var; bir takımın defansı et-tırnak birlikteliği taşımıyorsa, o takımın futbolun kolektif boyutunu sahaya yansıtması mümkün değildir. O anlamda bordo-mavili takımın defansı (yıllardır) Trabzonsporluları kanser etme sebebidir!

Yazının Devamı

Nice mutlu yıllara Trabzonspor…

31 Temmuz 2018

51 Yaşında ama hala dimdik ayakta…
Hala yıldız gibi parlıyor, hala pırlanta gibi göz kamaştırıyor…
O olmasaydı; futbolun ne tadı ne de tuzu olurdu…
***
51’nci doğum yıldönümünü Haliç/Sütlüce’de kutlamaya başladı o’nu sevenler, o’ndan bir parça olduğunu düşünenler… Onlara “Fatih’in torunları, Kanuni’nin doğduğu şehrin çocukları” da diyorlar…
“ İstanbul’u kim yaktı diye soran olursa?” Trabzonspor’un çocukları yaktı dersiniz” diye de haber saldılar yurdun dört bir yanına!
***

Yazının Devamı

TS Plakalılar ve 61 Numaralılar…

27 Haziran 2018

Özellikle gurbette yaşayan Trabzon(spor)lular, doğdukları ilin plaka numaralarını ve tuttukları takımın baş harflerini ya araçlarının plakalarına yazdırırlar ya da telefon numaralarını ona göre alırlar…

Onların bu özel istekleri memleketlerine olan bağlılıklarını, takımlarına olan sevgilerini ifade etmekte belirleyici olsa da, özel numarası olmayanlar için elbet de aksini söyleyemeyiz; zira onların özel numaraları beyinlerinde kazılıdır, yüreklerinde yazılıdır…

O anlamda, özel numara kullananların nereli ve hangi takım taraftarı oldukları kolayca anlaşılır.

Bazıları için de durum; yavrunun anasına, erkeğin yavuklusuna, hastanın sağlına kavuşması gibi bir şeydir…

Onlar için doğdukları yer ve taraftarı oldukları takım çok ama çok özeldir. Doydukları yerde her daim burunlarında tüter köyü, ilçesi, ili, renklerine âşık oldukları takım. Gözleri her gün duvarda asılı takvim yaprağındadır. Kopartılan her yaprakta “Bekle beni yaylalar, bekle beni kemençeli düğünler, bekle Trabzonspor’um…” derler.

Özel rakamlı aracına süren ve milenyum icadı özel numaralı telefonuna kemençe melodisi yükleyen her arandığında köylerdeki düğünlere, yaylalardaki şenliklere gider-gelir gibi olur o an…

Gidip gelinen

Yazının Devamı

Karakter Transfer Edil(e)mez!

13 Haziran 2018

Çocuk her derste talim ettiği şarkıyı böğürür gibi söyledikten sonra hocasına:
- Annem bana her sabah çiğ yumurta içiriyor, ondan sesim güzel…
- İç iç çok iyi demekle yetinmiş hocası…
- İçtiğim çiğ yumurtalar sayesinde derslere de gerek kalmayacak galiba, sesim güzelleştikte güzelleşiyor diye; yine böğüre böğüre şarkı söylemeye kalkınca, hocasının tepesi atar:
- Oğlum, demiş; şayet çiğ yumurtada keramet olsaydı, tavukg... de bülbül gibi ötmeye başlardı.
***
Yavru köpek okuldan eve döndüğünde annesine, “ anneciğim bil bakalım bugün bize ne öğrettiler”

Yazının Devamı

Trabzonspor Eski Günlerine Dönemiyorsa..?

10 Haziran 2018

Bir gurup davranış psikolojisi uzmanının, futbol taraftarı arasında yaptığı araştırmalara göre:

“ Futbol seyircisini tribünlere çeken ve uzaklaştıran temel unsur, tuttuğu ekiplerin organizmalarında meydana getirdiği hormonal değişikliklerdir. Eğer tutulan ekibi oluşturan futbolcular, isimleri okunduğunda taraftarda güven duygusu oluşturuyorsa, organizmalardaki keyif ve mutluluk hormonu Seratonin seviyesi aynı oranda devam ediyor. Yok, eğer ekibi oluşturan oyuncuların isimleri taraftarda sebebini bilmediği bir güvensizlik, kaygı duygusu yaratıyorsa, o zaman organizmalardaki mutsuzluk hormonu denilen Cortisol seviyesi yükseliyor ve kişi kendisini mutsuz hissediyor…”

( Teknik adamlar için de aynı cümleler geçerlidir…)

***

Bazı antrenörlerin kişilik profilleri, futbolcunun işine büyük bir haz ve istemle sarılmasını, camianın kenetlenmesine katkı sağladığını/sağlayabileceğini bir kenara not düşelim…

***

Adı gündeme gelen iki teknik adam üzerinden konuşacak olursak…

Trabzonspor taraftarının çoğunluğu Fatih Tekke’yi Trabzonspor’un başında görmek istemişti. O anlamda taraftarı heyecanlandıran, mutluluk hormonunu harekete geçiren; keyif veren isimlerden biriydi Tekke.

Yazının Devamı