Vizyondaki ‘Deliler’ birkaç yönüyle ilginç bir film... Birincisi, başrol oyuncusu Erkan Petekkaya, ilk kez bu denli kötü biri olarak izleyici karşısında.
İkincisi, projenin çekim kalitesi. Osmanlı fedailerinin atlarla dağlar arasından Edirne’den Targovişte’ye yaptıkları yolculuk sırasındaki görüntüler ve savaş sahneleri müthiş. Üçüncüsü, ‘Deliler’, Türk sinemasının Yeşilçam’dan yönetildiği yıllarda iyi gişe yapan bir veya birkaç Türk’ün düşman ordusuna karşı savaştığı filmlerin yeni versiyonu. Bu yapımda, Fatih Sultan Mehmet’in görevlendirdiği Deliler Ocağı’ndan yedi kahraman, Kazıklı Voyvoda olarak ün yapan Romanya Prensi Vlad Tapeş ve ordusunu perişan ediyor.
Mustafa Burak Doğu ile İbrahim Ethem Arslan’ın yazdığı, Osman Kaya’nın yönettiği proje, Fatih döneminde geçiyor. Ancak filmin içinde, 2017 yazında PKK’li, teröristler tarafından şehit edilmesi hepimizin yüreğini yakan Maçkalı Eren Bülbül’ü hatırlatan bir diyalog var.
Erkan Petekkaya, Cem Uçan, İsmail Filiz, Nur Fettahoğlu, Yetkin Dikinciler, Rüzgar Aksoy, Demet Tuncer, Mehmet Ali Karakuş, Gökçe Özyol ve Mehmet Pala’nın başrollerini paylaştığı projede, Berat Efe Parlar’ın oynadığı Eren, Vlad’ın peşindeki Osmanlı fedailerine
Öğretmenler Günü nedeniyle düzenlenen birkaç etkinlikten davet aldım. Aynı gün öğleden sonra uçakla Antalya’dan İstanbul’a döneceğim için mazeret beyan ettim. Meslektaşım Nazım Alpman arayıp, Ersan Erdura ile Coşkun Demir’in sahne alacağı geceye davet edince hayır diyemedim. Türk Pop Müziği’nin iki usta sanatçısını canlı canlı dinlemek her zaman kısmet olmayacak bir şey. İkincisi sahne alacakları yer evime çok yakın olan Kozyatağı Hilton’da…
Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan eve geliş, akşam yemeği, ardından Ankaragücü Beşiktaş maçı, acayip bir rehavet bindirdi üstüme… Bir yanım, “yorgunum, geleme-yeceğim diye mesaj at”, diğer yanım, “70’lik delikanlıların konseri kaçmaz. Git, dinle ve bu konseri yaz” modunda. Sonunda meslek aşkı ağır bastı.
Üç kız, dört torun
Enstitü Koleji’nin Öğretmenler Günü nedeniyle düzenlediği geceye gittiğimde 70 yaşında, 50 yıllık evli, en küçüğü 36 yaşında üç kız babası, iki kızından dört torun sahibi Ersan Erdura sahnedeydi.
Şarkıcının eşi Leyla, en küçük kızı Gözde ve Coşkun Demir’in sevgilisi Sibel’le aynı masada dinledim Erdura’yı… 50 yıldır kendisinden dinlemeye alıştığımız eserlerin yanı sıra Kayahan’dan Tom Jones’a birçok ünlünün dillere pelesenk
Oyuncu Didem Erol, Los Angeles’ta, sinemaseverlerin, ‘Testere’ filmlerinden tanıdığı Hollywood’un ünlü yönetmeni Darren Bousman’ın gözdesi oldu. Bousman, yazdığı ve yönettiği ‘Theatre Macabre’ isimli interaktif tiyatro oyununda, Erol’a rol verdi.
Ekimden itibaren sahnelenen oyun, birçok yönüyle ilginç... Yerini sadece bilet alanların bildiği dört katlı bir binadaki 25 odada sahnelenen oyun, seyircilerini de içine katan bir korku gösterisi.
Müziklerini Richard Elfman’ın hazırladığı, Mambo Diabolico’nun canlı müzik yaptığı interaktif oyunda, Dr Werner adlı psikiyatristi canlandıran Erol’un yurt dışındaki ismi Serah Henesey... Erol, Bousman’ın kendisini seçmesinden ve izleyenlerin hakkındaki yorumların kendisini gururlandırdığını söyledi ve ekledi: “Seyircinin karşısına çıkan oyunculara verdiği tepki, gösterinin bir sonraki aşamasını belirliyor. 10 defa gelen bir kişi, her seferinde farklı bir oyun seyrediyor. Zaman zaman tam bir tımarhaneye dönüyor ama her izleyen ‘Theatre Macabre’e bayılıyor.”
Didem Erol ya da yeni adıyla Serah Henesey, rol aldığı korku oyununu izlemeye gelenleri şöyle sıraladı: “Netflix yöneticileri, Marvel Stüdyoları’nın yönetmenleri (kafalarına çuval geçirilerek
Bunca yıldır gazetecilik yapıyorsam bunu, sağlam bilgi-belgeye dayanmayan hiçbir haber ve yorum yazmamaya borçluyum.
Şarkıcı Emre Kaya’nın söylediklerinin aksine Muhterem Nur’un ‘Müslüm’ filminden para aldığını yazmam üzerine sanatçı çıkarıldığı ‘Söylemezsem Olmaz’da, “Film için Mustafa Uslu’dan bir kuruş almadım” deyince olay oldu. Neymiş?
Muhterem Nur, “Filmden telif aldı” iddiasını yalanlamış.
Peki gerçek öyle mi? Değil.
Nur, ‘Müslüm’ için Uslu’dan para almamış olabilir, ama filmin iki yapımcısı var. ‘Müslüm’ün haklarını satın alıp, Uslu’yla ortaklaşa film yapan Nuri Yıldırım’ın söylediği şu: “Konuşmayı dinledim. Muhterem Hanım, ‘Müslüm’den değil, film için Mustafa Uslu’dan bir kuruş almadım’ dedi. ‘Müslüm’ün haklarını alırken Muhterem Hanım’a yaptığım ödemelerin belgeleri ortada. Son olarak 200 bin TL verdim kendisine film vizyona girmeden birkaç ay önce. Nasıl ki bir şarkıyı eser sahiplerine para ödeyip, izin almadan kullanamadığınız gibi, gerçek hayatların filmi de izne tabi. Muhterem Nur’a hakkını ödemeden ‘Müslüm’ü film yapmamız mümkün mü?”
Bu yüzdendir ki Nur, ‘Söylemezsem Olmaz’da söylediklerini düzeltmek için öğleden sonra sosyal medyasında şu açıklamayı yaptı:
“…Benim
Netflix’teki yapımları Türkçe dublajlı izlediğim için farkında değilim ama son zamanlarda gerek sosyal medyadaki eleştiriler, gerekse gelen e-postalardan orijinal dilinde yayınlanan film ve dizilerin Türkçe alt yazılarında yapılan hatalardaki artış dikkat çekici.
Netflix’in Türkiye bürosu yok, ama Avrupa’da bürosunda aralarında Türkler’in de olduğu sorumlular var. Netflix Türkiye, İsrail ve Güney Afrika Kurumsal İletişim Sorumlusu Artanç Savaş’a ilettim konuyu. Savaş’ın sorularıma verdiği yanıtlar şöyle:
Netflix, Türkiye’de büro açtı mı, yoksa hâlâ Avrupa’dan mı yönetiliyor?
Türkiye’de ofisi bulunmuyor. Netflix Türkiye, yerel ekipler tarafından Amsterdam’daki EMEA bölge ofisimizden yönetiliyor.
Yerel ortaklar var
Türkçe alt yazılarla ilgili şikayetler arttı. Bu çevirileri Netflix mi yaptırıyor?
190’dan fazla ülkede en kaliteli alt yazı ve dublaj hizmetini sağlamak için çalışıyoruz. Altı yıl öncesine kadar yalnızca İngilizce, İspanyolca ve Portekizce dillerini destekliyorduk. Bugün, aralarında Türkçe, Korece, Çince, Arapça, Yunanca ve Lehçe’nin de yer aldığı 20’den fazla dilde hizmet veriyoruz.
Çevirilerin kaynağı konusundaysa, iki farklı seçenekten bahsedebiliriz. Netflix, orijinal yapıml
Katıldığı evlilik programında her damat adayına bir kulp bulup elediği dönemlerde Hanife Gürdal için yazdıklarım ortada… Merak edenler internetten ulaşabilir o yazılara…
Hanife Gürdal’ın o programdaki rolünün evlenmek değil, yapımcıdan aldığı maaşın hakkını vererek reyting kazandırmak olduğunu yazdığımda linç kampanyası başlamıştı hakkımda.
“Zaman en iyi ilaçtır” derler… Aradan geçen zaman bir kez daha kimin haklı olduğunu gösterdi.
Evlilik programlarının en ünlü “gelin adayı” Hanife, bu kez benzincide pompacı olarak çıktı karşımıza… Çünkü, evlilik programları yasaklanınca hayat onu da kaderiyle baş başa bıraktı.
Gürdal’ın alın teri karşılığındaki paranın en değerli olduğunu anlaması önemli. İşte bir zamanların popüler gelin adayı Gürdal’ın bu konuda söyledikleri:
“Instagram’dan iyi para kazanıyorum, çalışmaya ihtiyacım yok ama ben yine de çalışmak istedim. Bu istasyona da kendim başvurdum. Daha önce bir çiğ köfteciye yardım ediyordum. Benim için ‘Buraya kadar mı düştü?’ diyenler vardı. Alın terinin düşmesi olmaz. Bu işe muhtaç değilim ama çalışmaktan gurur duyuyorum.”
Hanife Gürdal, izdivaç programındaki gibi rol yaparak benzin istasyonunun reklamı peşinde değilse ve sözlerinde
8’inci Malatya Film Festivali’nin sponsorlarına plaket töreninde, tesadüfen ‘Aydede’ filminin ekibiyle aynı masaya oturdum.
Tören boyunca filmin yönetmeni Abdurrahman Öner ve yapımcı Arzu Şenses’le sohbet ettim. Filmde dul bir kadını canlandıran Ezgi Mola’nın oğlu rolündeki Bilal Çelik de vardı masada. Yönetmen Öner, filmi çektikleri Antalya Elmalı’da Çelik’i 700 çocuk arasından seçip, oynattıklarını, çok başarılı olduğunu söyledi.
Yapımcı Arzu Şenses, katıldığı her festivalden ödül alan ‘Anons’ filmi 8 bin gişe yaparken, ‘Aydede’nin 16 bin kişi tarafından izlendiğini, katıldıkları hiçbir festivalden ödül alamadıklarından dert yandı.
Gişeyi hedefleyerek film yapmadıklarını, ama festivallerden ödül beklentileri olduğunu vurgulayan yapımcı Şenses’le senarist ve yönetmen Öner, buradan da elleri boş dönmeleri halinde sinemaya küsmeyip, üretmeye devam edeceklerini söyledi.
Bir gece sonra ‘8’inci Malatya Film Festivali’nin ödül töreni vardı. Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin nikah salonundaki törende karşılaştığım ‘Aydede’nin yönetmeni ve yapımcısına, “Ayağım uğurludur, bu festivalden de eliniz boş dönmeyeceksiniz” deyip, yerime geçtim.
Çok geçmeden ödüller açıklanmaya başladı. ‘37’nci
Bu akşam bitecek ‘8’inci Uluslararası Film Festivali’ için Malatya’ya salı sabahı geldim... Resepsiyonda otele girişimi yaptım, odaya çıkmadan sinema dünyasından tanıdıklarla karşılaştım. Ayaküstü sohbet öylesine derinleşti ki, lobide koyu bir muhabbete daldık. Aslında ben onlardan, başından bu yana festivalde olan biteni öğrenmek isterken, onların gündeme getirdiği konu daha cazip çıktı.
“Sinema dünyasında herkes BKM’nin yüzde 20’sinin Güney Koreliler’e satışını konuşuyor. Necati Akpınar, BKM’nin tamamını satmak istemiş, ortağı Yılmaz Erdoğan, ‘Neyi satıyorsun?’ deyip karşı çıkmış. İki ortak arasında bu yüzden tartışma yaşanmış, araya dostları girmiş. Sonunda BKM’nin yüzde 20’si satılmış.”
İşin aslını öğrenmek için Akpınar’ı aradım...
Yapımcı, “CJ Entertainment, BKM olarak 2018-2019 sezonunda çektiğimiz ve çekeceğimiz sekiz filmin yüzde 20 yatırım ortağı oldu” dedi. İşte o filmler: ‘Bücür’, ‘Yol Arkadaşım 2’, ‘Hedefim Sensin’, ‘Organize İşler-Sazan Sarmalı’, ‘Öldür Beni Sevgilim’, ‘Can Dostlar’, ‘Enişte’ ve ‘Güzelliğin Portresi’...
‘8’inci Malatya Film Festivali’nden notlar
Başta Antalya olmak üzere yıllardır birçok film festivalini takip ederim. ‘Malatya Film Festivali’ne ilk kez gi