Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 16 Haziran’da yaptığı toplantıda Star TV, FOX, Kanal D, ATV ve Flash TV’deki evlilik programlarına ceza yağdırmış.
Neden mi?
Bakar mısınız RTÜK’ün bu programlarda tespit ettiği ihlallere:
Program içeriğinde argo sözcükler ile genel ahlaka aykırı ifadelerin yer alması...
Adaylar arasında hoş karşılanmayan davranışların görülmesi...
Sansasyonel kişiler ile cast oyuncularına ısrarla yer verilmesi...
Olayların dramatize edilerek adeta tiyatro sahnesine çevrilmesi...
Allah’tan geçmişimizde Hitler gibi insanlık ayıbı yok. Olsaydı herhalde sonsuza dek tecrit uygulardı bize dünya.
Geçenlerde sözde Ermeni soykırımını yasallaştırarak hesapta bize “insanlık dersi” veren Almanya’da Adolf Hitler ve arkadaşlarının eşyaları açık artırmayla satıldı. Kimliği açıklanmayan biri,
900 bin euro verip bu eşyaları satın aldı.
Yahudi karşıtı politikaları, ırkçı ideolojisi yüzünden 5.5 milyon insanın ölümünde ciddi payı olan Hitler, Türk olsaydı ve böyle bir müzayede bizde yapılsaydı, şimdiye kadar yer yerinden oynamıştı.
Münih’teki müzayede sadece haber oldu.
Başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın ikiyüzlülüğü ve Hitler hayranlığı üstüne görüşlerimi paylaştığım yayıncı bir arkadaşımın söyledikleri, şaşkınlığımı daha da artırdı. Çünkü dediği şuydu:
“İnanmaya-caksın belki ama gerçek bu. Türkiye’de satan tek Hitler kitabı ‘Kavgam’ sanıyorsan, yanılıyorsun. Lehinde ya da aleyhinde fark etmez; Hitler’le ilgili ne çıkarsa satıyor Türkiye’de. O yüzden yayınevleri her yıl repertuvarına böyle bir iki kitabı mutlaka alır. Sorsan herkes diktatörlüğe karşıdır, ama nedense aynı insanlar Che Guevara gibi devrimciler için yazılmış kitapları değil, Hitler gibi
Milli Takımımızın Euro 2016’daki halini eleştirmek her Türk’ün hakkı. İsteyen “seviyeli” yapar bunu, dileyen “sert bir dille”...
Millilerin, forma için rakiple savaşmak yerine prim peşine düştükleri ortaya çıkınca “acımasız eleştiri”ye de eyvallah.
Ancak iş “eleştiri”den çıkıp “seviyesizlik”te dip yapınca, o zaman durum değişir.
Türk Milli Takımlar Direktörü Fatih Terim’i eleştirmek yerine evli ve birkaç aylık hamile olan kızına dil uzatmak ne demek?
Terbiyeden nasibini almamış bu güruhun sosyal medyada Terim’in kızı hakkında yazdıklarını Bild bile haber yaptı...
İşte eseriniz! Kesin, saklayın bu kupürü... Günün birinde büyür de çoluk çocuğa kavuşursanız, gösterirsiniz onlara. İster utançla, ister gururla!
Cem Yılmaz’ın pazartesi yaptığı bu paylaşım da benden size hediye!
NAGİHAN’IN PİKABINA İLK YAKIT DEMET’TEN
Digitürk, 1.3 milyar dolara Katarlı BeIN Sports’a satıldı, ama para henüz yatmadı. Çünkü, 60 günlük itiraz süresinin bitmesini bekliyor Katarlı grup. Bu sürede mahkemeye başvurup itiraz eden olmazsa şirket 3 Ağustos’ta parayı yatırıp, Digitürk’ün tek sahibi olacak.
3.5 milyon abonesi olan Digitürk, üç yıldır yatırım yapılmayan bir platformdu. Digitürk’ün Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi ve İcra Kurulu Başkanı Ümit Önal, digital platformun yeni patronajla birlikte yapacağı ilk işin, müşteri memnuniyeti olacağını söyledi. Önal, Digitürk’ün orta vadede yapacaklarını ise şöyle sıraladı:
“Spor dışı içeriğimizi daha da geliştireceğiz. Hedeflerimiz arasında ortaklaşa yapımlarda dizi ve film sektörüne girmek, bunun için Digitürk’te kanal ya da kanallar açmak var. Game Of Thrones gibi birçok dizinin Amerika’yla aynı anda Digitürk’te yayınlanması için gerekli anlaşmalarımızı yaptık.”
‘İhale için çok istekliyiz’
Star TV’nin ilk bölümü perşembe akşamı yayınladığı, yapımcılığını Burak Sağyaşar’ın üstlendiği ‘Yüksek Sosyete’, pek çok yapım gibi Kore formatı. ‘Yazı Odası’nın yazdığı dizinin başrol oyuncuları, aynı menajerlik şirketinin yıldızları Engin Öztürk ve Hazar Ergüçlü. Zuhal Olcay gibi ünlü oyuncuların da rol aldığı ‘Yüksek Sosyete’nin Maltepe’deki setine gittim, başrol oyuncuları ve yönetmeniyle konuştum.
Dizinin yönetmen koltuğunda, temmuzda TRT 1’de başlayacak ‘Hangimiz Sevmedik?’i çeken Metin Balekoğlu var.
TRT’nin dizisini 6 bölüm çektikten sonra ‘Yüksek Sosyete’yi yönetmeye başlayan Balekoğlu, “Yazın başladık, ama klasik bir yaz dizisi değil bu. Castı, hikayesi çok sağlam, bütçesi de iyi. Yazın başlayıp, sonbaharda bitecek bir dizi olmayacak. Uzun ömürlü bir dizi olacak.
Haziran ayını da yarıladık... Havalar kimi zaman “mevsim normallerine uygun” seyretmese de, nihayet yaz geldi... En azından bu satırları yazarken öyleydi.
Müzik dünyasının ürettiği yeni albümler yine masamda birikti.
Amma ve lakin, eskiden olduğu gibi, anında jelatinlerini açarak müzik CD’lerini dinleyecek cihazlar bir bir çıkıyor hayatımızdan...
Artık dizüstü bilgisayarlar ve otomobillerin çoğunda CD çalar, terör belası yüzünden bizde şarkı dinleyecek moral yok...
Her şeye rağmen hayat sürüyor. O yüzden müzik dünyası üretmeye, şarkıcılar yeni albümler çıkarmaya devam ediyor...
Çok değil, birkaç yıl öncesine kadar bugünlerde, “Yaza damgasını vuracak şarkılar”ın listeleri yapılırdı.
Kimi tutar, kimi tutmazdı ama bu listeler bile piyasada heyecan yaratırdı.
Şimdi ne o listeler var ne de o heyecan...
Üç cinayetin zanlısı olarak tutuklanan Atalay Filiz’in avukat hamlesi onun ne denli zeki olduğunun göstergesi.
İnsan öldürmek zekânın değil, gaddarlığın göstergesi.
Her cinayetten sonra izini kaybettirmek ise zekâ ister.
Kendine yeni kimlikler çıkarmak, yeni isimlere alışıp, onlar gibi yaşamak, ekonomik olarak ayakta kalmak sıradan insanların yapabilecekleri bir şey değil.
İzmir’de ihbar sonucu yakalandığında, kaçmaktaki başarısından dolayı Ankara polisinin tebrik ettiği Atalay Filiz’in ilk hamlesi neydi?
Okuduğu gazetelerden aldığı şifrelerle cinayetleri işlediğini anlatıp, “Akıl sağlığı yerinde değildir” raporu alıp, yırtmak!
Yasa gereği İstanbul Barosu’nun atadığı avukat, mahkemeden Filiz’in akıl sağlığının tespiti için talepte bulundu.
“Seri katil”in ailesinin tuttuğu avukat yerine İstanbul Barosu’nun atadığı Vildan Yirmibeşoğlu’nu ücretli avukat yapmak istemesi de zekice yaptığı ikinci hamle.
Yıllar önce Ogün Samast, Samsun’da yakalandığında da benzer bir durum olmuştu. Hatırlarsanız, onu yakalayan polis ve jandarmalardan bir kısmı Hrant Dink’i öldürmekten aranan Samast’ın eline Türk bayrağı verip, onunla birlikte fotoğraf çektirmişti.
17 gündür aranan Atalay Filiz, İzmir’de yakalandıktan sonra polislerin yaptıklarına ne demeli?
Ankara’dan İzmir’e, Atalay Filiz’i yakalamak için gelen ekipten bir polis, “Abi seni tebrik ediyorum, üç sene kaçmayı başardın ya bu memlekette... Sana diyeceğimi bilmiyorum artık” diyerek birlikte çektiği videoyu, İzmir Cinayet Büro Amiri de, üç kişiyi öldürmekten aranan Atalay Filiz’le selfie çektirip, sosyal medyada paylaştı.
Elbette ki binlerce polis arasından birkaç “çürük yumurta” çıkmasını koskoca bir camiaya mal etmek doğru değil.
Ancak hepimizin can ve mal güvenliğini korumakla görevli polislerin, bazı “zanlı”lara gösterdiği bu “ilgi” ve “şefkat”, Emniyet’in haklarında soruşturma açmasıyla geçiştirilemeyecek kadar önemli.
Sonuçta, İzmir’deki polislerin yaptıkları kahramanlık falan değil. Duyarlı vatandaşlar ihbar etmese, “seri katil” kaçmaya devam edecekti.
Emniyet Genel Müdürlüğü, vatandaşın polise olan güvenini ve sevgisini sarsan bu tür