Bir insan niye kitap çıkarır?
Yazdıklarını okutarak yaşadıklarını, düşündüklerini veya öyküsünü paylaşmak için...
Mazhar Alanson ise “Mazharolmak” adlı kitabını insanlar okusun diye değil, okumasın diye çıkarmış sanki...
Kitabın sayfaları “Mazhar Abi’nin bakkal defteri” gibi...
Bilgisayar çıktıları veya el yazıları üstünde karalamalar da var, eklemeler hatta tipeksle kapatılanlar da...
Mazhar Abi’nin kitabı “bakkal defteri” gibi, ama dili acayip samimi...
Nesil Yayınları, Mazhar Alanson’un günlüklerini, çeşitli kâğıtlara yazdığı şarkı sözlerini, çizdiği resimleri ve çektirdiği fotoğrafları olduğu gibi alıp, kitap olarak basmış.
Alanson, kitabın girişine şunları yazmış:
Geçen yıl Digiturk’ü satın alan Bein Media Group, dijital platformda bir dizi yenilik yapacak. Haziran ayında kampanyayla tanıtılacak dijital platformdaki radikal değişiklikleri Digiturk Pazarlama Direktörü Boysan Akkaya ile Digiturk Pazarlama ve Satış Grup Başkanı Erem Demircan’dan dinledim.
Servis ücreti kalktı
Digiturk’ü satın aldıktan sonra ilk olarak Süper Lig maçlarını yayınlayan Lig TV’yi Bein Sports, diğer kanalların başına da Bein’i getiren grubun, Digiturk’ün adını değiştirmek de var gündeminde.
Bein Media Group, yeni bir başlangıç için, son yıllarda aboneleri nezdinde imaj kaydına uğrayan ve yeni abone sayısını artırmakta zorlanan Digiturk’ün adını BeinTurk veya Bein Media yapacak.
Digiturk’ün bayi ağını yenileyecek olan grup, müşterilerden alınan 35 TL servis ücretini kaldıracak. Bu hizmet artık bedava olacak.
Bein, girenin kolay çıkamadığı, müşteri memnuniyetinin azaldığı dijital platforma giriş çıkışı kolaylaştıracak. Yenilenen web sitesinden de abonelik mümkün hale gelecek.
Paketler; ‘Giriş’, ‘Sinema’, ‘Spor’ ve ‘Full’ olmak üzere dörde indirilecek. Paketler basit, içeriği zengin ve de daha ucuz olacak. Mevcut aboneler “bir yıl taahhüt” koşuluyla bu paketlere geçiş
Enstrüman çalmaya hevesli ama imkânı olmadığı için bunu yapamayan çocukların hayallerini gerçekleştirmek, onların ilk konserlerine tanıklık etmek müthiş bir şey...
Merkezi İzmir’de olan Barış Çocuk Orkestrası Koruma ve Geliştirme Derneği’nin kurucuları, bu akşam yaşayacak bu mutluluğu...
15 Aralık 2015’te Eşrefpaşa ve Kadifekale çevresindeki 20 çocukla başlayan projenin ilk sınavı bu akşam çünkü... Barış Çocuk Orkestrası, ilk konserini bu akşam 19.30’da Alsancak’taki Havagazı Fabrikası’nın çim alanında verecek.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki “Her çocuğun sanatsal yaşama katılma hakkı” ilkesinden hareketle 1 Mart 2017’de Barış Çocuk Orkestrası Koruma ve Geliştirme Derneği’ni kuranlardan Mukadder Özden ve Selmin Gönüz’den konu hakkında aldığım bilgiler şöyle:
“Projenin temel amacı, mümkün olduğu kadar fazla çocuğa, karşılıksız müzik eğitimi olanağı sağlamak ve barışın sesini müzikle duyurmak. Müziğin tartışılmaz gücüyle çocukları ve gençleri alkol, sigara, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan alıkoymayı, barışçıl bir ortamda bir arada yaşama kültürünü aşılamayı hedefliyoruz.
Kendimize ait bir mekân olmadığı için Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) dersliği,
Türkiye’nin en doğusunda, üç ülkeyle sınırı olan Iğdır’a ve Azerbaycan’ın en batısında yer alan, ama özerk bir cumhuriyet olan Nahcivan’a ilk kez gittim.
Moda ve Hazır Giyim Sanayicileri Federasyonu’nun davetiyle geldiğim Iğdır’da üç gece konakladık, Nahcivan’a ise sabah gidip akşam döndük.
Rejimde olduğum için yediklerim ve içtiklerim belli, ama bu seyahatte gördüklerim değişikti, ilginçti.
Iğdır, verimli toprakları ve sınır ticareti sayesinde Doğu’nun durumu iyi illerinden biri...
Cadde ve sokaklar bakımsız ya da inşaat hâlinde, ama canlı...
Kaldırımlara kurulan sebze tezgâhları, alışverişe veya gezmeye çıkan insanlar...
Yazlık çay bahçeleri ve kahvelerde boş yer yok adeta..
Yeni yerleşim alanı Vali Konağı’nın trafiğe kapalı geniş caddesinde sağlı sollu cafeler gençlerle dolu...
“Galatasaray’da ilk maçımı oynadıktan sonra Türk futbolunun duayenleri, ‘Şımarır’ diye yazdı. Galatasaray kaptanı oldum, ‘Yapamaz, olmaz’ dediler. Atletico Madrid’e gittim, ‘Avrupa’da oynayacak kapasitesi yok. Zaten GS’da sekiz maç oynamıştı’ dediler. Atletico Madrid’de iki sene geçti, ‘Bi bakalım’ dediler. İkinci sene oldu ‘Tamam da seviyesi Atletico Madrid seviyesi, daha fazlasına gidemez’ diyorlardı. Barcelona’ya geldim ‘Sponsor transferi oldu’ hikayesini başlattılar. Barcelona’da oynamaya başladım, ‘Az maç oynuyor’ diyorlar. Hep diyecekler... Çünkü hayatta söyleyenlerle yapanlar arasında fark olmalı. Ben hayatımda doğduğum an saygıyı kazanmadım. Bizim ülkemizde sıkıntımız bu. Sana saygı duymaları için her saniye mücadele etmen gerek Türkiye’de. Oysa her insan doğduğundan itibaren saygıyı hak eder.”
Özlem Gürses Tatar’ın ‘Bazen Olmaz’ kitabındaki bu sözlerin sahibi Arda Turan…
Toplum olarak maalesef, aramızdan sıyrılıp yukarı çıkanı bir şekilde paçasından tutup aşağı indirmek gibi pis bir huyumuz olduğu için milli futbolcu, siteminde yerden göğe kadar haklı… Arda Turan’ın yanlışları yok mu?
Olmaz mı!
Sonuçta, zaafları kadar güçlüdür her insan…
Arda’nın zaaflarından biri de özel
Gazetemiz Milliyet’in 67’nci kuruluş yıldönümünü kutladık önceki gece. Demirören İstiklal Palas Otel’deki törende Milliyet’te 10, 20, 25, 30, 40 ve 50 yılını dolduranlar da “Kıdem Ödülleri”ni aldı.
Milliyet’te çeyrek asır geçirmiş biri olarak 25’inci Yıl Onur Belgesi’ni alanlardan biriydim. 56 yaşında biri için 25 yıl aralıksız aynı gazetede çalışmak önemli... Neredeyse ömrümün yarısına eş değer bir süre bu... Ancak Sami Abi’nin (Kohen) Milliyet’e başladığı günden bu yana geçen süreye oranla lafı bile edilmez bizim 25 yılın...
Çünkü Sami Abi tam 62 yıldır Milliyet’te... Demirören Holding Yönetim Kurulu Üyesi Meltem Demirören Oktay’dan hizmet ödülünü aldıktan sonra Kohen, “Sadece Türkiye’de değil, dünyada da ulusal bir gazetede kesintisiz 62 yıl çalışan benden başka kimse yok” dedi.
Sami Abi mütevazı biri... Başkası olsa Guinness’e çoktan başvurup Rekorlar Kitabı’na girmişti. Bu konuyu sorduğum Sami Abi, “Guinness’e başvurmak hiç aklıma gelmedi” dedi, ama o görev Guinness’in Türkiye temsilcisine düşüyor şimdi. Şimdiye kadar hiçbir gazeteciye nasip olmayan Sami Kohen’in rekoru Guinness Rekorlar Kitabı’nda hak ettiği yeri almalı.
MODA VE HAZIR GİYİM IĞDIR’A ÇIKARMA YAPTI
Perşembe gününden
Her salı akşamı ATV’de yayınlanan ve reytinglere damgasını vuran “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” (EDHO) bol sürprizli bir dizi... Diziye bu sezon ‘konuk oyuncu’ olarak katılan Meryem Uzerli, ‘EDHO’da CIA ajanı “Suzan” rolünde.
Dizinin senaristleri hayatta kalabilmesi için tek yönlü bilet kesip, Amerika’ya gönderdi “Suzi”yi. Hal böyle olunca Meryem Uzerli fanlarında bir merak, bir merak:
“Meryem Uzerli’nin ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’daki misafir oyunculuğu bitti mi?”
Soru bilmediğim yerden çıkınca, doğrusunu öğrenmek için bilginin kaynağına başvurdum. Aldığım son bilgi şudur:
“Suzi” Amerika’dan gelecek ve “İlyas” (Ozan Akbaba) aşkı tam gaz sürecek!
ANADOLU’NUN CAZİBE MERKEZLERİNDEN IĞDIR
Bir şehre gittiğimde orayı tanımak için yaptığım ilk şeylerden biri şudur:
Türkiye’nin 10 ünlüsünün başarısızlık hikâyelerini anlattıkları Özlem Gürses Tatar’ın “Bazen Olmaz” adlı kitabını çıkar çıkmaz aldım.
Bir kafede oturdum, filtre kahvemi aldım ve Cem Yılmaz, Ali Sabancı, Arda Turan, Cem Boyner, Hanzade Doğan Boyner, Muhtar Kent, Abdulkadir Konukoğlu’nun başarıya giden yoldaki hayal kırıklıklarını okumaya başladım.
Hepsinin ilginç başarısızlık hikâyeleri var. Cem Yılmaz’ın başarısız olduğu tek konusu ise müzisyenlik... İşte sanatçının bu konuda anlattıkları:
“Karşınızda başarısız bir müzisyen var. Çocukluğumda en büyük hayalim müzisyen olmaktı, ama olmadı.
Şarkı söylemekle ilgilenmedim, müzikle uğraşmak, üretmek hayalimdi.
7 yaşında mandoline başladım.
Telli enstrümanları, vurmalı enstrümanları denedim. 13-14 yaşında piyano kursuna gittim. Kursta öğretmenim genç, güzel bir kızdı. Bizim de kızlara ilgi duymaya başladığımız yaşlar tabii.
İlk derste dedi ki, ‘Koy bakalım parmaklarını klavyenin üzerine’. Heyecanla ellerimi piyanonun üzerine koydum. ‘Ayy sen tırnaklarını mı yiyorsun?’ dedi. Evet dedim çaresizce. İlk ve son konuşmamız da bu oldu zaten, bir daha gitmedim.