Ali Eyüboğlu

Ne zaman dünyanın çeşitli ülkelerinde dizileri yayınlanan başrol oyuncularımızla ilgili yazı yazsam veya sosyal medya hesabımda paylaşsam, aynı şey oluyor. Türk dizi yıldızlarının dünyadaki hayranları, söz konusu yazı ve paylaşımın altına kendi dillerinde yorum yağdırıyor. Yine aynısı oldu, ama bu kez mecra farklı.

Mesut Yar’ın 360 TV’deki programına konuktum geçtiğimiz hafta... Dünyanın çeşitli ülkelerinden ‘Mesut Yar ile Burada Laf Çok’u internetten izleyenler, ‘Dünyanın tanıdığı 20’ye yakın dizi yıldızımız var, ama onları bu ülkelerde pazarlayacak menajer yok’ bölümünü alıp, paylaştılar sosyal medyada... İngilizce, Arapça ve İspanyolca gibi birçok dilde yorum ekleyerek hem de! Ülkelerinde yayınlanan dizilerimizin ve başrol oyuncularının, bilhassa erkeklerin adlarını sıralamayı da ihmal etmediler.

İşte yabancı hayranların bahsettiği Türk dizi yıldızları:

Burak Özçivit, Kenan İmirzalıoğlu, Mehmet Günsür, Aras Bulut İynemli, Engin Altan Düzyatan, Kerem Bürsin, Kıvanç Tatlıtuğ, Engin Akyürek, Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Beren Saat, Tuba Büyüküstün, Çağatay Ulusoy, Fahriye Evcen, Cansu Dere ve Hazal Kaya...

REKLAM KOKAN HAREKETLER!

Sıkıntıdan ne yapacaklarını şaşıranların, sosyal

'8’inci Bodrum Türk Filmleri Haftası’nda 51 yıllık oyuncu Demir Karahan’dan meslek hayatına dair müthiş anılar dinledim.

Karahan’ın anlattıklarından en ilginci ve günceli, Şafak Sezer’in aralıkta vizyona girecek ‘Yalan Dolan’ filminin setinde yaşanan şu olaydı:

“Yıldırım Abi (Öcek), kilolarından kurtulmak için mide operasyonu geçirdi ama zayıflamayı durduramaz hale geldi. Her yerinde yaralar çıktı. Sezer, ‘Benim beyin cerrahı profesör bir arkadaşım var, çağırayım sete gelsin ve sana bir baksın. Bana da bir ilaç yaptı, ne şekerim kaldı, ne bir rahatsızlığım. Adam aynı zamanda Rockefeller Ailesi’nin damadıydı, yeni ayrıldı’ dedi. Şafak’ın aradığı profesör çok geçmeden siyah zırhlı bir Mercedes’le geldi. Karavana yemekler söylendi, sohbet başladı. Adam bir ara, çantasından evrak çıkarıp, ‘Kıbrıs Havalimanı’nı yaptım, Taş Yapı’nın sahibi Emrullah’tan 32 milyon euro alacağım var’ bile dedi.

Bir ara Yıldırım’a baktı, ‘Abi sen ölürsün. Çok yanlış yaptın’ dedi, hepimiz buz kestik. Rengi sararan Yıldırım Abi, ‘Ne yapacağım?’ deyince adam, ‘Seni bir daha ameliyat edeceğim. Şimdiye kadar 10 bin beyin ameliyatı yaptım, bir tane ex’im yok’ dedi, ardından ekibinden doktorları aradı.

‘Şekerimi yok

Türk Sineması’nın kronik sorunlarından biri, çekilen tüm filmlerin sıkışık bir takvimde vizyona girmesi…

Türkiye’de bir yılda vizyona giren yerli ve yabancı film sayısı 400 civarında. Ancak “Yazın sinemaya giden olmaz” düşüncesiyle yerli film yapımcıları vizyon sezonunu 12 aydan 6 aya indirince, Türk filmleri için daha da sıkışıyor takvim.

Yoğun sezonda filmlerini vizyona sokma veya yeterince salon bulamama sorunu yaşayan yerli yapımcılara CGV Mars Cinema Group, şöyle bir teklifte bulundu:

“Yazın gösterime sokacağınız filme destek kredisi verelim.”

Bu teklifi ilk kabul eden yapım şirketleri sektörün yenileri Hann Medya ve Digital Sanatlar oldu. Hann Medya’nın çekeceği “Hababam Sınıfı Yeniden” ile Digital Sanatlar’ın filmlerinden biri, 2019 yazında seyirciyle buluşacak.

Mars Dağıtım Genel Müdürü Serdar Can, başlattıkları bu uygulama sayesinde yerli film yapımcılarını, sıkışık vizyon takviminden kurtaracak-larını açıkladı. Mars’ın 2018 - 2019 sezonunda göstereceği filmlerin Bodrum’daki tanıtımında konuşan Can, şunları söyledi:

“Yerli film yapımcıları, yoğun sezonda sıkışık vizyon takviminden şikayet ediyor ama yazı boş bırakıyor. Oysa yaz aylarında 1 milyondan fazla insanın izlediği

‘Haziran Gecesi’ ve ‘Dudaktan Kalbe’ gibi birçok dizide yönetmenlik yapan Andaç Haznedaroğlu, beş yıl önce kulvar değiştirdi ve sinemaya geçti. Haznedaroğlu, beş yılda üç film çekti: ‘Her Şey Aşktan’, ‘Acı Tatlı Ekşi’ ve ‘The Guest-Misafir’...

Haznedaroğlu, cuma günü vizyona giren ‘The Guest-Misafir’i üç yılda bitirdi. Bu sürenin 1.5 yılını Gaziantep, Suruç ve Reyhanlı’daki mülteci kamplarında araştırma yapmakla geçirdi. Filmdeki mülteci Lena’yı oynayan Rawan Skef’i bir yılda 4 bin Suriyeli çocuk arasından seçti. Sekiz yaşında savaştan kaçıp, İstanbul’a gelen Suriyelilerden olan Rawan Skef, halen Yunanistan’daki mülteci kampında sürdürüyor hayatını! Filmde, Şebnem Dönmez, Yeşim Ceren Bozoğlu ve Rıza Akın gibi oyuncuların yanı sıra, binlerce Suriyeli mülteci oynadı.

Sekiz ödüllü film

Filmin kadın başrolü Saba Mubarek’i, Haznedaroğlu bulmadı. Mültecilerin dramının film yapılacağını öğrenen Mubarek, Haznedaroğlu’nu buldu. Ünlü Arap oyuncu, “Projeyi ve senaryoyu çok sevdim, oynamak istiyorum” dedi ve rolü kaptı. Mubarek, filmdeki performansıyla, iki önemli festivalde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ seçildi. ‘Misafir’, katıldığı birçok festivalden ödülle döndü. O ödüller şunlar:

2017-Antalya Film

2018 yılında içeriğe 8 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklayan Netflix’te tarzıma uygun tüm yeni dizi ve filmleri bitirince, mecbur kaldım eskilere...

2007’de ekrana gelen ve yedi sezon süren ‘Californication’ı izlemeye başladım.

Senaryosunu Tom Kapinos’un yazdığı dizi, Hank Moody adlı narsist bir yazarın, kadınlarla ilişkisini anlatıyor.

David Duchovny tarafından canlandırılan Moody, dördüncü bölümde evli bir adamın sevgilisiyle ilişki yaşıyor. Kadın, ondan, eşi eve dönünce kaçarken bıraktığı ve “Çocuğum” dediği köpeği çalmasını istiyor.

Moody, hayvanı eve getirince sevgilisi, “Yanlış köpeği aldın. Benimki Cat Stevens’tı” diyor.

Kahramanımız, sevgilisi almayınca elinde kalan köpeği, artık başka biriyle yaşayan ve onunla evlenmek üzere olan eski hayat arkadaşının partisinde, kızına hediye ediyor ve şöyle diyor:

“Ben ona, Yusuf İslam adını verdim, sen istediğin ismi koyabilirsin.”

Amerikan dizisindeki köpeğe, Müslümanlığı seçtikten sonra adını Yusuf İslam olarak değiştiren bir sanatçının iki isminin verilmesi, kötü niyet ve saygısızlıktan başka şey değil!

Mesut Yar, 360’taki sohbet programında format değişikliğine gitti. ‘Mesut Yar ile Laf Çok’, eskiden konuklarını toplu olarak ağırlıyordu, bundan böyleyse tek tek... Yar’ın her konuğuyla sohbeti, hafta içi 23.45’te ekrana gelecek.

Programın bu haftaki konuklarından biriyim. 14 Eylül Cuma akşamı yayınlanacak bölüm çekimleri için 360’a gittiğimde, Yusuf Güney ve Önder Açıkbaş’la karşılaştım kuliste. Güney, çekime geçince baş başa kaldığımız Açıkbaş, komşusu yüzünden Kağıthane’deki lüks bir sitedeki evini nasıl terk ettiğini anlattı:

“Site sakinleri, kedi ölüsü gibi kokan daireden şikayetçi oldu, polis geldi bir şey değişmedi. Ama pis koku gitmediği gibi, çok geçmeden böcekler istila etti evimi. Çünkü komşu dairede oturan ve montajcılık yapacak arkadaş, eve sipariş ettiği yemekleri, çöpe atmadan öylece bırakmış hep. ‘Çöp adam’ komşumun böcekleri, bir gün dairemi basınca, üzerimdeki kıyafetlerle terk ettim evimi. O koku ve böcekler yüzünden öylesine soğudum ki, dairemi kiraya vermek durumunda kaldım. Şimdilik annemde kalıyorum. Çekmeköy’deki evimin kiracısı çıkınca mecburen oraya taşınacağım.”

TRT OLMASA, BU MAÇLARI YAYINLAYAN ÇIKMAYACAK

Trabzon’da oynanan Türkiye-Rusya maçını hangi

Acun Ilıcalı’nın “O Ses Türkiye” yarışmasında jüri üyesi olan Yıldız Tilbe’yi çıkarıp, yerine Seda Sayan’ı alması üzerine yapılan yorumlar ilginç. İlgisi, bilgisi olmayanlar bile “O Ses Türkiye” ve Seda Sayan uzmanı kesildi! El insaf…

O gazinolarda şarkı söylerken doğmamış olanlar, su yerine “bu” diyenler bile Seda Sayan’ın müzik bilgisine laf ediyor.

Seda Sayan’ın oyunculuk yıllarında nüfus kağıdında fotoğrafı bile olmayanlar, o televizyonlarda program yaparken parkta oynayanlar, bugün fütursuzca yorum yazabiliyor “O Ses Türkiye”de jüri üyesi olup olamayacağı üstüne.

Şaka mısınız?

Seda Sayan’ın “O Ses Türkiye”de jüri üyeliği yapan Murat Boz, Gökhan Özoğuz, Hadise, Yıldız Tilbe’nin yaşı kadar şarkıcılık geçmişi olduğunu bilmiyorsunuz galiba!

Biliyor da kategorik olarak Seda Sayan’ı o koltuğa layık görmüyorsanız o başka…

Böylesine önyargılarının esiri olanlara inat, 40 yıldır tanıdığım Seda Sayan’ın “O Ses Türkiye”ye renk katacağı kesin.

Kadıköy Belediyesi’nin bu yıl üçüncüsünü düzenlediği ‘Kadıköy Plak Günleri’nde, plaklar Müzeyyen Senar için döndü. Dün başlayan ve bugün sona erecek etkinlikte, Senar’ın sadece sesi kulaklarda yankılanmadı, 1967’de aldığı Anadol marka otomobili ve ruhsatı da sergilendi.

Organizasyonda, ‘Polonyalı kadın küratörden kadın taş plakları seçkisi’ bölümü dikkatimi çekti. Programda; 1960-70 ve 80’lerin kadın sanatçılarının plaklarını biriktiren Polonyalı antropolog, küratör ve plak koleksiyoneri Kornelia Binicewicz’in, arşivinden eserleri müzikseverlerle paylaşacağını görünce, ilgimi çekti.

Kadıköy Plak Günleri’ni düzenleyenlerden Binicewicz’in telefonunu alıp, aradım. Ertesi gün oturduğu Moda’daki bir kafede Binicewicz’le müzik üzerine keyifli bir sohbet yaptık.

1979 doğumlu Binicewicz’e ilk sorum, plak tutkusunun nasıl başladığı oldu. Ülkesi Polonya’da antropoloji okuyan Binicewicz, “Gençlik dönemimde plak yerine, kasetler vardı, ama çocukluğum ailemin aldığı plakları dinleyerek geçti” dedi.

Kadın sanatçıların plaklarını toplamaya ise 13 yıl önce başladığını, koleksiyonuna kattığı ilk plağın Las Grecas ikilisinin ‘Shadows’u (Gölgeler) olduğunu söyledi. Koleksiyonunda bin 800 civarında